Türkiye’de yargının siyasallaştığını, kararlarını hukuk düzleminde değil, partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından çıkana göre aldığını sanıyorum bilmeyen kalmadı. Bu sebeple henüz Gezi Davası’nın toplumda izahı yapılamazken yargıdan siyasi saikle alınmış ikinci karar haberi geldi.
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun 4 yıl 11 ay 20 gün olmak kaydıyla cezası Yargıtay tarafından onandı. Siyasi yasak ve kısıtlamalarla dolu olan kararın perde arkası bizlerin içeriği ise hukukçuların bileceği iş. Kararın ardından CHP lideri oldukça sert bir talimatla tüm vekilleri İstanbul İl Binası'na toplayarak bir açıklama yaptı. Yaklaşık 10 dakika süren açıklamanın ardından il binasından ayrılan Kılıçdaroğlu’nun açıklaması itiraf etmeliyim ki bende hayal kırıklığı yarattı. Ancak ertesi gün Kılıçdaroğlu’ndan öyle bir hamle geldi ki tüm siyaset sahnesi hareketlendi.
Kemal Kılıçdaroğlu kurmaylarıyla beraber SADAT’ın kapısına dayandı ve bir gerçeği bizzat kapısından haykırdı. "Seçim döneminde yaşanacaklardan bu kurum sorumludur" dedi. Peki, SADAT nasıl bir kurum? Neden kuruldu, niçin var? Türkiye SADAT gibi bir kuruluşa neden ihtiyaç duyar? Türkiye SADAT'ı epey geç tanıdı. Suriye iç savaşıyla beraber Bayırbucak Türkmenlerine yardım adı altında gönderilen tırlar ve içlerinde ne olduğu bir davanın konusu oldu. Bugün AKP’de siyaset yapmaya devam eden Tuğrul Türkeş o dönem MHP’nin önde gelen isimlerindendi ve katıldığı bir televizyon programında şöyle dedi;
"Vallahi de billahi de o tırlar, silahlar Bayırbucak Türkmenlerine gitmiyordu.’" Bu bir itiraf mıydı evet, bir soruşturma yapıldı mı hayır. Ta ki Sedat Peker yayımladığı sekizinci videoda yardım tırlarını ve SADAT’ı gündeme taşıyana dek herkes SADAT'ı ve tırları unutmuştu. Evet, Sedat Peker "SADAT benim üzerimden El Nusra’ya silah gönderdi" diyordu.
Peker’in iddiaları bugünde soruşturulmuyor. Tam manasıyla iktidar diyor sen mafyasın, mafya diyor sen benim ortağımsın.
Bugün Kılıçdaroğlu ile yeniden gündeme gelen SADAT taraflara dava açmakta, tekzip yayımlatmakta pek mahir ve hızlı. Hatta öyle ki Gölge Ordu SADAT kitabının toplatılması ve bir yayın evine dava, soruşturma açılmasını talep edecek kadar da cesur.
Peki, SADAT bunu neden yapıyor? Hangi gerçekleri örtmek adına varlığı konuşulsun ve tartışılsın istemiyor. Kendi deyimlerine göre bir şirketler, iddialar mesnetsiz ise nedir bu endişe?
Cumhuriyet Gazetesi'nden Orhan Bursalı’ya konuşan Kılıçdaroğlu bakın ne diyor;
‘’Saray’ın talimatıyla yasadışı bir işleme girenler, aynı talimatla yurtiçinde de bu işleri yapabilir. Aslında iki taraf da yasadışı işlem yapıyor. Geçmişte biz suikastlarla ortalığın karıştırılacağı duyumları aldık, bunları ben de başka liderler de dillendirdi.’’
Kılıçdaroğlu’nun geçmişte Saray’ın talimatıyla yasadışı işlere girenler vurgusu Suriye ve El-Nusra’ya gönderilen silahlar olsa gerek. Geçmişte aynı hatayı SADAT'la aynı görev alanı ve faaliyeti sürdürmekte olan benzeri bir şirket olan ABD’ye bağlı Balck Water yaptı Black Water’ın ırak işgalinde yaptıkları uluslararası kamuoyunda hala tartışılmakta.
Peki dünya Balck Water’ı hangi olayla tanıdı bir hatırlayalım.
Nisur Meydanı Katliamı
2007 senesinde ABD’li Black Water şirketi 17 Iraklı sivili katletti.
ABD Dışişleri yetkililerini taşıyan konvoy Nissour Meydanına yaklaştığında içinde bir kadın ve genç oğlu olan bir Kia marka araba yolun yanlış şeridinde yavaş ilerlemektedir. Irak trafik polisi yaklaşan konvoyu görür ve arabaya yolu boşaltması için uyarı yapar. Irak polisinin raporuna göre bundan sonra konvoyun güvenliğini sağlayan Black Water üyeleri uyarı ateşi yaptıktan sonra arabaya ateş açılır ve içindeki iki kişi olan Ahmed Haithem Ahmed ve annesi Mohassin öldürülür. Konvoydan olay yerine atılan göz yaşartıcı bombalar Irak polisi tarafından el bombası sanılmış ve konvoya karşı ateş açılmıştı. Bu ateşe ise konvoydan şiddetli şekilde cevap verildi. Olay sırasında çok sayıda kişi hayatını kaybedecek ve etraftaki araçlar ve binalar hasar görecekti. Bölgedeki Black Water şirketine ait iki helikopterden de ateş açıldığı görgü şahitleri tarafından doğrulandı.
Olayın ardından sanıklar cezalandırılmış olsa da Trump döneminde affedildiler ve şirket başka bir isimle faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor.
ABD ve kirli tarihi şüphesiz her devrin konusu olmalı ancak bizler içimize dönecek olursak karşımızda SADAT gibi kendisine BLACK WATER’ı örnek alan, TSK da sınavlara eşlik eden ve asla taviz vermeksizin ilerleyen, Beştepe’yi arkasına almış bir kuruluş, bir oluşum var. Dikkatleri bu yön ve kuruluştan çekmemeli ve Kılıçdaroğlu’nun uyarısını göz ardı etmemeliyiz.