“Çoban yok ve bir sürü var! Herkes aynı şeyi ister herkes aynıdır: başka türlü hisseden kendi ayağıyla gider tımarhaneye. “ Böyle Buyurdu Zerdüş /Friedrich Nietzsche
Cumhur ittifakının hazırlayıp meclise getirdiği seçim yasası kabul edildiğine göre sırada ‘normal koşullarda’ bir yıl içerisinde Türkiye’yi oldukça çekişmeli geçecek bir seçim süreci bekliyor. Kamuoyu araştırmalarını sevmem, seçmeni ve adayı yanıltacak, zora sokacak iş ve eylemler olduğunu savunmuşumdur hep. Ancak tüm araştırmalar toplumun erken seçim ve iktidar değişikliği beklediği sonucunu veriyorsa ortada inkâr edilemez bir gerçeklik var demektir. Nedir bu gerçeklik? Geçtiğimiz günlerde SODEV başkanı ve Aksoy Araştırma’nın başı Ertan Aksoy çarpıcı bir analiz yayımladı. Aksoy’un yaptığı araştırmaya göre Cumhur ittifakı seçmeni ‘en yoksul’ ramazanı yaşıyor. İftar sofrası kuranların sadece yüzde 15,4’ü zorlanmadan aynı sofrayı kurabileceğini düşünüyor. Bu inkâr edilebilir bir gerçeklik midir? Elbette hayır. Havuz medyasını takip etmiyorsanız çarşı, pazar ve market haberlerini izliyor ve gerçek durumu görüyorsanız bunun cumhuru, milleti olmadığını da biliyorsunuz demektir. İşte ittifaklara bölünmek zorunda kalan ya da kaldığı hissettirilen (başkanlık sistemi yeni seçim yasasıyla beraber kesinleşen ) yurttaş geçim mücadelesi verirken siyasi sahnede neler oluyor dersiniz? Ekonomi Bakanına göre her şey yolunda evvellallah altından kalkacağız. Devletli Devlet Bahçeli’ye göre her musibetin sebebi Kürtler, olmadı zillet ittifakı. Aşırı sağcılara göre göçmenler, Aşırı solculara göre ABD, Kimine göre İstanbul sözleşmesi, kimine göre hukuk vb. Aydınlar mı? Pek ses çıktığı söylenemez. Aydın ne kadar kaldı orası da tartışılır. Bana sorarsanız sorumluluk alabilecek aydın sayısı bir elin parmağını geçmez. Ne mutlu bana içlerinden birisiyle çalışıyorum.

SITMAYA RAZI MISINIZ?

Yurttaş açlık ve sefalet bataklığına saplanmışken Türkiye’nin en önemli aydını Aziz Nesin’in bir şiirindeki mısra gibi ‘’her boyaya boyandık / fıstıki kaldı yalnız’’ dercesine cumhurbaşkanı adayı kim olacak sorusunu sormaya, açıklamaya ve duymaya başladık. Bir taraf diyor sen açıkla, diğer taraf olmaz önce sen! Anket şirketleri gözlerine kestirdikleri aday isimlerini sıralayıp soruyor, yandaş medya muhalefet cephesini bölmek için algı yönetimi yapmaya çabalıyor. Son olarak oyuna Zafer Partisi Ümit Özdağ dâhil oldu ‘’Mansur Yavaş’ı göreve çağırıyoruz, adayımız Mansur Yavaş’tır.’’ dedi. Sosyal belediyecilikte önemli işlere imza atan Yavaş cephesinden en hızlısından yanıt gecikmedi. Ancak; Mansur Yavaş’ın’ ılımlı sağ ‘ muhalefetin gönlünde de yatan aday olduğu ve kendisine istemiyor olsa da baskı mahiyetinde sık ve muhtevası adaylık olan ziyaretler gerçekleştirildiği edindiğim kulis bilgileri içerisinde. İyi Parti lideri Akşener’in İmamoğlu ve Yavaş için ‘’hayır, olmaz diye bir tavrımız yok’’ açıklaması ile gözler yeniden iki büyük şehri iktidarın elinden alan başkanları oyunun içine yeniden dâhil etti. İkisi de sağa uzak değil. İkisi de kendi alan ve kulvarında başarılı başkanlar. Şans yüzdelerini düşündüğümüzde Mansur Yavaş’ın HDP seçmeninden oy alması zor, İmamoğlu ise dünden bugüne stratejik hamlelerle HDP seçmenini yanında tutmayı başarmış bir isim. Birazda performansları inceleyelim. İmamoğlu başkanlık koltuğuna aday olduğu ve kazandığı günden beri değil İstanbul yönetimi ülke sorunları adına neredeyse her gün fikir beyan etti. Olur, olmaz siyasi figürleri anmalar, ziyaret etmeler, kucaklamalar cabası. Yönetime AKP kadrolarıyla anılan isimleri getirdi, İyi Parti ile arayı sıkı, HDP çizgisine yakınlığı ile bilinen il başkanlarına duyarlı ve vefalı davrandı. Partili cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine özel bir ilgisi olduğu da yaptığı baskılardan dolayı hepimizin malumu. Adaylık sürecinde Erdoğan’ı ziyareti ile ‘’ne yapıyor bu ‘’ dedirtti ama ondan da başarı ile sıyrıldı Ekrem İmamoğlu. E Kayzer-i Rum Sultan Mehmet’in portresini İstanbul’a getirerek ecdada da bir selam gönderdi şüphesiz. Şimdi sorarım size adaylığı açıklandıktan bir gün sonra CHP’ye üye olan Mansur Yavaş ve geleceğe bu kadar yatırım yapmış Ekrem İmamoğlu aday gösterildikleri takdirde ya da kazanacaklarına inandıkları, inandırıldıkları diyelim ‘’yok, istemem’’ der mi? Şunu unutmayın sahiden de İstanbul tüm şehirlerin kalbidir.’’ İstanbul’u alan Türkiye’yi alır’’ bir mit değil, bir gerçekliktir. Bütün bunlar tartışıla dursun, siz adaylardan aday beğenirken bir yandan da cebinizdeki parayı neye ve nereye yetireceğinizi düşünmekten vazgeçmeyin. Şunu da bilin, zihniyet değişmedikçe hayatınızda hiçbir şey değişmeyecek. Bir kral gider, bir diğeri gelir. Oysa bir toplumu refah içerisinde yaşatan ve yaşatacak olan sosyalizmdir.
Not: Sizleri ürkütmemek adına komünizm demedim. Bir gün de dilerseniz onu işleyelim…