Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçtiğimiz günlerde ülkedeki büyük Yahudi cemaatinin üyelerini, Nazi Almanya'sının yenilgisi ve milyonlarca mahkûmun toplama kamplarından kurtarılmasıyla ilişkili unutulmaz bir tarih olan “Kurtarılış ve Kurtuluş Günü” vesilesiyle kutladı. Rus liderin web sitesinde yayınlanan hükümet telegramı metninde, Rusya Federasyonu'nun çok uluslu halkının, Nazizm'e karşı amansız mücadelede Sovyetler Birliği'nin başarısı hakkındaki tarihsel gerçeği korumak ve savunmak zorunda olduğu belirtilirken devamında Putin, bugün Rus Ordusu’nun Ukrayna'da Hitler'in fikirlerinin takipçilerine karşı yeniden savaşmakta olduğunu vurguladı ilgili mesajında.
Rusya’nın kolektif hafızasında Nazi vahşeti halen çok taze
Hatırlatmak gerekir ki; Rusya toplumunda, 1941 - 1945 yılları arasında meydana gelen savaşların benzeri görülmemiş şiddeti ve Sovyet halkının Üçüncü Reich'a karşı mücadelede uğradığı korkunç kayıplar ve yıkımla ilintili olarak, Nazi ideolojisine karşı halen son derece güçlü bir antipati mevcut. Nazi Almanyası’nın 82 yıl önce SSCB'ye haince saldırmasından sonra bu devasa ülke, Nazilerin muazzam ordusuna karşı onurlu bir direnişi örgütlemeye muktedir yegâne devlet olarak ortaya çıkarken, sonuçta insanlık tarihindeki en canavarca rejimi yenebilen tek devlet oldu aynı zamanda. Bu parlak zafer, Avrupa'nın kurtarıcılarına asker ve sivil, neredeyse 30 milyon cana ve de binlerce yıkılmış şehir, kasaba ve köye mal oldu. Fiilen her Sovyet ailesi bu savaşta herhangi bir akrabasını veya yakınını kaybetmişti, Dolayısıyla da herhangi bir yerde, Nazi ideolojisine benzer herhangi bir şeyi yeniden canlandırmaya yönelik herhangi bir girişim, Rusya'da sert bir tepkiye neden olageliyor.
Putin’in argümanındaki gerçeklik payı Ukrayna’da 2014’ten beri kanıtlanıyor
Rusya Başkanı Putin'in 2022'de Rus askerlerinin 1941'deki ataları gibi Nazizm'le savaşa girdiklerine dair açıklaması ilk etapta retorik bir araç gibi görünebilir, ancak sayısız gerçek Ukrayna'nın gerçekten de 2014'ten beri hızla totaliter faşist bir devlete dönüşmeye başladığını gösteriyor. Batı yanlısı güçlerin; hem Batı hem de Rusya ile normal ilişkiler sürdürmeye çalışan, demokratik şekilde seçilmiş ılımlı Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç'i devirmesinin ardından, ülkede Rusça konuşan nüfusu baskı altına almak, Rus ve Sovyet anıtlarını yıkmak ve de Rus Ortodoks Kilisesini ortadan kaldırmak için şiddetli ve sistematik bir kampanya başlatıldı. Yeni Ukrayna iktidarı, II. Dünya Savaşı sırasındaki Nazi işbirlikçilerinin bayrakları ve sembolleri altında ve bir dolu Neonazi grubunun militanlarının eliyle, Rus olan her şeye karşı topyekûn bir zulme girişti. Ukrayna devletinde günümüzde; aşırı sağcı çetelerin içinden çıkan birçok memur ve bürokrat, pek çok ordu mensubu subay ve de istihbarat teşkilatı ve polis bünyesinde sayısız yetkili, kariyerlerini özellikle 2014'teki pogromlar sırasında yaparak, gamalı haçlar ve SS sembolleriyle bezeli dövmelerini gururla sergiliyorlar.
Siyasetçilerin, aktivistlerin, gazetecilerin katli, Rus nüfusa ve kilisesine zulüm
Ukrayna'da Rusça konuşan milyonlarca kişinin yaşadığı ve bu ülkenin doğu bölgelerinin neredeyse tamamen Ruslarla dolu olduğu gerçeği dikkate alındığında; iktidarı ele geçirip de ülkedeki etnik Ruslara ve Rusça konuşan nüfusa, kelimenin tam anlamıyla “imrenilmeyecek bir kader” vaat eden milliyetçilerden bu yörelerin halkının olabildiğince uzaklaşmaya çalışması elbette ki hiç de şaşırtıcı olmadı. Kiev'in Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerini silah zoruyla Ukrayna'ya döndürmeye yönelik ilk başarısız girişiminden ve Kırım yarımadasının Rusya Federasyonu’na dönüşünden sonra; Ukrayna milliyetçiliği ve Ruslara karşı nefret bu eski Sovyet cumhuriyetinin resmi ideolojisi haline geldi. Muhalif siyasetçilerin, toplumsal aktivistlerin ve gazetecilerin öldürülmesi, Rusça konuşan toplulukların mensuplarına yönelik açıktan zulüm ve Rus Ortodoks kiliselerine el konulması hemen hemen gün aşırı meydana gelen pratikler haline gelmeye başladı ve açıkçası yönetimin dolaysız onayıyla hayata geçirildi. Hükümet ve ona yakın oligarklar tarafından kontrol edilen kitle iletişim araçları, Goebbels'in propaganda ruhuyla düzenli olarak Rusya ve Ruslara karşı nefreti körükledi ve onların fiziksel olarak yok edilmesi çağrısında bulundu. Uygulamada ise Ukrayna Ordusu bunları; Donbass topraklarında günlük olarak evleri, okulları ve hastaneleri top mermileriyle bombalamak yoluyla gerçekleştirdi ve bunların sonucunda aralarında yüzlerce çocuğun da olduğu binlerce sivil vahşice öldürüldü.
Esas suç, faşizmin dirilişine seyirci kalmamak mı yoksa bu rejimi desteklemek mi?!..
Şubat 2022'den bu yana savaş alanında gözlemlediğimiz görüntüler, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in mevcut ihtilafı 2. Dünya Savaşı ile karşılaştırmasında bir yerde haklılık payı olduğunu gösteriyor. Bütün dünya; Mariupol'deki Azov (Azak) Fabrikası’nda teslim alınan ve vücutları her türden Nazi dövmesiyle zengin bir şekilde boyanmış esir Ukraynalı askerlere ilişkin video görüntülerini seyretti. Kiev'in resmi medya ve basınında; Rus savaş esirlerinin, ülkenin Rusça konuşan vatandaşlarının ve Ortodoks rahiplerin fiziksel olarak yok edilmesi yönünde düzenli çağrılar yapılıyor. Bütün bu gerçekler Rusya'nın, sınırlarının dibinde faşizmin yeniden canlanmasına neden kayıtsız kalamadığına dair soru işaretlerinin çoğunu ortadan kaldırırken, tersine esas suçlama okları yönünü çoktandır, böylesi bir rejimi cömertçe silah ve parayla donatmaya devam eden ABD ve Avrupa'ya doğru çevirmiş durumda…