Prof. Dr. Saltık: Olgular tırmanırsa hasta seçmek zorunda kalırız

Yayın tarihi: 8 Nisan 2020 Çarşamba 10:12 am - Güncelleme: 8 Nisan 2020 Çarşamba 8:41 pm

Salgın böyle ilerlerse hasta seçmek zorunda kalınacağı belirten Prof. Dr. Ahmet Saltık, siyasi otorite tarafından önerileri uygulanmayan Bilim Kurulu’nun istifa etmesini istedi.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Saltık, “Yangın, Türkiye’de tırmanma eğiliminde. Yoğun bakıma giren bir korona hastası 4-6 hafta kalıyor. Bir yatağı, gerektiğinde mekanik ventilatörü 1-1,5 ay meşgul ediyor. Olgular hızla tırmanmaya devam eder, yataklar dolarsa feci bir durum ortaya çıkar; hasta seçmek zorunda kalırız!” dedi.

Türkiye’de ilk Koronavirüs olgusunun açıklandığı 11 Mart’tan bu yana vaka sayısı 30 bini aştı. Covid-19 tanısı ile yoğun bakıma alınan hasta sayısı bin 400’ün, yaşamını yitirenlerin sayısı ise 600’ü geçti.

Türkiye’de koronavirüsten can kaybı 725’e, vaka sayısı 34 bin 109’a yükseldi!

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve  Tabipler Birliği Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Saltık, “Yangın, Türkiye’de tırmanma eğiliminde. Yoğun bakıma giren bir korona hastası 4-6 hafta kalıyor. Bir yatağı, gerektiğinde mekanik ventilatörü 1-1,5 ay meşgul ediyor. Olgular hızla tırmanmaya devam eder, yataklar dolarsa feci bir durum ortaya çıkar; hasta seçmek zorunda kalırız!” ifadelerini kullandı.

BirGün’den Mustafa Mert Bildircin’in sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Ahmet Saltık, şu açıklamalarda bulundu:

Türkiye için kritik uyarı! ‘Yükseliş İtalya’dan daha sert, tsunami yaklaşıyor’

“TÜRKİYE ÖNLEM ALMAKTA GECİKTİ”

Türkiye’nin salgına karşın bugüne dek aldığı önlemleri yeterli buluyor musunuz?

Önlemlerin yeterli olduğunu söylemek olanaklı değil, Türkiye geç kaldı. Çin, ilk olguyu 31 Aralık 2019’da Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirdi. Bu, 44 zatürree olgusuydu. Nedeninin aydınlatılamadığı belirtildi. Kısa bir süre sonra bunun, ‘yeni koronavirüs’ adı verilen virüs olduğu anlaşıldı. Türkiye, eğer olağanüstü durum planı yapmış olsaydı bu tarihte hemen harekete geçerdi. Türkiye’de ilk olgu 11 Mart’ta duyuruldu, Çin’deki ilk olgulardan 72 gün sonra. Bu önemli bir süre. Bu sürede salgının Türkiye’ye geleceği öngörülmeli, hazırlıklara başlanmalıydı. 11 Mart aynı zamanda DSÖ’nün kıtalararası salgın ilan ettiği gün idi. Rastlantı mı, bilemiyoruz.

Türkiye bir sahra hastanesini Çin’de olduğu gibi 10 günde değil 45 günde yapabiliyor(!) O hastaneleri bugüne dek neden yapmadınız? Türkiye’nin hızla sahra hastanesi yapması gerektiğini binlerce kez belirttim, dikkate alınmalıydı.

Erdoğan’ın ‘En hazırlıklı ülkelerden birisiyiz’ dediği dakikalarda DSÖ: Türkiye’deki tırmanıştan endişeliyiz

KORONAVİRÜS İLE MÜCADELEDE ZAFİYET: UMRECİLER

Türkiye’nin salgın ile mücadelede alınacak kararlar konusunda geç kaldığını söylediniz. Peki hangi kararların Koronavirüs ile mücadelede zafiyet yaşanmasına yol açtığını düşünüyorsunuz?

‘Suudi Arabistan’da hastalık yok’ yanılgısı ile ya da dinsel takıntı ile 21 bin 500 insanın umreye gitmesine izin verildi. Bu bağışlanır bir hata değil. Suudi Arabistan Kabe’yi bile kapattı. Umreden dönen 21 bin 500 insanın bilimsel karantinasını yapmadık. Bu insanların yarısından çok daha azı, yetersiz karantina koşullarında tutuldu. Umreciler yurdun dört bir yanına dağıldı, bu da hastalığın yayılmasında önemli rol oynadı. Sözgelimi İsparta’daki 268 hastanın 245’i Umreciler!

Salgın İran’a gelene dek sınır kapılarında yeterli önlem alınmadı. 358 bin insan sınır kapılarından yeterince denetim olmadan Türkiye’ye girdi. Batı’daki sınır kapıları da aynı. Sınır kapılarında sahra hastaneleri, karantina yerleri açılmalıydı.

‘Vaka ve ölüm oranları arasında paralellik yok’ TTB’den şüpheleri arttıran açıklama

“MASKELERDE YETERSİZLİK HALA SÜRÜYOR”

Türkiye’deki sağlık personeli sayısının Koronavirüs ile mücadele için yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? Yoğun bakımlardaki doluluğun yüzde 62 olduğu bildiriliyor. Hasta sayısının bu hızla artması durumunda bizi ne tür bir senaryo bekliyor?

Salgına, sağlık alanındaki insangücü konusunda da hazırlıksız yakalandık. Bakanlık 32 bin sağlık çalışanı alacağını duyurdu yangının ortasında. Demek ki açık varmış. Bu insanlar salgının sürerken, ön eğitimleri yapılmadan göreve başlayacak/başlatıldı. Bir başka açığımız da sağlık çalışanlarının korunması için en temel gereksinim olan maske. Sağlık kuruluşlarında kullanılan N95, FFP2 ve FFP3 maskelerde yetersizlik halen sürüyor.

Yangın, Türkiye’de tırmanma eğiliminde. Yoğun bakıma giren bir korona hastası 4-6 hafta kalıyor. Bir yatağı, gerektiğinde mekanik ventilatörü 1-1,5 ay meşgul ediyor. Olgular hızla tırmanmaya devam eder, yataklar dolarsa feci bir durum ortaya çıkar; hasta seçmek zorunda kalırız!

“TOPLUMDA HASTALAR BİRİKİRKEN, BİZ HAFTALARCA TANI KOYMADIK”

Türkiye’de günlük uygulanan test sayısı 20 bini aştı. Sizce yeterli mi?

Test konusunda yeterince hazırlık yapılmadı. Salgın sırasında ABD’ye 500 bin test kiti satıldı. Sonra test kiti için, el açıldı. Salgın henüz yoldayken hangi tanı / tarama testini uygulayacağımıza karar vermemiz gerekirdi. Biz yangın sürerken Çin’den test ithal ettik. Güvenilir sonuçlar vermediği anlaşıldı, başka test denendi. En son, PCR testine geçildi. Dolayısıyla toplumda hastalar birikirken biz, haftalarca tanı koyamadık.

Salgının Türkiye’ye girmesinin geciktirildiğini söylediler. Bu, halının altına süpürmek, ‘Deve kuşu politikası’ uygulamaktır. Nitekim, testler artırılmaya başladıktan sonra olgu sayıları da tırmandı. Türkiye’de günümüze dek yapılan toplam 200 bin testten 30 bininde hastalık yakalandı. Test yaptığınız her 7 kişiden 1’ini pozitif buluyorsunuz. Bu yüksek bir oran. Türkiye 3 haftada 200 bin test yaparken ABD’de daha kısa sürede 2 milyon test yapılıyor. ABD nüfusu bizim 4 katımız.

MÜLTECİLERE DİKKAT!

Ne denli çok test yaparsanız o denli çok hasta bulursunuz. İspanya, 355 bin test yaptı, nüfusu 60 milyon. Aynı nüfusa sahip İtalya 722 bin test yaptı. Türkiye kadar nüfusu olan Almanya 919 bin.. Türkiye’nin bu saydığımız ülkelerden bir farkı da 5 milyon Irak ve Suriyeli bulundurması. Dünyanın her yerinde mültecilerin sağlık koşulları daha kötüdür. Dünya genelinde 1 milyon 350 bin olgu, Türkiye’de ise 30 bin olgu var. Türkiye nüfusu, dünya nüfusunun yüzde 1,1’i. Toplam 1,35 milyon hastanın yüzde 1,1’i Türkiye’de olsaydı, olgu sayımızın 15 binin biraz altında olması beklenirdi. Ama beklenenin iki katı hastamız var. Bu da hastaların havuzda birikmiş olmasından kaynaklanıyor.

“ÖLÜM RAPORUNA KORONAVİRÜS YAZMAK ZORLAŞTIRILIYOR”

Türkiye’deki Koronavirüs kaynaklı hasta ve ölüm sayısının açıklandığından daha çok olduğunu düşünüyor musunuz?

Siyasal iktidar, yüksek hasta ve ölüm sayısı istemez, durumu idare etmek ister. Sahadan aldığım bilgilere göre, ölüm raporuna, ‘Korona ölümü’ yazmak çok sınırlandırılıyor. Hastane yönetimleri ve sağlık müdürlükleri tarafından rapora “korona ölümü” yazabilmek için ardışık 2 test yapılmış olsun, BT (bilgisayarlı tomografi) çekilmiş olsun, radyolog raporunda, ‘Korona düşünülmektedir’ desin isteniyor. Yaşamını yitirenlerin zatürre ya da alt solumun yolu enfeksiyonu… gibi nedenlerle aramızdan ayrıldığı notu düşülüyor ölüm raporuna.