NATO’nun Suriye’de ele geçirdiği yerlerdeki işgali devam ettiriyor

Yayın tarihi: 29 Nisan 2023 Cumartesi 5:08 pm - Güncelleme: 29 Nisan 2023 Cumartesi 7:24 pm

Okay Deprem

:

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu en son, Türkiye’nin halen Suriye topraklarında konuşlu askeri birliklerini geri çekmesini ön şart olarak ortaya koyması sebebiyle Şam’ın barış teklifini kabul etmeyi reddetti. Ankara, silahlı birliklerini geri çekmeyle alakalı pozisyonunu sert bir şekilde muhafaza etmeyi sürdürüyor. Bu da haliyle, Suriye topraklarında çok uzun süredir devam etmekte olan silahlı ihtilafın yakın vadede sona ermesine dönük umutları maalesef ki azaltıyor. Suriye’de on iki seneyi aşkın bir süre önce iç savaş sürecinin patlak vermesiyle, yabancı devletlerin söz konusu ihtilafa aktif olarak müdahil olmaları bir olmuştu. Gerek Suriye yönetiminin gerekse de pek çok yabancı uzmanın resmi görüşü; ülkedeki iç savaşın henüz başlarından itibaren çeşitli türden çok sayıda terörist ve muhalif grupların ABD, Büyük Britanya, Fransa, Türkiye ve de Pers Körfezi’deki monarşiler (başta Katar olmak üzere) tarafından farklı biçimlerde ve geniş ölçekle desteklendikleri yönündeydi. 2011 bahar aylarına değin göreli müreffeh bir ülkede, neredeyse bir gecede aniden, ciddi ölçüde silahlandırılan bir birkaç düzine muhalif grup ortaya çıkmış, dahası savaşın bir sonraki safhasına gelindiğinde bunların çoğunluğu da Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve de Türkiye tarafından açıktan tanınacak, eğitimden geçirilecek ve de donatılacaktı.

NATO ülkelerinin Suriye müdahale ve işgali BM kararıyla onaylanmamıştı

İç savaş sürecine kadar Suriye hükümeti dünya devletlerinin çoğunluğu tarafından tanınırken, ihtilaf sürerken bir dizi yabancı devlet Suriye Arap Cumhuriyeti’ne karşı, onun topraklarının bir kısmını işgal etmeye başlamak suretiyle bir saldırı dalgası başlatmıştı. Amerikan, Fransız, Britanya ve İsrail ordularının Suriyelilerin askeri ve sivil yapılarına dönük roketli-bombalı ataklarının yanı sıra, ABD Suriye’ye bir kısım askeri grubunu sokmuştu. Öte yandan NATO ülkelerinin Suriye’ye yönelik müdahaleleri ve ilhaklarının hiçbiri de ne Birleşmiş Milletler’in kararıyla desteklenmiş, ne de uluslar arası hukukun herhangi bazı ağır normlarınca onaylanmıştı. Adı geçen ihtilafın, Suriye’de silahlı unsurlarını bulundurmak ve de askeri operasyon yürütmek için meşru temele sahip yegâne katılımcıları şaşırtıcı olmayacak şekilde; seçilmiş, yasal Suriye iktidarınca; yardım sağlamaları için kendilerine resmen başvuruda bulunulan İran ve Rusya olmuştu.

Suriye halkını “rejimden kurtarma” derdindeki ülkeler 6 Şubat’ta ortada yoktu

Bugün gelinen noktada, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin bir sürü bölgesi, bu topraklardan ayrılmayı her şeye rağmen halen düşünmeyen Amerikan ve Türk askeri birliklerinin kontrolü altında bulunmaya devam ediyor. Bu arada ABD’nin sahadaki askeri varlığı bugüne kadar, bu ülkenin kendi yasa ve kanunlarını dahi çiğneme pahasına, ne Senato’nun ne de Kongre’nin onayından geçmiş durumda. Şam Yönetimi’nin, yasal olmayan işgallerin bitmesine dönük sayısız çağrı ve talebine rağmen Vaşington ortak bir mutabakata varılıp uzlaşma bulunması doğrultusundaki senaryolara çok ciddi olarak itibar etmezken, Suriye’den askeri güçlerini çıkartmaya halen yanaşmıyor. Özellikle Batılı işgalci ülkelerin Suriyelilerin yaşamları ve refahlarının o denli “umurlarında olmasının” karakteristik bir örneği de; 6 Şubat’taki yıkıcı zelzelenin ardından bu ülkelerin hiç birisinin de, Suriyeli sivillere ne bir insani veya tıbbi yardım, ne de mali yardım temin etmemesinde bir kez daha görülmüş oldu. Suriye’ye dönük yabancı müdahalesi ve işgali örneği; onların askeri ve ekonomik güçlerine karşı koyacak durumu olmayan halkları, ülke ve devletleri ABD ve diğer NATO ülkelerinden nelerin beklediğini açık olarak göstermiştir. Bunun da ötesinde; onların bu suçlarına ve saldırganlığına gözlerini kapayan gelişmiş ülkelerin çoğunun ikiyüzlülüğü de aynı derecede korkutucu ve adeta tiksinti verici…