Mücadele olmadan olmaz

Yayın tarihi: 26 Ekim 2023 Perşembe 11:31 am - Güncelleme: 26 Ekim 2023 Perşembe 11:31 am

Hüsnü Mahalli

Başka bir açıdan

Hamas ve Filistinli grupların İsrail’e saldırısı bir ilktir ama İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’ya saldırısı ilk değil ve son olmayacaktır.

1948’de Filistinlilerin toprağını işgal ederek kuruluşunu ilan eden İsrail 1967’de geriye kalan Gazze ve Batı Şeria’yı işgal etti. 2005’de Gazze’den çekilerek burayı kuşatma altına alan İsrail geçen süre içinde havadan, karadan ve denizden onlarca kez Gazze’ye saldırdı ve binlerce Filistinliye burada ve Batı Şeria’da öldürdü, çok fazlasını yaraladı, sakat bıraktı, son saldırıda olduğu gibi on binlerce evi yıktı ve insanları perişan etti.

Hepiniz son saldırı ile ilgili gelen görüntülerde çoğunlukla kadın ve çocukların nasıl vahşice öldürüldüğünü görmüşsünüzdür.

İsrail’in neden bunu yaptığını ve neden özellikle çocuk ve kadınları öldürdüğünü anlamak için Yahudi dinsel kaynaklarına bakmak gerekir.

Ama ne yazık hala Türkiye’de ve dünyanın bir çok yerinde utanmadan İsrail’i savunan ruh hastası çok kişi var ve hep olacaktır. Bu savaş insan olmanın gereği olarak Filistin halkına sahip çıkanlarla yürekleri nefretle kararmış tipler arasındadır.

Tarih boyunca bu böyle olmuştur ve hep böyle olacaktır. Demek istediğim şimdi Gazze’de yaşananlar ( 7 Ekim’den bu yana Batı Şeria’da da 103 Filistinli öldürüldü) bir sonuç değil bir süreçtir. Bizim coğrafyada özellikle son yüz yılda yaşanan her şeyin nedeni; Siyonizme inanarak dünyanın dört bir tarafından Filistin’e giden Yahudilerin Filistin halkına yönelik uyguladığı terördür. Başka bir nedeni de emperyalist ülke ve güçlerin siyonistlere verdiği destektir. Ama en önemli neden Arap ve Müslüman ülke yönetimlerinin ihanetidir. Bu ihanet ve işbirliği olmasaydı İsrail 1948’de kurulamaz, kurulan İsrail 1967’de geri kalan Filistin topraklarını işgal edemez, geçen süre içinde en aşağılık davranışlarla Filistinlilere yönelik bildik katliamlarını sürdüremezdi.

Yüz yılın tümünü unutsak bile son 10-15 yılın olayları her şeyi açıklıyor.

9 Haziran 2004’de BOP yani Büyük Ortadoğu Projesi ilan edildi.

4 Eylül 2005’de Washington Post gazetesine konuşan dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ‘Yaratıcı Kargaşa teorisi’ ile bölgeyi dizayn edeceklerini söyledi.

Bu açıklamadan altı ay önce ve teorinin gereği olarak Lübnan Başbakanı Hariri öldürülerek ( 14 Şubat 2005) ülke kaosa sürüklenmek istendi. Bu da işe yaramayınca Temmuz 2006’da israil Lübnan’a saldırdı ve Hizbullah karşısında yenilerek çekilmek zorunda kaldı.

O gün bugün İsrail bu yenilgiyi unutmuyor ve Hizbullah’tan ödü kopuyor.

Hizbullah karşısında aldığı yenilginin psikolojik ve moral çöküntüden kurtulamayan İsrail 2010 sonu başlatılan ‘Arap Baharı’ ile büyük moral buldu.

Arap coğrafyasını darmadağın eden ‘Bahar’ her zaman İsrail’e karşı politikalarıyla bilinen Suriye, Yemen, Libya, Irak, Sudan ve daha az etkilerle Mısır, Lübnan ve Tunus’u perişan etti.

Hem de Mescid-i Aksa’yı savunmak için bir tek adım atmayan IŞİD, NUSRA ve benzeri onlarca radikal İslamcı terör örgütlerinin eliyle..

Hem de bildik Arap ve Müslüman ülkelerin yardım, yataklık ve her alanda desteğiyle.

Bu da normal çünkü ‘Büyük Tiyatro’nun senaryo yazarı ve rol dağıtıcısı ‘Büyük Patron” böyle istemişti.

Sonuç :

İsrail’in çekindiği Arap ülkelerinin başka Arap ülkeleri ve Türkiye tarafından perişan edilmesi İsrail’i çok rahatlatmış ve elbette mutlu etmişti.

Nitekim Suriye ordusu ile çatışan teröristler yaralandıklarında İsrail helikopterleri gelip onları hastanelere götürüyor ve tedavi ettikten sonra silahlandırıp yeniden cepheye bırakıyordu.

Daha da ilginç olanı CİA ve İngiliz istihbarat örgütü Mİ6 tarafından kurulan, Türkiye ve Ürdün dahil bazı ülkelerde eğitilen Beyaz Miğferli yardım elemanları benzer şekilde Suriye ordusu tarafından kuşatılınca İsrail helikopterleri gelip onları önce İsrail’e sonra da Ürdün’e taşımıştı. Sayıları 800 kadar olduğu söylenen bu elemanlar Ürdün’den İngiltere’ye götürüldükleri daha sonra da Türkiye üzerinden tekrar Suriye’ye sokuldukları yazıldı. Beyaz Miğferli’nin kurucusu

İngiliz istihbaratçı James Le Mesurier 11 Kasım 2019’da İstanbul’daki evinde ölü bulundu ama elemanları her türlü pisliğin içinde görevlerini Suriye’nin kuzeyinde sürdürüyorlar.

Gördüğünüz gibi herkes İsrail’in hizmetinde.

Bu kadar hizmetkarı bulunan bir İsrail’in küstahlaşması çok doğal.

Bu hizmetkârların dışında ABD başta olmak üzere emperyalist ülkelerin desteğini alan böyle bir İsrail 1947’de kurulduğu yer BM’nin Genel Sekreteri

Antonio Guterres’e bile saldırdı.

Neden mi?

Çünkü Guterres “Gazze’deki Filistin halkı 56 yıldır İsrail’in işgal, kuşatma ve saldırılarıyla karşı karşıya kalıyor” demiş ve Hamas’ın saldırılarını haklı çıkarmaya çalışmış gibi görünüyordu.

Guterres’in aslına çok daha fazlasını söylemesi gerekirdi ama dikkat çektiği bu gerçek tek başına her şeyi açıklıyor.

Gazze ve Batı Şeria Filistin toprağıdır.

1948’de dünyanın dört bir yanından gelerek terör yöntemleriyle İsrail devletini siyonist ideoloji ile kuran Yahudilerin el koyduğu tüm topraklar Filistin halkınındır.

1917-2023 yılları arasında Siyonistler en az 100 bin Filistinliyi öldürdü ama onlar hala direniyor.

‘Arap Baharı’ sürecinde İsrail’in hizmetkârı bildik tipler Suriye, Irak, Yemen ve Libya başta olmak üzere Türkiye(IŞİD’in intihar eylemleri) dahil tüm bölge ülkelerinde en az bir milyon insanın ölümüne, dört katı insanın yaralanıp sakat kalmasına ve tüm bu ülkelerde en az bir trilyon dolar zarara neden oldular.

Büyük Tiyatro’daki rolleri gereği.

Tiyatro’yu beğenmeyenler her zaman olduğu gibi direniyor ve direnecek.

Onurlu insanlar için mücadelesi olmayan bir yaşamın yadı tuzu olmazsa gerek!