Merdan Yanardağ: Spor ve sohbet için dilekçe verdik, yanıt gelmedi

Yayın tarihi: 5 Eylül 2023 Salı 9:30 am - Güncelleme: 5 Eylül 2023 Salı 9:30 am

Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde hukuksuzca tutuklu bulunan TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, bugünkü yazısında Can Atalay ile birlikte hem spor yapabilmek hem sohbet edebilmek için dilekçe verdiklerini ancak dilekçeye yanıt gelmediğini dile getirdi.

TELE1’de yayınlanan, 4 Soru 4 Yanıt programında AKP’nin Abdullah Öcalan ile yeni bir çözüm süreci hazırlığında olduğu görüşünü anlatmak için kullandığı sözlerinin bağlamından kopartılarak sosyal medyada dolaşıma sokulmasının ardından ‘terör örgütü propagandası yapma’ suçlamasıyla tutuklanan TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, Silivri Cezaevi’nde yaşadıklarını köşe yazısında anlattı.

“CEZAEVİNDEN HAYAT DAHA BİR DİKKATLE İZLENİR”

Yazısına ‘Silivri’de Hayat’ ara başlığını açan Yanardağ şu ifadeleri kullandı:

Bütün dikkatimizle dışarıda olan bitenleri, ülkeyi ve dünyayı izliyoruz. Cezaevinden hayat daha bir dikkatle izlenir. Daha çok siyasi tutuklu ve mahkûmlar için olsa da aslında herkes için geçerlidir. Örneğin, benim hakkımda, bir televizyon programından konuşulduğunu bazen bizim “Baron”dan ya da bir generalden duyduğum oluyor. Yani bir şey kaçmıyor. Sosyal medyada olup bitenler bile, küçük bir zaman sapmasıyla ve belli dolayımlarla size ulaşıyor. Cezaevleri bu yanlarıyla ilginç bir dünyadır.

“DİLEKÇEYE YANIT GELMEDİ”

Bol bol okuyoruz. Can Atalay, benim “İslamo-Faşizm” kitabından sonra “İçtihad Kapısı”nı da okumuş. Çok beğenmiş, bunu cezaevi berberine bile söylemiş, o da bana aktardı. Cuma tıraş oldum. Bana da tartışmak, üzerinde konuşmak istediği konular olduğunu söyledi. Çok sevindim. Ancak, avukat görüşmeleri sırasındaki belli bir mesafeden yaptığımız kısa konuşmalar dışında sohbet etme imkânımız yok. Dilekçe verdik, haftada bir gün bir saat hem spor yapalım hem de sohbet edelim diye, ama hâlâ yanıt gelmedi. Bekliyoruz.
Osman Kavala da “İçtihad Kapısı” kitabımı okuyor. Buna üzerinde çalışıyor da diyebiliriz, çünkü görüşlerini yazılı iletecek sanırım. Ben de merak ediyorum. Bu kitabı okuyan üst rütbeli bazı asker hükümlüler de hem çok şaşırtıcı buldular hem de çok beğendiklerini söylediler. İlginç durum.

Kavala’nın bana gönderdiği Sebastian Haffner’in “Hitler Üzerine Notlar” kitabını bitirdim. Diyebilirim ki, Hitler ve Naziler hakkında yazılmış en iyi kitaplardan biri.
Bir general, benim tutuklanmam da yazdığım kitaplarında etkisinin olabileceğini söyledi. Özellikle son çalışmalarımın bu konuda etkili olduğundan emin.

Ben ise bu sıralarda birkaç kitabı birden okuyorum. Muhammed Âbid El-Câbirî’nin “Arap Aklının Eleştirisi” serisinden, “Arap Siyasi Aklı” kitabını yeni bitirdim. Büyük boy 500 sayfalık önemli bir kitap. Bu kitabı da Osman Kavala, avukatımız Deniz hanım ile gönderdi. Şimdi sıra “Arap Ahlaki Aklı”nda. O kitap ise 800 sayfadan fazla, büyük bir eser. Bunların yanı sıra Slavoj Žižek ve Zygmunt Bauman ile Necib Mahfuz’un romanlarını ve Gorki’nin hikâyelerini okuyorum. İyi geliyor.

Anlayacağınız canlı bir entelektüel ortam var. Ayrıca cezaevi kütüphanesi de oldukça zengin, aradığımız kimi kitapları bulabiliyoruz. Bu arada TRT 2’de 21.30 sinema kuşağında çok iyi filmler oluyor, denk gelirsek kaçırmıyor ve birbirimize kapı altlarından, avlulardan seslenerek ya da avukat görüşlerinde öneriyoruz. Size de tavsiye ederim.

“BARIŞ PEHLİVAN İLE AVUKATLARIMIZ ARACILIĞIYLA HABERLEŞİYORUZ”

Barış Pehlivan ile avukatlarımız aracılığıyla haberleşiyoruz. Burada, suçları ne olursa olsun “insanlar” var. Bizim bölümde daha çok siyasiler olmakla birlikte, her suçtan tutuklu ya da hükümlü kalıyor. Kaçınılmaz diyaloglar ve insani ilişkiler gelişiyor. Dostoyevski çok doğru söylüyor; “Bir suçlunun üstünü kazırsan altından bir insan çıkar.” Öyle oluyor.

Cumhuriyetin mirası!