Merdan Yanardağ, Soylu programının perde arkasını anlattı

Yayın tarihi: 25 Mayıs 2021 Salı 8:50 pm - Güncelleme: 26 Mayıs 2021 Çarşamba 2:22 pm

TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Dr. Merdan Yanardağ ve Prof. Dr. Emre Kongar, 18 Dakika’da bugün geçtiğimiz gün gerçekleşen Süleyman Soylu programıyla ilgili açıklamalarda bulundu.

Yanardağ şunları söyledi:

“Ben iyi hazırlandığı kanaatinde değilim. Çok kötü ve dağınık hazırlanmıştı. Yani siz bir soru soruyorsunuz, o kendi sigorta şirketinden söz ediyor. Siz bir başka bir şey söylüyorsunuz, Kolombiya’dan gelen uyuşturucu ticaretinin nereye ve nasıl gittiğini hala herhangi bir soruşturma yapılıp yapılmadığını yapılmışsa bunları sonuçların ne olacağını söylüyorsunuz, o Gürcistanlı veya Ukraynalı mafya liderleri nasıl yakaladığını anlatıyor. Bence bir kendini savunma psikolojisi içindeydi ve hiçbir zaman durumu hakim olamadı.”

“SORULARIMIZI SORABİLMEMİZ İÇİN UYGUN ORTAM YARATILMADI”

“Şimdi Habertürk’teki program ve ardından gelen sosyal medya tartışmalarına biraz değinmek istiyorum. Şimdi değerli seyirciler sürede çok sayıda eleştiri var. Ben hepsini saygıyla ve sevgiyle karşılıyorum. Alıyorum ve kabul ediyorum. Bu başka bir şey. Ama büyük bir bölümü büyük bir yanlışlık üzerinden geliştirilen eleştiriler… Çok sayıda destek var, doğru yaptığımızı söylüyorlar ki bana gelenlerin büyük bir çoğunluğu destek niteliğinde ve doğru bir tutum takındığıma ilişkindir. Ben bu programa gideceğim zaman bir benzer bir sorunun çıkabileceğini düşündüm, göze aldık. Attığım tweette de belirttim ve fakat Habertürk’teki programın yani oradaki arkadaşları hiçbir biçimde üzmek istemem ama hem formatı hem de moderasyonu kırmak istemem ama kötüydü.

Birinci bölümde, “Size ilk sözü verelim, neler oluyor?” gibi genel soru üzerine tamamen Süleyman Soylu’ya ayırdılar. Şimdi her şeyden önce şunun altını çizmek lazım. Biz oraya soru sormaya gittik. Tartışmacı veya yorumcu değildik. Programın ilk arasından sonra duruma müdahale ettim. Arkadaşlar da beni desteklediler. Eğer bu şekilde giderse programın ikinci bölümüne gerek olmadığını, benim katılamayacağımı belirttim. Çünkü bir soru soruyorsunuz ve ancak sonuna doğru bir soru sorulabiliyor. O da fiili bir müdahaleyle, programı yöneten arkadaşımız Kübra Par, iyi bir arkadaşımız iyi bir televizyon yayıncısı ve fakat büyük bir stres altında programa girdi. Bütün Türkiye, bu programı izliyordu. Birinci bölümü olduğu gibi Süleyman Soylu’ya ayırdı. Şunun altının çizilmesi lazım, bizim sorularımızı sorabilmemiz için uygun ortam yaratmadı. Yani ancak fiili durum yaratarak araya girerek bu soruları sormak mümkün olabiliyordu.”

“BİZ KENDİMİZİ ANLATIRIZ AMA SİZ SORULARA CEVAP VERMEMİŞ BAKAN OLARAK KALKARSINIZ”

“Ben kendi adıma en başta şunu söyleyeyim, sormak istediğim bütün soruların neredeyse tamamını sordum. TELE1 Ana Haber’de de bu sorular yayınlandı. Bazı televizyon kanalları ve internet sitelerinde gazeteciler toplam 2 buçuk dakika konuşmuş gibi gerçeklikle hiçbir ilgisi olmayan sadece, ‘Ya bu tam istediğimiz gibi olmadı’ tepkisine oynayan haberler yapmışlar. Bunlar doğru değil. Biz gösterdik sadece benim sorularım 15 dakikayı aşıyor ve değerlendirmeyi de içeren sorular.”

“ARKA PLANDA YAŞANANLARIN BİLİNMESİ LAZIM”

“Arada biz müdahale ettik. Hatta o müdahale sırasında ikinci bölümde Fatih Altaylı da geldi. Fatih Altaylı da benzer bir görüşü paylaştı. Ben programın iyi gitmediğini ve böyle olamayacağını belirttim. Dolayısıyla arada yaşananların, arka planda yaşananların bilinmesi lazım. Büyük bir stüdyo, çok kalabalık bir teknik grup var. Yine stüdyo içinde onlarca danışman var. Bakanın danışmanları bir dosya hazırlıyorlar. Dosyalar hazır gazete küpürleri gelmiş falan ama orada bir dağınıklık vardı. Kendini savunmaya çalışan neredeyse hali bir sanık psikolojisiyle hareket eden bir Bakan vardı. Sonuçta şunu söyleyebilirim. Biz sorularımızı sorduk İsmail Saymaz sorunlarını sordu. Ben sorularımı sordum. Diğer arkadaşlar sordu. Sayın Bakan bunları yanıtlamadı. Sonuçta ortaya şöyle bir tablo çıktı. Yani inandırıcılığını büyük ölçüde aşındıran soruların büyük bir bölümünü yanıtlamadan oradan kalkan bir Bakan vardı. Beni belli bir aşamada kendisine söyledim. ‘Biz yarın televizyonlarımızda,  gazetelerimizde de kendimizi anlatırız ama siz buradan su sorulara cevap vermemiş, bu soruları bu sorulara açıklık getirmemiş cevap vermemiş bir Bakan olarak kalkarsınız’ dedim. Benim yapabileceğimin en genel değerlendirme budur”