Madencinin kaderi!

Yayın tarihi: 16 Ekim 2022 Pazar 12:22 pm - Güncelleme: 17 Ekim 2022 Pazartesi 10:03 am

Erdoğan, Bartın, Amasra kömür madenlerinde yaşanan faciaya “kader” diyor. İnanç merkezli bilgi anlayışını kamusal yaşamın ve devlet işlerinin eksenine yerleştirmeye çalışan AKP iktidarı, tam anlamıyla bir Ortaçağ anlayışını temsil ediyor. Israrla vurguladığım gibi, zaten bu nedenle AKP muhafazakar değil, siyasal ve toplumsal yaşamın bütün alanları dini esaslara göre yönetmek isteyen islamcı bir parti oluyor.

Bartın ili Amasra ilçesinde bir kamu kuruluşu olan Türkiye Kömür İşletmeleri’ne (TKİ) bağlı maden ocağının 300-350 metre derinliğinde bu hafta sonu (14 Ekim akşamı) meydana gelen grizu patlamasında -bu yazının kaleme alındığı saat itibarıyla- tam 41 madenciyi, dünyanın en ağır işlerinden birinde çalışan emekçi kardeşlerimizi kaybettik. İşte, yukarıda ifade edilen inanç merkezli bir bilgi anlayışı, yani akıl ve bilimin esas alınmasını reddeden anlayışın sahibi olan iktidar, olan bitene yine “kader” dedi. Üstekil 2019 tarihli bir Sayıştay raporunda, açıkça patlama riskine işaret edildiği ve önlem alınması istendiği halde.

Erdoğan, daha önce de bu işin (madenciliğin) doğasında kazaların ve ölümün olduğunu söylemişti. Dolayısıyla olup bitenler, taktiri ilahiydi, doğal karşılanmalıydı.

Amasra kömür işletmelerinin önünde madenci eşleri feryat ederken, çocuklar şaşkın ve korku dolu bakışlarıyla olan biteni anlamaya çalışırken, olay yerine gelen iktidar yetkililerinin arasında Diyanet İşleri Başkanı da vardı. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “kader planlaması” eksenli konuşmasını yaptıktan sonra, sözü doğal olarak dua etmesi için Ali Erbaş’a verdi. Oysa, artık ne çıkarılacak kömür ne de Ali Erbaş’ın edeceği dua babalarını kaybeden madenci çocuklarının yüreklerini ısıtabilirdi.

Yeni düzenin temeline din, siyasal erkin merkezine de Diyanet yerleştirilmeye çalışılıyordu. Erdoğan’ın konuşması, yaklaşık 300 yıllık bir aydınlanma ve modernleşme tarihine, mücadelesine ve birikimine sahip büyük bir ülkenin, nasıl bir rotaya sokulmak istendiğinin ifadesi gibiydi.

“Şu anda bizim mevcut ocaklarımızın içinde Amasra Kömür İşletmeleri bizim en ileri imkanlara sahip olan ocak olmasına rağmen, birileri bununla tabii dalgasını geçebilir, ama biz kader planına inanmış insanlarız. Kader planına inandığımız için bunun ne dünü ne bugünü ne de yarını olmayacaktır. Bunlar her zaman olacaktır, bunları da bilmemiz lazım. Maden kazalarını inşallah tarihe gömmek için elimizden gelen gayreti göstermenin içindeyiz” (R.Tayyip Erdoğan, Bartın Amasra, 15 Ekim 2022).

İnanılır gibi değil, ama AKP lideri tam olarak böyle söyledi. Bu yaklaşım devleti, akıl ve bilimden koparan, İslam dünyasının Geç Ortaçağı’na iade eden tutumun tipik bir örneğiydi. Erdoğan, “Biz kader planlamasına inanmış insanlarız” darken, kendi inancının toplum ve devlet yönetiminde de esas olacağını varsayıyordu. Tedbir almasına alacağız, ama bu yaşadıklarınız, doğaldır diyordu.

İnsanlar, Erdoğan-AKP iktidarının aldığı kararların arkasında hep bir mantık, rasyonel bir gerekçe aradı. Özellikle eğitimli kesimler, beyaz yakalılar “Bu kadarı da olmaz” diye düşünüyor ve mutlaka Erdoğan iktidarının attığı adımların arkasında bir hesap olabileceğini varsayıyor. Özellikle AKP iktidarının “inşaa dönemi” dediği, ve “liberallerle yollarını ayıracağını” ilan ettiği 2015 sonrasında bu şaşkınlık daha da arttı.

YAZININ TAMAMINI BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ