Ben aslında böyle dedim. ..Vatana ...millete.. vatana sadık bir delikanlı idim.
Böyle olmam dış güçlerin işine gelmiyordu. Onlar, vatana, millete, vatana sadık olmayı yabancı güçlerce geliştirilmiş insan istiyorlardı.
Bunlara göre, insanlık, antik çağdan bu yana bir aydınlanma hareketi içindedir. ..
Eski Yunan filozofları Sokrates, Platon, Aristoteles bu aydınlanmanın mimarlarıdır.
Aslı böyle değildir. Aydınlanmanın mimarı olarak gösterilen bu filozoflar bu filozoflar fuhuşun yaratıcısıdırlar.
Sabahtan akşama kadar alkol alarak güya felsefe şölenleri düzenleyen kişilerdir... Bu şölenlerde eşcinsellikte gözetilmiştir....
Bu harekete aydınlanma denmesi.. Bunu zihinlere böylece kazınması, insanlık için hiç şüphe yok ki tehlikelidir.
Felsefenin kültürel bir ihtiyaç görüşünden yola çıkanlar, bu kez Yunan felsefesinin bir başka biçimi olan Meşşai felsefesine sığınmışlardır.
Buna göre El Kındi, Farabi, İbni Sina, ibni Rüşd büyük filozoflardır.
Aslında bunların felsefesi yabancılaşmış... yabancılaştırılmış bir felsefedir...Bu felsefenin yabancılığını büyük filozof Gazzali tespit ve tayin etmiştir.
Meşşai felsefesini Gazzali’den önce müslüman halk da kabul etmemiştir.
Bu felsefelerin temel noksanlığı insana bakışlarıdır. El Kindi, Farabi, İbni Sina,
İbni Rüşd insanı trajik olarak görmüşlerdir.... Bilindiği gibi trajedi Allaha isyandır.
İslam felsefesi bunu kabul etmemiştir. İnsan, kuldur kaderine razı olmalıdır.
Yunani felsefe birçok açılardan sıradan insana karşıttı.
Bizim için asıl olan felsefe kul felsefesidir.