Erzurum Kongresi (3 Temmuz-7 Ağustos 1919) ve Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919) toplanır ve vatanın bağımsızlığı yönünde karar alınır. Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında bir Temsil Heyeti kurulur. Halkın kendi kendine başlattığı direniş artık düzenli bir hâl alıyordu. Milli Mücadele’yi sürdürebilmek için Anadolu’da bir karargâh seçilmesi gereği doğar. Bu karargâh Ankara’dır.
Sivas’tan kar kıyamet içinde üç otomobil yola çıkar. Bitlis Valisi Mazhar Müfit (Kansu), yola çıkmadan önce Paşa’ya şöyle der: "Bütün mevcut nakdimiz ancak yol için 20 yumurta, bir okka peynir ve 10 ekmeğe yettiğinden bunları aldırdık. Para bulamazsak yolda aç kalma ihtimali vardır."
Kurtuluş için yola düşenlerin yarı aç yarı tok olması epik bir söylence değildir; gerçeğin kendisidir. Ama halk onları bağrına basmıştır bir kere; yol boyunca tanrı misafiri oldukları her yerde bir somon ekmek varsa o bölüşülmüştür.
Mustafa Kemal Paşa’nın ve Temsil Heyeti’nin Ankara’ya geleceği halk tarafından çoktan duyulmuştur. Ankara halkı beklemeye başlar. Yolculuk uzar. Öyle böyle değil tam üç gün gözler ufukta Mustafa Kemal Paşa’yı beklerler. Nihayet Paşa ufukta görünür. Ankara’da binlerce insan ve Seymenler onu karşılamak için hazırdır.
Günler öncesinden Efeler Kahvesi önüne kenarları sırmalı sancak dikilir. Peki nedir bu sancak? Seymen Alayı’nın kurulacağının işaretidir. Şimdi size Seymen Alayı’nın ve Kızılca Gün’ü anlatacağım.
***
Seymenler Paşa’yı özel bir törenle karşılar. Oğuz geleneğinde yeni bir devlet kurulurken yapılan Seymen Düzülme (tertip) ile… Bu, sancak dikilen, davul-zurna çalınan, kurban kesilen, ateşler yakılan, dualar edilen bir törendir. Seymenler o günü Kızılca Gün olarak anarlar çünkü karanlıkların aydınlığa çıkacağı gündür o.
Enver Behram Şapolyo, ‘Kemal Atatürk ve Milli Mücadele’ kitabında Kızılca Gün’ü anlatırken Seymen Alayı’nı da detaylandırır. Şapolyo’ya göre Selçuklu da böyle kurulmuştur, Osmanlı da. Şapolyo’nun kitabından: "Seymen düzülme çok önemli sosyal bir olaydır. Seymen Alayı toplu ve milli bir galeyan (coşma) anıdır. Seymenler o gece ‘Sin Sin’ denilen bir ateş oyunu oynarlar. Bir tepede büyük bir ateş yakılır. Maşalama denilen demirden yapılmış büyük bir çanağın içine yağlı çıra koyarlar. Bu ateşin etrafında davul ve zurna çalarak Zeybek oynarlar. Bu ateşin üstünden atlayarak bir nevi tura oyunu oynayarak sabahı ederler. Bazen bu ateşe koç atarlar. Sin Sin oyunu eski Türk kavimlerinde mevcuttu. Bir nevi ibadet şeklidir. Seymen düzülmeyi yalnız Ankara an’ane olarak saklamıştır. Çünkü bütün Ankara civarı köyleri Oğuz boylarıyla doludur."
O gün de Seymenler, Hacı Bayram Camii önüne gelirler. Kayyum Dede duasını yapar ve kurbanlar kesilir.
Paşa, Dikmen’e vardığında yan yana dizilmiş binlerce Seymen’e neden geldiklerini sorar. “Vatan için kanımızı akıtmaya geldik” derler hep bir ağızdın.
Atatürk o günü “Emsali görülmemiş bir karşılama” olarak anar hep. O günkü görkemli karşılamalar Paşa’yı lider olarak seçmenin yanı sıra Ankara Gar’ında bulunan İngiliz işgal kumandanına da bir tokat olarak çarpılmıştır. Şapolyo “Bir millet tarihin karanlığından gömülerek inkıraz (batmak) ederken tekrar ne suretle doğuyor ve mahşeri vicdan ne suretle galeyena gelerek sinesinden bir adam yaratıyor, onu bugün görmek kabildir. Bu yazdıklarımı okuyanlar bilmeyenlere öğretsinler” demiş. Ben de onu dinledim, sizlerle paylaştım.
Şapolyo kitabında Seymen Düzülme için “Bu alay yeni devleti kurar, yeni reisi seçerdi. Bu töre Türk’ün mucizevi bir mefkuresiydi (ülkü). Bu sebepledir ki Oğuzlar tarihin hiçbir devrinde devletsiz kalmamışlardı” der.
Osmanlı çatır çutur yıkılırken inkar içinde olmak veya ah vah çekip karalar bağlamak yerine gerçeği gören Oğuzlar yeni devletin kuruluş ateşini işte o Kızılca Gün’de yakmıştır. Yeni reislerini seçmişlerdir. Oğuzlar yeni devletini çoktan kurmuşlardır.