Cumhurbaşkanı Erdoğan yarın BAE’ne giderek Yeni Şafak gazetesinin ‘şerefsiz’ dediği Başkan Muhammed Bin Zayed’le görüştükten sonra Çarşamba günü kendisinin hakkında söylemediğini bırakmadığı Cumhurbaşkanı Sisi ile buluşacak. Neyi nasıl konuşurlar bilemem ama Sisi’nin işi içeride ve dışarıda zor. En az Türkiye kadar ekonomik sıkıntıları var, Müslüman Kardeşler riski devam ediyor ve Varlık Fonu ‘neyi, kime ve kaç paraya satarım’ planları yapıyor. Limanlar, adalar, fabrikalar, bankalar, telefon şirketler, tarihi binalar ve belki de Süveyş Kanalı. Dışarıda ise İsrail’le başı belada çünkü Gazze’yi yerle bir eden, 35 bin insanı öldüren, 80 binini yaralayan, iki milyon insanı aç ve susuz bırakan İsrail; Sisi’ye ‘Gazze ile sınırı aç ve Filistinlileri al’ baskısı yapıyor. Sisi ise kendisi gibi Arap olan Filistinlilerin yaşadıklarına ilgisiz kalarak batının desteğini kaybetmemenin çarelerini atıyor. Bir anlamda dolaylı da olsa İsrail katliamlarına göz yumuyor ya da bir çok Arap ve Müslüman ülke lideri gibi katliamlara dolaylı da olsa destek veriyor.
Kimin umurunda!
Şu anda siz bu satırları okurken bile İsrail uçakları çoğunluğu çocuk ve kadın yüzlerce Filistinliyi öldürüyor. Lafa gelince herkes ‘ İlk kıblemiz Mescid-i Aksa kırmızı çizgimizdir’ der ve halkı gaza getirir.
Herkes palavracı.
Olan Filistin halkına ve onu satan Arap ve Müslüman ülke liderlerinin yönettiği halklara oluyor.
Kaçta kaçı bilemem ama çoğunluk sürü haline getirilmiş durumda. İnsanlar direkt olarak kendi yaşamlarını ilgilendiren konularda bile tepki göstermekten aciz.
Ya da korkuyorlar.
Sonra bu insanlara ‘gelin sultanınızı, kralınızı, cumhurbaşkanınızı, başbakanınızı hatta belediye başkanlarınızı seçin’ diyoruz.
Buna da demokrasi deniyor.
Son örnek Azerbeycan Cumhurbaşkanı ilham Aliyev.
Aralık 2003’de babası Haydar Aliyev’in ölümü sonrası iktidarı devralan İlham Aliyev her türlü muhalefeti susturduktan sonra Şubat 2017’de eşi Mihriban Aliyev’i cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atadı. Dört gün önce yapılan seçimlerde İlham Aliyev %92.3 oy oranıyla üçüncü kez yedi yıllığına seçildi. Özellikle İngiliz medyasında Aliyev ailesinin yolsuzluklarıyla ilgili çok ilginç ve bir o kadar çarpıcı hikayeler anlatılır. Kimsenin umurunda değil çünkü Azerbeycan medyası Aliyev’in kontrolünde, halk sindirilmiş ve İsrail ile Yahudi lobisi çok etkili.
Bu lobilerin desteğiyle ABD ve batı ülkeleri ‘demokrasi, insan hakları ve yolsuzluklar konularında’ Aliyev’e hiç bir eleştiride bulunmuyor. Aynı lobiler dün Amerikan Kongresi’nde F-16 uçaklarının Türkiye’ye satılmasına onay verdi. Belki de Ankara’nın İsrail’le olan ekonomik ilişkilerini kesmemesinin bir ödülü olarak. Bir de İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girişine ‘evet’ dediğimiz için. İlginç olan Finlandiya’da dün yapılan seçimleri ‘Rusya ile iyi ilişkileri savunan eski Başbakan Alexander Stubb kazandı.
ABD ve NATO kesin Stubb’u başbakan yapan Finlandiya halkını cezalandıracaktır!
Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazdığı mektup ve ‘Türkiye ekonomisini çökertirim’ türünden tehdit dolu twitlerini hatırladım.
Ah şu Amerikalılar herkese köle gözüyle bakıyor ve öyle davranıyorlar. Çoğu zaman işe yarıyor ama karşı koyup onuruyla direnenler de çok. Siyasal İslamcılar ise her zaman Amerika’nın ‘özel üretimi’ olarak kendilerinden istenen her şeyi yapmışlardır.
Örneğin Afganistan ve Pakistan’da.
Sovyet işgaline karşı savaşan Kaide, Taliban ve her türlü cihatçı gurubu destekleyen ABD; 11 Eylül saldırısından sonra gidip Afganistan’ı işgal etti ve 20 yıl süren işgalden sonra kendisiyle işbirliği yapanları yüzüstü bırakarak çekip gitti. Tabi bu arada dünya uyuşturucu ticaretinin en az %80’ini karşılayan Afganistan’ı talan ettikten sonra.
Pakistan’ı geçenlerde yazmıştım.
Özellikle eski Başbakan Ümran Han’ı devirme operasyonunu. Üç gün önce baskı, korku ve sindirme ortamında yapılan seçimlerde partisi kapatılan ve kendisi hapse atılan Umran Han yandaşı bağımsız adaylar en çok oyu aldı. ABD ‘terbiyesi’ almış generallerin desteklediği
derin devletin müdahale olasılığından söz ediliyor.
Peki biz ne yapıyoruz?
Giderek eğlenceli siyasi bir panayıra dönüşen yerel seçim hazırlıkları ve bu hazırlıklarla ilgili söylem, etkinlik, haber ve programların dışında toplum hiç bir şeyin farkında değil.
Bu da normal çünkü seçimlere katılacak partilerin tümü çok ilginç ve bir o kadar ‘düşündürücü’ pozisyon almış durumda.
Muhalif geçinen partilerin tümü ‘en çok belediyeyi ben kazanırım’ modunda.
Oysa CHP dışında hiç biri hiç bir yerde kazanamaz.
DEP’in güneydoğudaki gücü biliniyor ama bu seçimlerde ne yapmak istediği belli değil.
Muhalif geçinenler kendi aralarında ‘artistik’ kavgaya devam ederken Erdoğan ve AKP yine malı götürecek.
Oysa bu seçimde önemli olan CHP ya da her hangi bir muhalefet partisi adayının seçilmesi değildir. Herkese düşen görev saçma sapan dar hesaplardan ve bildik saplantılardan kurtularak AKP adayının seçilmemesi için gereğini yapmaktır. Bunun için de seçilme şansı olmayan hiç bir adaya oy vermemektir.
Özellikle bu seçimde bunu yapmayacak olanlar bana göre kesinlikle yurt-sever değil ABD-sever olanlardır.
Hani şu bildik mandacılardır!