Dünün devamı olarak bugün esas konuya gelelim.
Yani ‘radikal ve terörist’ Hamas konusuna.
1-Arap ülkeleriyle Arafat’ın İsrail ile imzaladıkları barış anlaşmalarının ve dünya sol güçlerinin desteğinin işe yaramadığını gören ve işgalin bitmeyeceğini anlayan Filistinliler yavaş yavaş farklı alternatifler aramaya başladı. Mescid-i Aksa’nın Kudüs’te olması onlar için önemli ve duygusal bir avantajdı.
2-1987’de kurulan Hamas ilk silahlı eylemini 2000 yılında gerçekleştirdi. ‘Hamas’ı İsrail kurdu ’ yalanıyla kafaları karıştırmak isteyenler her nedense Hamas’ın kurucu, yönetici ve komutanlarının ezici çoğunluğunun geçen süre içinde Mossad tarafından öldürdüğünü anlatmazlar.
3-Arap ve Müslüman ülke iktidarlarının ihanetiyle daha da sarsılan ve her şeyden ve herkesten umudunu kesen Filistin halkı Ocak 2006’da yapılan demokratik seçimlerde neye inandığını gösterdi. BM, AB ve yüzlerce yabancı gözlemcinin gözetiminde demokratik, şeffaf ve %77’lik katılımla yapılan seçimlerde Hamas 132 sandalyeli Filistin Parlamentosunda 76 ve Mahmud Abbas’ın lideri olduğu Fetih 43 sandalye kazanırken sol gruplar geri kalan sandalyeleri paylaştı.
4-Bu durumda Hamas’ı seçen Filistin hakkının ezici çoğunluğu ‘terörist’ mi oluyor! Üstelik Fetih ve diğer sol örgütler Hamas’tan çok önce işgale karşı silahlı mücadeleyi başlatmış ve ‘terörist’ sıfatını kazanmışlardı. 5-Uluslararası hukuka göre işgalci hiç bir ülkenin işgal ettiği halkın direnişi karşısında kendini savunma hakkı olmadığı için hiç kimsenin İsrail’e karşı savaşan Filistinlilere laf söyleme hakkı yok ve olamaz.
6- Hamas radikal İslamcı olabilir. Hamas’a inanmış Filistinliler İslamcı olabilir. ‘Arap Baharı’ sürecinde Hamas’ın bazı yöneticileri Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve bölgenin ‘Sünni’ yönetimlerinin telkin ve istediği üzerine her zaman Filistin davasına sahip çıkan Suriye’ye ihanet etmiş ve bazı elemanları IŞİD, NUSRA ve diğer terörist gruplarla savaşmış olabilir ama tüm bunlar İsrail işgaline karşı Filistin hakkının haklı mücadelesini ve İsrail’in terör devleti olduğu gerçeğini asla değiştirmez .
Sonuç olarak toprağı işgal altında olan her halk var olan bütün olanaklarıyla mücadele etme hakkına sahiptir. İsrail işgali olmasaydı belki de Hamas da olmayacaktı. Filistin halkı ve konumuz olan Hamas işgalci İsrail’in dışında hiç bir yerde ve hiç kimseye karşı silahlı yani terörist bir eylemde bulunmamıştır.
O zaman varlık gerekçesinde terör olan İsrail gibi katil bir devlet ortadayken kim ne hakla Hamas ve Filistin halkına ‘terörist’ diyor. Filistin halkı terörist ise işgalci İsrail devleti ondan yüz kat daha terörist. Hamas terörist ise şu anda Netanyahu’nun hükümet ortağı dört dinci, bağnaz, radikal Yahudi, siyonist ve ruh hastası partiler ve onlara oy verenler bin kat daha teröristtir. Gazze’den gelen çocuk görüntüleri her şeyi kanıtlıyor. İsrail sevdalılarının ve ihanet içindeki Arap ve Müslüman ülke yönetimlerinin yandaşlarının ‘Hamas Filistin halkını temsil etmiyor’ ya da ‘Filistinliler Hamas’a karşıdır’ gibi söylemleri doğru olsaydı Gazze’den gelen yüz binlerce görsellerin hiç birinde acı çeken Filistinlilerin bir teki bile Hamas’a yönelik tepkisini, kızgınlığını ya da düşmanlığını görmedik.
Toprağı elinden alınan ve 56 yıldır dünya tarihinin en gaddar işgali altında her türlü işkenceye maruz bırakılan Filistin halkı bir 56 yıl daha böyle yani köle gibi yaşamak zorunda değil ve bedeli ne olursa olsun gereğini yapacaktır.
O zaman soralım;
İstanbul hükümeti tarafından ‘eşkiya yani terörist’ ilan edilen
Mustafa Kemal , arkadaşları ve Türk halkı neden işgalcilere karşı kurtuluş savaşını başlattı.
Öncesinde
Mustafa Kemal 19. Tümen Komutanı olarak Çanakkale’de 25 Nisan 1918 sabahında Conkbayır'da siperlerde perişan durumda olan 57. Alay askerlerine “Süngü tak” emrini verdikten sonra tarihe geçen o destanısı sözünü neden söyledi
“Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” .
Neden mi ?
Çünkü ülkesi emperyalistler tarafından işgal edilmişti ve inancı ne olursa olsun kendisi gibi herkes bu ülke için canını vermeye hazırdı.
Filistinliler gibi.