Kılıçdaroğlu’ndan mektup: Bu yozlaşmanın acilen durdurulması lazım

Yayın tarihi: 11 Mayıs 2023 Perşembe 8:52 am - Güncelleme: 11 Mayıs 2023 Perşembe 9:03 am

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Gazetesi aracılığıyla bir mektup yayımladı. Mektupta hedeflerini anlatan Kılıçdaroğlu, “14 Mayıs’ta o kapıdan geçip yeni dönemin inşasını birlikte gerçekleştireceğiz” dedi.

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet Gazetesi aracılığıyla halka seslendiği mektup bugün yayımlandı. Kılıçdaroğlu’nun mektubunda şu ifadeler yer aldı:

“Birlikte bir yola çıkıyoruz. Sizlerle birlikte yeni bir dönemin eşiğindeyiz. Bizi hep birlikte, tüm toplum olarak özgürleşmeye, adalete, refaha ve uluslararası saygınlığa taşıyacak yeni bir dönemin kapısını açıyoruz. 14 Mayıs’ta o kapıdan geçip yeni dönemin inşasını birlikte gerçekleştireceğiz.

“ÖNÜMÜZDE HİÇBİR ENGELİN DURAMAYACAĞINI BİLİYORUZ”

Önümüz engellerle dolu ama hiçbiri bize, hayallerimize, enerjimize, birlikteliğimize ket vurabilecek güçte değil. Dünyanın gelmiş olduğu nokta işimizi kolaylaştırmıyor elbette ama bize büyük fırsatlar da sunuyor. Çünkü ülkeye demokrasiyi, katılımcı karar mekanizmasını, yaratıcılığı teşvik eden bir özgürlük zeminini ve kuşatıcı bir vatandaşlık anlayışını yerleştirebilirsek, önümüzde hiçbir engelin duramayacağını biliyoruz.

Ne hayalci ve naif dünya kardeşliği söylemleri ne de hamasetle örülmüş, içi boş geçmiş güzellemeler bize rehber olamaz. Geçmişe avunmak için değil; anlamak, öğrenmek, ders almak için bakıyoruz. Gözümüz ise gelecekte. Bu bağlamda öncelikle gerçekçi bir dünya ve Türkiye analizinden yola çıkmak zorundayız. Soğuk Savaş’ın bitip, dehşet dengesinin ortadan kalkmasıyla demokrasinin, barışın, hukuk devleti ve refahın yaygınlaşacağı, küresel cennetin yaşanacağı umut edildi. Ancak o cennet bir türlü gelmedi; gerginlikler, savaşlar, iç savaşlar artarak devam etti. İklim, enerji, gıda ve su krizi, terör, göç, siber saldırılar, asimetrik savaşlar, şirketleşen ordular gibi yeni sorunlarla karşı karşıyayız. Üstelik milyonlarca insanın ölümüne neden olan pandemide de gördük ki, elimizdeki imkân ve savunma düzenekleri bu sorunlarla baş etmemiz için yeterli değil.

Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğini bitirmek üzere olduğumuz bugünlerde dünya hâlâ istikrarsız ve güvensiz. Belirsizlik ve endişe küreselleşmiş durumda. Çare ise içe kapanma, kendi çıkarını kollama; küresel sorunlar karşısında kaçış yolları üreterek kendini aldatmak değil. Küresel sorunlar küresel cevapları, dolayısıyla küresel işbirliğine bizi davet ediyor. Bu da karşılıklı anlayış, özveri, güven ve birlikte sürdürülecek akılcı çaba demek. Önümüzdeki dönemde Türkiye bu ortaklaşmanın taşıyıcı güçlerinden biri olacak. Küresel meselelerin çözümü, ekonomik, kültürel ve siyasi bir yeniden inşa faaliyetidir ve Türkiye bu inşa faaliyeti içindeki yerini alacak. Üniversiteleriyle, bilim insanlarıyla ve yeni nesil bir siyasetçi kuşağıyla.

“DÜNYANI PARÇASI OLMAK CESARET İŞİDİR”

Dünyanın parçası olmak bir cesaret işidir; özgüven gerektirir. Hamasetle yoğrulmuş, kerameti kendinden menkul yönetimlerin harcı değildir. Nitekim bugün birçok ülkede dünyayı kavramaktan uzak, dar ve pazarlıkçı kalıplara sığınmış, hayali düşmanlar üreterek ayakta kalmaya çalışan yönetimler var. Bu tür ülkelerde kuşatıcı ve zenginleştirici bir milliyetçilik göremezsiniz. Aksine toplumu bölen, iç düşman yaratan, kutuplaştıran, ilkel bir milliyetçiliğin hortladığına tanık olursunuz. Çünkü bu ülkelerde iktidarlar ancak sanal gerçeklikler ve karşıtlıklar sayesinde ayakta kalabilirler. Ülkemiz de çok farklı değil; toplum kamplara bölündü. Kültürel kimlikler arasında sahte hiyerarşiler oluşturuldu. Toplumun içinde ayrışma çizgileri üreterek kuşatıcı bir vatandaşlığın inşası engellenmeye çalışılıyor. Hayalim kimsenin kendisini dışlanmış, yabancılaşmış hissetmediği, herkesin bir diğeriyle ortaklaşma duygusuna sahip olduğu, demokratik işleyiş içinde ve hukukla kayda alınmış bir devlet-toplum ilişkisinin ülkemizde yerleşmesi, hayata geçmesidir. Hiç kuşku yok ki bu, devletin evrensel ilkeler üzerinde yeniden inşası demektir. Nedir bu evrensel ilkeler? Bu ilkeleri başka ülkelerden, kültürlerden almak zorunda değiliz. Bu ilkeler esasen sahip olduğumuz ama kıymetini bilmediğimiz yol gösterici nitelikler olarak kendi tarihimizde var. Toplumun hizmetkârı olduğunu bilen bir devlet, kendisini toplumsal denetime açan bir devlet, karar mekanizmalarına toplumu davet eden bir devlet. Dolayısıyla şeffaflığı öne çıkaran, hesap veren bir devlet. Millet İttifakı’nın değerli paydaşları, yol arkadaşlarım; siyasi partilerle birlikte bu devlet anlayışını kalıcı hale getireceğiz.

“İKTİDAR YANDAŞLIĞININ MESLEK HALİNE GELMESİ YOZLAŞMAYI YAYIYOR”

Devlet yozlaştığında toplum da kişiliksizleşir, karakterini kaybeder. Rant üretip kendi içinde bölüşen, illegal yapılanmalarla iç içe geçmekte mahsur görmeyen bir devlet, başlı başına bir beka sorunudur. Yozlaşmayı kanıksayan, normalleştiren, yaygınlaştıran bir devlet, topluma ayak bağıdır. Oysa bizim devlet geleneğimiz bu değil. Ne Osmanlı’da ne de Cumhuriyet’te… Şu anki iktidarın rant, güç, yandaşı gözetme, liyakate bakmama sevdası devletin içine girmiş bir virüstür. İhale-rüşvet mekanizması, illegal yollarla toplumsal servetin kapalı kapılar ardında bölüşülmesi, mafyatik unsurların devlete sokulması ve bütün bunların üzerine iktidar yandaşlığının meslek haline gelmesi yozlaşmayı topluma yayıyor, bir pandemiye dönüştürüyor.
Bu yozlaşmanın acilen durması, durdurulması lazım. Ve bunun için de devlet lazım; siyasetin devletle birlikte yürümesi, onu doğru yöne sevk etmesi lazım. Bu mümkün! Çünkü karşımızda sadece bu iktidarın üretmiş ve öne çıkarmış olduğu yozlaşmış unsurlar yok. Devletin içinde hâlâ özverili, bilgili, namuslu, liyakatli, kaliteli ama sessiz kalmaya mahkûm edilmiş bir çoğunluk var. Yeni bir devlet anlayışı işte bu ana damar üzerinden inşa edilecek. Şu an devlet adına yapılanlara bakıp kimse endişe etmesin! Kamu bürokrasisinin her kademesinde işinin ehli, liyakatli kadrolar kendilerine görev verilmesini bekliyor. Kurumlar, bu vatansever kadrolarla ve bu kadrolara katılacak yeni isimlerle birlikte yeniden inşa edilecek. Nepotizmi, yani kayırmacılık, iltimas, torpil, akraba ve arkadaş ilişkilerini devletten uzaklaştıracağız. İşte o zaman devlet tekrar saygın ve herkesin devleti olacaktır.

Kılıçdaroğlu’ndan “Bay Kemal’in Tahtası”nın 10’uncu bölümü: Vizyon konuşmamız lazım