CG- Orhan Bulut, Kasatura adlı romanınız bildiğimiz kadarıyla dörtleme oluyor.
OB- Evet bildiniz. Kasatura dörtlemenin dördüncüsü.
CG- Peki beşleme olacak mı?
OB- Beşleme olacak… bu romanı Uludağ’da yazmayı düşünüyorum.
CG- Sizin için zor olmaz mı?
OB- Son kitabım bir milyon sattı. Oradan gelen parayla Uludağ’da bir ev yaptırdım. İki de uşağım var.
CG- Allah nazardan esirgesin… Peki sayın yazar, Kasatura adı nerden geliyor.
OB- Çok güzel bir soru. Kasatura’nın iki anlamı, hatta üç, belki de dört anlamı var. Kasaturanın ilk anlamı bildiğimiz kasatura. İkinci anlamı ben dili kasatura gibi kullanılırım.
CG- Peki, kasaturanın üçüncü dördüncü anlamları nedir?
OB- Ben tembel okuru sevmem. Kasatura okunursa bu anlamlar anlaşılır.
CG- Romanda şöyle bir betimleme var. Adamın biri yolda yürürken rüzgar adamın şapkasını uçuruyor, adamın kel olduğu görülüyor. Bunun üstüne Kaf yanardağı patlıyor. Ne demek
istediniz.
OB- Bunun birinci anlamı şu. Gerçekler saklanamaz. Adamın şapkası rüzgarla uçarsa, kafasının kasaturayla traş edildiğini anlıyoruz. Gerçek ortaya çıkınca yanardağ patlıyor.
CG- Romanda takma dişli bir adam var. Fakat bu adam takma dişlerini kaybediyor. Daha sonra fındık topluyor fakat fındık yiyemiyor.
OB- Burda Kapitalizm anlatılıyor. Gün geliyor, kapitalizm hiç kimseyi sömüremiyor.
CG- Romanınızda beni etkileyen bölüm güneşin doğuşu oldu. Eşsiz bir benzetmeyle güneş doğudan değil, batıdan doğuyor. Ne görkemli bir anlatım.
OB- O zaman güneş batıdan doğarken, bütün ölçülerin oralı olmasına ne diyorsunuz.
CG- Bu sizin dil başarınız. Peki horozların tavuk, tavukların horoz olmasına ne diyorsunuz.
CG- Yetkin bir roman diyorum Kasatura için.