Haber

İmamoğlu: Madem hedefiniz benim, onayın cezamı ve milleti rahat bırakın

Beşiktaş Belediyesi'nde açıklama yapan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, " Madem hedefiniz benim onayın cezamı ve milleti rahat bırakın. Hodri meydan" dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Beşiktaş Belediyesi'nde açıklamada bulundu.

İmamoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

-Geçen hafta iki genç hukukçu yaşamlarına son verdi. Bunlardan bir tanesi stajyer savcı Mithat Can Yalman. İntiharında mobbing iddiaları ve şikayetlerihne yanıtsız kalınması, hukuki haklarının aramasında yalnız bırakılması gibi nedenler gösterildi. Kardeşimiz dayanamadı canına kıydı. Aynı hafta avukat Mert Akdoğan canına kıydı. 
2023 seçimlerinden önce sayın cumhurbaşkanının kaldırma sözü verdiği ama kaldıramadığı mülakat uygulaması yüzünden insanlarımız umutsuz. Mert Akdoğan kardeşimiz de canına kıydı. Sadece bir imza ile kalkabilirdi.

-Çözülmesi gereken sorunlar bunlar. Hangi zor soruyla bu başarılı kardeşimizi kamuya layık görmediniz? Çok fazla soru var ama yanıtlar yok. Yanıt verecek insanlar toplumdan koptu. Bir avuç yöneticinin vatandaşla kopmuş, kendini kendi dünyasında hülyalarda yaşayan bir pozisyona oturdu.

- İstanbul'da adil ve tarafsız olmayan bir başsavcılıkla karşı karşıyayız. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olan beyefendi ile adaletsizliği aylardır yaşıyoruz. Gözaltı tedbiri hukuken ancak tarafların ifadelerinin normal şartlarda alınamadığı durumlarda uygulanır. Sanki bu rutinmiş gibi her gün evinden şafak vaktinde insanlar baskından alınıyormuş gibi nerede oldukları belli olanlar alınıyor. Belediye başkanımız şafak operasyonu ile gözaltına alınmıştır. Burada zorunluluk nedir? Ne için yapıyorsunuz? Bu zorunluluk hukuktan kaynaklı değil.  Hangi kaynaktan doğmakta? Şehvetle yaptığınız bu uygulamanın amacı nedir? Seçim mevzuatımıza göre hakim ve savcılar seçimlerde bir siyasi partiden aday olmak için istifa ederse ve seçimi kazanamadıkları halde siyasi bir görev almayı istemiş oldukları için hakimlik ve savcılığa geri dönemiyorlar. Aday olmak için istifa edersen diyor. Burası hassas ve kutsal bir yere konuyor 'geri dönemezsin' diyor. Ama sonra bir bakıyoruz; Adalet Bakan Yardımcısı olarak yaklaşık 28 ay görev yapmış bu beyefendi başsavcı olarak atanıyor. Bakan yardımcılığı seçimle gelinen bir makam değil denilebilir, başka bir rejimde, sistemin içindeyiz. Bunu ben de demiyorum söz verip mülakatı kaldırmayan sayın cumhurbaşkanı söylüyor. 8 Haziran 2011 tarihinde bakan yardımcılarının hükümetle gelip hükümetle gideceğini söylüyor. Özellikle bakan yardımcılarının siyasi müsteşar görevi yapacağını kendisi söylüyor. Bu açıklamaya bakarsak İstanbul'da görev yapan beyefendi Adalet Bakan Yardımcısı olarak atadığında siyasi müsteşar olarak göreve başlamıştır. Görevi terk etmediği gibi içselleştirmiş de birisidir. Net olarak bir siyasidir. Seçim mevzuatına göre siyasi olarak herhangi bir göreve aday olan hakim ya da savcı görevine geri dönemezken yaklaşık 28 ay boyunca Adalet Bakan Yardımcısı olarak görev yapmış bir siyasi müsteşar şu anda İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı.

-Cumhurbaşkanının deyimiyle 'siyasi müsteşar' olan beyefendi görev aldığı bu kentte kendini çok mensup hissettiği bugünün merkezi iktidarı olan partiyi İstanbul'da üç kez seçimde yenerek Büyükşehir Belediye Başkanı olmuş bir kişi ile, Ekrem İmamoğlu ile görüşemeyecek kadar kendini siyasi erke teslim etmiştir. Cumhuriyetin savcısı olmak bu mudur? Bu değildir.

"HUKUKSUZ GÖZALTILAR ESENYURT İLE BAŞLADI"

-İstanbul'da yaşanan bu hukuksuz gözaltılar ve kayyım ataması Esenyurt ile başladı. Devletine hizmet eden bir profesör 65 yaşında bir gecede terörist ilan edilip tamamen ahlak dışı bir şafak operasyonuyla cezaevine atıldı. Çabuk unutuyoruz. Sebebimiz de var. O kadar adaletsizlik yaşıyoruz ki...

-30 Ekim gecesi İstanbul Başsavcılığı'nın Ahmet Özer operasyonu için flaş bilgilendirmesi şöyle; Ahmet Özer terör örgütü liderlerinden biriyle 14 kez telefonda görüştü diyor. Yeni gibi gösterilen iddia 10 yıl öncesine ait çıktı.  AKP'li bir kişinin terörist ilan edilen kişiyle akşam yemeği yiyip, saatlerce sohbet ettiği fotoğraflar ortaya çıktı. bu flaş bilgi sonra çöpe atıldı. Çünkü Ucu AKP'ye dokundu. Algıyı değiştirmek için başka başka tutuklamalar yaşandı. Ahmet hocanın selam verdiği kim varsa çeşitli gerekçelerle tutuklandı. 80 gün geçmiş, hala iddianame yazabilmiş değiller.

"DERDİNİZ SADECE İSTANBUL MU?"

-Bitmeyen bir yargı tacizi altındayız. Şimdi yeni operasyonlarla şehvetli heyecanlar içerisindeler. Şu anda belediye başkanımız ve çalışma arkadaşlarımız gözaltındalar. Sebep ne? Bir iş insanı varmış ama o kişi aslında suç örgütü lideriymiş. CHP'li belediyeler bu şirkete ihale vermiş. Burada bazı istismarlar olabilirmiş. Başsavcının sözcülüğünü yapan gazeteler, televizyonlar gizli dosyanın detaylarını böyle yazıyorlar. Dosya bir de gizli bize gizli ama malum medyaya açık. Bu firma TBMM'den, Yargıtay'dan, THY'den, pek çok üniversiteden ve AKP'li belediyeden de ihale almış. Aynı işlemleri bu devlet kurumlarına da yapacak mısınız? Sakın evlerini basmayın. Bana yapılmasını istemediğini başkasına da yapmayın derim. Öyle ya bu kurumlar da aynı bahsi geçen kişiye ait şirketlerle işlem yapmış. Yoksa derdiniz sadece İstanbul ile mi sınırlı? İstanbul'dan başka yeri gözünüz görmüyor mu?

Suç örgütü lideri denilen kişinin şirketi AKP'li Isparta Belediye Başkanına lüks kategorisine giren AUDİ A8 marka bir otomobili hediye etmiş. Hem de makam arabası. Bunu da soracak mısınız? Bu sorgulamaları yapacak mısınız? Bunlar neden sayın savcı beyin dikkatini çekmiyor? Çok enerjiksiniz, çok heyecanlısınız, çok şehvetlisiniz evlerin kapılarına insanlar yollarken, kapıları kırarız ederiz derken. Gözleri hep İstanbul'da. Nedeni siyasi müsteşarlıkta gizli. Kendimizi emanet ettiğimiz yargı kurumlarına sesleniyorum. İtibarsız her adım ülkemizin var olma ülkesine, adaletin kutsallığına zarar veriyor. O yargı mensuplarına diyorum. Bu adaletsiz tutum, tavır... Bu nasıl önlenecek? Bu ülkenin saygıdeğer savcıları, hakimleri, kadim kurumları ne yapılması gerekiyorsa bunu yapmak sizlerin görevi. Bu bir babanın, vatandaş Ekrem'in çocukları, ailesi, namusu için yaşayan bir Ekrem'in isyanı olarak kabul edin. Bu ülkede bunlar yaşanıyor.

AHMAK DAVASINA DA DEĞİNDİ

-Benim yaşadığım davayı anmak bile istemiyorum. Böyle dava olmaz. İstinafta bekletilen "ahmak" davam devam ediyor. Davanın hakimi usule uygun olmayan şekilde değiştirildi. Sürülen hakim, sürülen diyorum çünkü AKP İBB Sözcüsü kendi ifade etti. Bana iki yıldan fazla ceza verilmesi için tehdit edildiğini kendisi söyledi. İki kez HSK'ya başvurduk. Dinleyin dedik, dinlemediler. Hepimiz yargılanabiliriz ama bunu bir usulü, adabı, kuralı var. HSK'nın hakkında soruşturma açtığı ve demokrasi kılıcı gibi sallanan hakimi buraya gönderdiler. bu hakim şıp diye kısa sürede bana ceza verdi. Öte yandan hakkımdaki bir başka dava olan Büyükçekmece'deki davada bitirme hedefi olarak 409 gün duyuruldu. Ortalaması da böyledir. hala bitmedi. bu 2015 yılına ait bir konuydu Beylikdüzü Belediyesi'nden. Bir önceki İçişleri Bakanı'ndan sipariş bir dava. İki heyet de hakkımda olumlu yorum verdiği halde neden dava bitmiyor. Son duruşmada saygı unsurlarını yitirmiş bir ortamda yine iddianamenin hazır olmadığını söylüyor. Adrese teslim bir gün mü merak ediyorum. Özellikle adalet dağıtan kurumların görevleri bu konuda en hassas olması gereken kişilerdir. Sadece bir kişinin değil onun ailesindeki, etrafındaki onlarca kişinin hayatına etki ediyorlar. Belediye başkanının yüzüne bakamayan ailesinin yüzüne nasıl bakacak. Bu arkadaşlarımızın da ailesi, namusu, şerefi var ve buna saygı göstermek zorundasınız. Devletin dini adalettir. Ne yüce laf.

"HODRİ MEYDAN"

-Bu saatten sonra ne yapacaksak hep beraber yapacağız. Bu konu artık sadece CHP'nin ya da başka partinin sorunu olmaktan çıkmıştır. Yarın da sizin başınıza gelir. Dokunulmazlığı olan milletvekillerinin başına gelecek. Sessizce gelişmeleri izleyen iş dünyasının başına gelecek. Bu akıl malınıza göz koyar, hafife almayın. Esnaf, çiftçi, sanatçılar... Kendi halinde vatandaşın dahi başına gelecek. Bu otoriter kafa vücuda bulaştı mı tüm vücudu metastaz etmeden durmaz. Ya hep birlikte mücadele edip yeneceğiz ya da herkes sırasını bekleyecek. Nazi dönemi Almanya'sının ünlü muhaliflerinden Alman din adamı ve asker Martin Niemöller'in dediği gibi, 'Sonra benim için de geldiklerinde sesini çıkartacak kimse kalmamıştı' dememek için artık ayağa kalkma zamanı. Bu bu kadar net. 6 senedir ya, seçimi elimizden aldılar. Düşünsenize. 16 milyon insanın seçtiği bir insanın, mazbatasını almış bir insanın seçimi elinden aldılar. Milletin iradesini hem de utanmadan 'hırsızlar, çaldılar' dediler. Halbuki onlar çaldı. Milletin iradesini çaldı. İşte onun için hep beraber ayağa kalkma zamanı. Buradan beni istemeyene, hayatı bana dar etmeye çalışana ben buradan meydan okuyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ve bana ulaşmak ise hedefiniz benim yol arkadaşlarıma ve ailelerine çile çektirmenize, bahaneler yaratmanıza, ara yollar üretmenize gerek yok. İşte siyasi yasak davam orada. İstinaf Mahkemesi'nde. Madem hedefiniz benim, bari burada mert olun. Onayın benim cezamı. Milleti rahat bırakın ya. Hodri meydan!"

-Türkiye'ye sesleniyorum, bir kez daha dinleyin. Ülkeme, canım ülkeme, milletimize sesleniyorum; kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.