Bu köşede ve televizyon programlarında seçimle ilgi tüm yazı ve konuşmalarımda ‘CHP, Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı bileşenleriyle ilgili çok sayıda çekince ve eleştirim var ama şimdi bunun zamanı değildir’ demiş ve bir gazeteci olarak Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı’na destek vermeye çabalamıştım.

Seçim bittiğine göre bu çekince ve eleştirilerimin bazılarını burada yazıyorum ama iş işten geçti ve ‘atı alan yalnızca Üsküdar’ı değil aynı zamanda Kadıköy’ü de geçti’.

1-Muhalefet başından beri ‘Bu seçim adil ve eşit koşullarda yapılmıyor çünkü Erdoğan devletin tüm imkanlarından yararlanıyor’ deyip durdu ama seçimi protesto etme tehdidinde bile bulunmadı. Tıpkı Nisan 2017 referandumunda olduğu gibi. O zaman da YSK son anda iki milyon mühürsüz oy pusula ve zarflarını kabul etmiş, sonucun Erdoğan’ın lehine çıkmasını sağlamış ama YSK’ne ‘çete’ diyen Kılıçdaroğlu eylemsel bir davranışta bulunmamıştı. Nitekim bu ülkede ne olduysa bu referandumdan sonra olmuş ve Erdoğan bu devletin tüm kurumlarını ele geçirerek ülke ve toplumu bu hale getirmişti. 2-CHP ve muhalefetin kampanyası ve bir çok sloganı yeterli ve etkili değildi. Millet İttifakı bileşeni partilerin liderleri mitinglere katılıyordu ama parti örgütleri etkin bir şekilde çalışmıyordu. 3-Meral Akşener’in Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz edip masadan ayrılması sonra da masaya dönmesi hem kendi partisinde tartışmalara neden oldu hem de kararsızları olumsuz etkiledi. Davutoğlu ve Babacan’ın benzer tavırları olmazsa da tartışmalı söylemleri Millet İttifakı ve Kılıçdaroğlu’na oy verecek olanları olumsuz etkiledi ve karşı tarafın etkili kampanyası sonucu bu seçmenlerin gidip oylarını Erdoğan’a vermelerine neden oldu. 4-CHP’nin aday belirleme ve İttifak partilerine kendi sandalyelerini bol keseden dağıtması çok ciddi tepkilere neden oldu. Tepki gösterenlerin ezici çoğunluğu İnce, Memleket, Oğan ve Zafer partisine gitti. Bu da TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefete matematiksel ve psikolojik olarak olumsuz yansıdı. Örneğin çekilmesine rağmen İnce’ye verilen 234 bin ve Oğan’a verilen 2.796.370 oyun büyük bölümü Kılıçdaroğlu’na gidebilirdi ama olmadı. Ayrıca muhalefet herhangi bir nedenden dolayı “14 Mayıs’ta sandığa gitmeyenleri ikna edemedi ve dinli seçimde oy kullanma oranı düştü. 5-İktidarın Muharrem İnce ve Sinan Oğan operasyonu çok başarılıydı ve muhalefet her iki konuda önleyici ve etkili bir karşı tutum sergileyemedi. 6-Muhalefet bu konularda olduğu gibi bir çok konu ve alanda yanlış yaptı ve dostların uyarılarına kulak vermedi. Örneğin muhalefet; iktidarın dinsel, mezhepsel ve milliyetçi söylemlerine karşı inandırıcı söylem ve tavır geliştiremedi üstelik güçlü olan kendisiydi. Örneğin ‘Kılıçdaroğlu Alevi ama yedi yardımcısı Sünni’ diyemedi ve halkı inandıramadı. Üstelik bu yedi yardımcının tümü muhafazakar, dindar ve milliyetçi kesimleri temsil ediyordu. 7-Erdoğan’ın ‘montaj’ itirafına rağmen muhalefet ‘Kılıçdaroğlu-PKK-Millet İttifakı’ videosuna karşı gerekli ve etkili karşı adımı atamadı ve Erdoğan’nın kazanmasında büyük rol oynayan bu video ve benzeri suçlamaların etkisini bertaraf edemedi. Oysa bu çok kolaydı çünkü kendi ses ve görüntüsü ile Erdoğan ve Bahçeli’nin Öcalan, İmralı, Kandil ve Oslo itirafları vardı ve muhalefet Erdoğan’dan önce bunları kullanmalıydı. Benzer şekilde Erdoğan, Bakanları ve yandaş medyadaki silahşör tetikçilerinin FETÖ ile ilgili geçmişte söyledikleri her şeyin kaydı ve videosu vardı ama muhalefet her nedense bunların hiç birini kullanmadı ya da gecikmeli olarak çok azını kullandı.

Oysa ‘en iyi savunma saldırıdır’.

Türk toplumunda bazı kesimler Erdoğan’ın ‘ben mağdurum’ söylemine inanır ama Erdoğan’ın aslı astarı olmayan suçlamalarla mağdur ettiği muhaliflere ‘terörist ve vatan haini’ gözüyle bakar.

Elbette söylenecek çok şey var ama olup bitenlerden ders çıkarılacağını sanmıyorum.

Ülkeyi çok zor bir dönem ve karanlık bir süreç bekliyor.

Erdoğan elde ettiği ‘zaferle’ bildik söylem ve yöntemlerle yoluna devam edecek ve kendine karşı olanlardan kurtulmaya çalışacaktır.

Yakın gelecekte kendini satışa çıkaranları hep birlikte göreceğiz. Demokrasi, özgürlük, insan hakları, hak, hukuk ve adalet gibi kavramların tümü unutulacaktır.

Erdoğan’a oy verenlerin çoğu devletin gücünü arkalarına alarak giderek küstahlaşacak ve Erdoğan’ın söylemleriyle ayrıştırıp düşmanlaştırdığı toplum kesimleri arasındaki huzursuzluklar hızla artacaktır. İşin içine din, iman, milliyetçilik ve elbette cehalet ve yoksulluk girince süreç çok daha tehlikeli boyutlara varacaktır. ‘Varacaktır’ diyorum çünkü bu köşede ve televizyon konuşmalarımda hep vurguladığım gibi ben bu filmleri Ortadoğu ülkelerinde gördüm ve yaşadım.

100.Yılını kutlamaya hazırlanan Cumhuriyet’in bildik çağdaş ve erdemli değerlerinden kurtulmayı amaçlayan AKP’nin bildik tüm kuram ve kurumlarıyla yaratmak istediği Ortadoğu’lu Türkiye herkese ‘hayırlı’ olsun.