İsrail kurulduğu 1948’den bu yana sürekli savaş halinde.
Yalnızca komşu Arap ülkeleriyle değil aynı zamanda Arap olmayan İran’a karşı saldırganlık politikalarını sürdüren İsrail yaptıklarıyla yetmeyince işgal altında tuttuğu topraklarda yaşayan yaklaşık 4.5 milyon Filistinliye karşı günlük olarak saldırıp duruyor.
Daha dün Nablus’da 10 Filistinli öldürüldü. Ocak ayında 30 ve 2022’de 241 Filistinli genç İsrailli askerler tarafından vurularak öldürüldü.
Gazze’ye ve zamana zaman Şam ve Halep’e yönelik hava saldırıları ayrı bir konu.
İsrail’in bu yaptıklarına karşı batılı emperyalist ülkeler genel olarak sesini çıkarmıyor bazen de destek veriyor.
Durum böyle olunca İsrail küstahlığa devam ediyor çünkü savaş onun varlık nedenidir. Dünyanın dört bir yanından gelen Yahudilerin kurduğu İsrail devleti savaşmadan varlığını sürdüremez çünkü Siyonist ideoloji bu temel üzerine kurgulanmıştı.
Dünyanın dört bir yanındaki Yahudilere ‘Büyük İsrail devletini kurmak için Filistin’e göç edin’ diyerek herkesi Filistin’e taşıyan Siyonist ideoloji ABD ve İngiltere’nin desteğiyle kurulan devleti ayakta tutmak için her yola başvurdu, vuruyor ve vuracaktır.
Dışarıda ve içeride.
Durum böyle olunca dışarıda herkesle savaşan İsrail iktidarları içeride sürekli sağa kayıyor. Sağcı, dinci, bağnaz ve düşmanlıkla beslenen partilerin giderek güç kazanmasıyla barıştan yana kararlı tavır alamayan sol partiler hızla halk desteğini kaybediyor. Bunun sonucu olarak sağcı iktidarları oluşturan bağnaz, ırkçı ve dinci partiler toplumu kendi ideolojileri doğrultusunda çok daha kolay şekillendiriyorlar.
Aralarında eski Başbakan Ehud Barak’ın da bulunduğu bazı İsrailli politikacılara göre ‘ülkede çok ciddi bir iç çatışma riski var”. Daha bir kaç öncesinde Başbakan olan Yeir Lapid ise ‘ Kısa bir süre İsrail kendi içinde parçalanacak ve herkes herkesten nefret edecek’ dedi.
Bir zamanlar şöyle bir söylem vardı :
“Ortadoğu’nun iki laik ve demokratik ülkesi İsrail ve Türkiye”.
Din üzerine kurulan İsrail devletinin laik olarak yutturulması ne kadar ilginç ise anayasası laik olan Türkiye’de ‘İslamcı’ bir parti olan AKP’nin iktidarda olması o kadar ilginç.
Peki bunları neden şimdi anlatıyorum…
İsrail’de Türk medyasının hiç ilgilenmediği ilginç gelişmeler yaşanıyor. Günlerce süren karşı gösterilere rağmen parlamento ilk tur oylamada hükümetin yargıyı hedef alan yasa taslağını kabul etti. Bu yasa ile Başbakan Netanyahu Yüksek Mahkemenin yetkilerini kısıtlamayı, Yüksek Mahkeme ile diğer mahkemelerde görev alacak yargıçların atanma sistemini değiştirmeyi ve böylece hükümetin yargı üzerindeki kontrolünü pekiştirmeyi amaçlıyor.
‘Laik ve demokratik İsrail’de hak, hukuk ve adalet’ bundan böyle tek adam olma yolunda azim ve kararlılıkla yürüyen Netanyahu’nun kontrolünde olacak.
Belki de adam Türkiye özenmiştir.
Belki de bunun için Netanyahu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok yakın İsrail ziyaretini heyecanla bekliyor.
Liderlerine söylemediğini bırakmayan Erdoğan’ın İsrail’le barışması, öncesinde İsrail’in OECD’ye ve gözlemci olarak NATO’ya alınmasına onay vermesi ve son olarak Mavi Marmara dosyasını kapatması ayrı birer konu.
Ortadoğu’nun merkezinde ‘laik ve demokratik’ İsrail’in geldiği nokta ile AKP’nin Türkiye’yi getirdiği nokta arasında hiç bir fark yok.
AKP iktidarı da Türkiye’yi Ortadoğu’laştırmanın yoğun çabası içinde. Belki de bunun için Cumhurbaşkanı Erdoğan yine söylediğini bırakmadığı BAE, Suudi Arabistan ve Mısır’la barışmak için yoğun çaba harcadı.
Kim kime benziyor, kim kimi daha fazla seviyor ya da ona özeniyor bilinmez ama bu coğrafyanın insanlarında bir gariplik var.
Yolsuzluk , hırsızlık, dikta ve faşist eğilimler, emperyalizme hizmet etmek ve kendi halklarına düşmanlık bu coğrafya iktidarlarının genetik hastalığıdır.
Kim ve nerede olduklarına bakılmaksızın bu tür iktidarların baş vurduğu en önemli silah din, iman ve içi boş kuru milliyetçiliktir . Yani cahil ve yoksul kitlelerin kolaylıkla etkilendiği söylemler.
Bu coğrafyanın her yerinde hikaye aynı.