Merdan Yanardağ’ın Tele1 merkezinden gözaltına alınması ve mahkemenin tutuklanma kararından sonra polisler tarafından Çağlayan’dan alınıp Silivri’ye götürülme görüntülerini izlerken 13 ve 15 Aralık 2016’da yaşadıklarımı hatırladım.
13 Aralık 2013’de saat 21.00 gibi eve gelen dört polis tarafından alındım ve Vatan Emniyet binasında nezarethaneye konuldum. Ertesi sabah sağlık durumum kötüleşince Cerrahpaşa’ya götürüldüm ve bir gün sonra Çağlayan’daki Savcı tarafından ifadem alınarak tutuklanma isteği ile nöbetçi mahkemeye sevk edildim.
Avukatlarımla birlikte ben içeride hakimin sorularını yanıtlarken İHA tutuklandığım haberini geçti.
Demek ki tutuklanacağım önceden kararlaştırılmıştı.
Çünkü bir kaç gün öncesinde yandaş medyanın ruh hastası kiralık tetikçileri ve Aktroller bana karşı linç operasyonu başlatmış ve uyduruk yalanlarla hedef göstermişlerdi.
Merdan Yanardağ olayında olduğu gibi.
Mahkeme salonundan çıktığımda üç polis kapıda bekliyordu. Polisler alıp beni götürmeden önce aileden beş kişi, dört avukatım ve aralarında Ayşenur Arslan’ın bulunduğu toplamda on kadar kişiyle göz göze geldim.
Polislerle birlikte Adliye’nin zemin katına indik ve oradan
iki araçla Silivri’ye götürüldüm.
Bir kaç gün sonra tekrar rahatsızlanınca Cerrahpaşa’ya götürüldüm ve özel bir odaya kapatıldım. Odanın içinde iki askerle bir gardiyan ve odanın kapısında iki asker bir uzman çavuş duruyordu.
‘Kelepçe’ kitabımda bu sürecin tüm detaylarını anlatmış ve okuyanların hemen hemen tümünü ağlatmıştım.
Kolay olmasına rağmen 40 yıl alış veriş yaptığım Mehmet kasap ve 6-7 kişinin dışında hiç kimse hastaneye ziyaretime gelmemiş ya da bulunduğum odanın arka penceresinden bana seslenmeye çabalamamıştı.
Uzun süre ‘ben kimin için mücadele ediyorum’ diye düşünüp durdum ve sonunda ‘vicdanın için’ diyerek kavgamı sürdürmeye karar verdim ve öyle devam ediyorum.
Sonrasında yargılandım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Kurul Halinde Devlet Görevlilerine (hükümet) hakaret etmek ve Türk devletini ve milletini aşağılamak suçlamalarıyla yaklaşık 5.5 yıl hapis cezası aldım.
Yargılama süreci devam ediyor.
Peki ben ne yapmıştım ?
AKP yönetiminde Ankara’nın Suriye politikasını eleştirilmiş ve bugün gelinen noktayı daha o günlerde yazmış ve anlatmıştım.
Benim 12 yıl önce söylediklerimin doğru olduğu kanıtlandığı için de Cumhurbaşkanı Erdoğan dostu Putin’e ‘Beni Esad ile barıştır’ deyip duruyor.
Benim haklı olduğum gibi Merdan Yanardağ da haklı.
Yıllar geçse de haklı olduğumuz kanıtlanır ama bu düzende biz yine suçluyuz.
Ergenekon davası kapsamında “silahlı terör örgütüne üye olmak ve hükümeti yıkmaya teşebbüs" suçlamasıyla 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarpıtılan Yanardağ 27 Haziran 2013’de yani son tutuklamadan tam on yıl önce tekrar gözaltına alındı ve hapse atıldı.
17 /25 Aralık 2013 sürecinde AKP iktidarıyla Fetö’cular arasında başlayan ve 15 Temmuz darbe girişimine doğru ilerleyen kavgada iktidarın Ergenekon kumpasını sonlandırmasıyla Yanardağ 10 Mart 2014’de serbest bırakılmıştı.
Peki Yanardağ’ı gözaltına alan polisler, aldıran savcılar ve hapse attıran hakimlere ne oldu?
Büyük olasılıkla 15 Temmuz Fetö’cu darbe girişiminden sonra ya da görevden alındı ya da tutuklanarak hapse atıldı ya da yurt dışına kaçtı.
Oysa Merdan Yanardağ aynı Merdan ve çok iyi bildiği bir tek şey var o da aydın, çağdaş ve mutlu bir Türkiye için mücadele etmektir.
Görüldüğü gibi benim olayımda olduğu gibi AKP iktidarı bundan hoşlanmıyor ve çok daha fazlasını yapmakta kararlı görünüyor.
Özgürlük, demokrasi ve barış içinde mücadele edenler için gelecek çok daha karanlık çünkü AKP iktidarı teslim olmayanlara tahammülü yok ve olmayacaktır.
Kimse de bu gidişata dur demediği, dilemediği görmemezlikten geldiği için iktidarın işi çok kolay.
Herkes korkutulmuş, sindirilmiş, duyarsız kılınmış gerisi de ya satın alınmış ya da kiralanmış.
Peki 28 Mayıs’ta Kılıçdaroğlu’na oy veren 25 milyon 504 bin 724 farklı eğilimli seçmen ne işe yarar?
Adı üzerinde :
Sesiz azınlık !
Hepsi Merdan Yanardağ’ı çok iyi tanır ama sizce bunların kaçta kaçı Merdan için bir şeyler yapar?