Gültan Kışanak: Seçimden sonra yeni bir sürecin başlama ihtimali çok zayıf

Yayın tarihi: 26 Mart 2024 Salı 2:51 pm - Güncelleme: 26 Mart 2024 Salı 2:55 pm

DEM Parti Ankara Büyükşehir adayı Gültan Kışanak, Kürt sorununda ‘seçimden sonra yeni bir sürecin başlama ihtimali çok zayıf olduğunu’ söyledi. DEM Parti ile YRP’ye de işaret eden Kışanak “Oyları birçok dengeyi değiştirebilir” dedi.

Kandıra 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan DEM Parti Ankara Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adayı Gültan Kışanak seçim kampanyası ve siyaset gündemine dair aralarından TELE1’den Elif Çetiner’in de olduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Kürt sorununda olası bir yeni çözüm süreci tartışmalarını değerlendiren Kışanak “Seçimden sonra yeni bir sürecin başlama ihtimali çok zayıf. Ancak DEM Parti, Kürt meselesine demokratik ve barışçıl bir çözüm bulunması için güçlü bir mücadele yürütecektir” dedi.

Yerel seçimlerde partisinin alacağı oyla ilgili Kışanak “Özellikle DEM Parti ile YRP’nin alacağı oy birçok dengeyi değiştirebilir. AKP’den liberaller, demokrat muhafazakârlar kopmuştu, milli görüş geleneğiyle kalan son köprüler de atılıyor” ifadelerini kullandı.

DEM Parti’den Erdoğan’a ‘muhatap’ yanıtı

Kışanak’ın sorulan bazı sorular ve yanıtları şöyle:

‘ANKARA ADAYLIĞIMIN BU HAKİKATLERİ GÜNDEME GETİREN BİR YANI VAR’

Elif Çetiner: Gültan Kışanak adı neden ve nasıl ön plana çıktı? Hapiste olmanız ile adaylık arasında nasıl bir bağ var?

Benim için yeni bir durum yok. Ömrüm siyasi mücadele ile geçtiği gibi yaklaşık yirmi yıldır aktif siyasetin ve kadın özgürlük mücadelesinin içindeyim. Ancak adaylığım, Türkiye’de yargının ne kadar siyasallaştığını, iktidarın siyasi hesaplar uğruna yargıyı nasıl bir araç olarak kullandığını göstermesi bakımından çarpıcı bir örnek. Ayrıca Kürt sorununun, yargının değil, siyasetin konusu olduğunu da gösteriyor.

2016’dan bu yana Türkiye tarihinin en ağır siyasi operasyonları yapıldı ama DEM Parti TBMM’nin üçüncü büyük partisi, bu seçimde onlarca belediyeyi kazanacak, milyonlarca yurttaşın oyunu alacak. Peki bu siyasi operasyonlar, neyi değiştirdi? Benim Ankara adaylığımın, bu hakikatleri gündeme getiren bir yanı var.

Siyasetçilerin hapishanede olması ve içeriden siyaset yapmak zorunda kalması bu ülkenin en büyük demokrasi ayıbı ve yıllardan beri devam ediyor. Son örneğini Can Atalay’da yaşamıştık. Genel olarak hiçbir siyasi sorun, özel olarak da Kürt sorunu hapishaneyle, mahkemeyle çözülebilecek bir sorun değildir. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Siyasi sorunlar, siyaset yoluyla çözülür. Hücre duvarlarını aşan siyaset, bize bu gerçeği haykırıyor.

Sezai Temelli isim vermeden Selahattin Demirtaş ve Ahmet Türk’e yüklendi

‘AKP-MHP BLOKU DEM PARTİ SEÇMENİNİN KAFASINI KARIŞTIRMAK İÇİN KARA PROPAGANDA YAPIYOR’

Gökçer Tahincioğlu: DEM Parti, yerel seçime kendi adayları ile girdi. Buna karşılık Erdoğan, CHP ile DEM Parti’nin gizli bir ittifak kurduğunu söylüyor. Diğer yandan AKP ile de görüşmeler yapıldığına yönelik açıklamalar, haberler kamuoyuna yansıyor. Olası bir yeni çözüm süreci konusunda muhatabın Erdoğan olduğuna yönelik de açıklamalar yapılıyor. Kapatma davası sürerken, siz ve benzer durumdaki siyasetçiler mevzuata, yargı kararlarına rağmen tahliye edilmezken böyle bir güven ilişkisi mümkün mü? DEM Parti, bu seçimde neyi amaçlıyor ve seçim sonrasında gerçekten yeni bir sürecin başlaması beklentisi var mı?

Seçim dönemi olduğu için doğal olarak Kürt sorunu daha fazla tartışılıyor. Malum Kürtler de yurttaşlar ve oyları var. Kürt siyasi aktörler bu oy gücünü, çözüm için değerlendirmek istiyor. Bu siyasetin doğasında var. Ancak bir de suyu bulandırıp, bulanık suda balık avlamak isteyenler var. DEM Parti’nin tavrı nettir; kendi adaylarını çıkardı ve mücadelesini güçlü bir şekilde sürdürüyor. AKP-MHP bloku, hem ulusalcı/milliyetçi oyları çekmek, hem de DEM Parti seçmeninin kafasını karıştırmak için kara propaganda yapıyor. Zaten yıllardan beri “terörle işbirliği”, “beka” diye iktidarda kaldılar. Aynı oyunu sahnelemek istiyorlar.

Burada önemli olan artık demokratik kamuoyunun, bu söylemlere itibar etmeyen bir tutum almasıdır. Sıkıntının kaynağı muhalefetin, Kürt meselesinde iktidarın çizdiği sınırlar dışına çıkmamasıdır. Bu durum siyasette bir açmaz yaratıyor. Satranç oynayanlar bilir, en etkili taktik, rakibin önemli taşlarını açmaza almaktır, böylece kendisi daha rahat hareket edebilir. Muhalefetin, DEM Parti’ye ve Kürtlere yönelik siyasal yaklaşımını değiştirmesi gerekir.

Seçimden sonra yeni bir sürecin başlama ihtimali çok zayıf. Ancak DEM Parti, Kürt meselesine demokratik ve barışçıl bir çözüm bulunması için güçlü bir mücadele yürütecektir. Demokrasiye ve barışa inanan tüm kesimlerden de bu mücadeleye katkı sunmasını bekliyoruz. Olması gereken budur. Kürt sorunu sadece iktidarla çözülebilecek bir mesele değildir, toplumsal mutabakatla çözülebilecek bir konudur. Çözüm için muhalefete büyük sorumluluklar düşüyor.

Uzun oldu ama bir cümle daha söylemek istiyorum: Hem iktidar hem de CHP bu yerel seçimlerin çok önemli olduğuna dair bir algı yaratarak, oyları konsolide etmek istiyor. Tabi ki her seçim gibi bu seçimde önemlidir, ancak bir kader seçimi değildir. Kaderimizi izlediğimiz politikalar belirliyor. Muhalefetin artık güçlü demokratik bir programla sorunların çözümüne talip olması ve siyaseti sandığa indirgemekten vazgeçmesi gerekir.

Erdoğan’dan DEM Parti’ye: Kendilerini meşru muhatap yapma gayretleri beyhude

‘CHP İSTERSE KÜRT SORUNUNU RAHATLIKLA ÇÖZEBİLECEK BİR PARTİDİR’

Seyhan Avşar: Sayın Leyla Zana’nın yaptığı bir açıklamayla yeni bir çözüm süreci mi başlatılacak konusu kamuoyunda tartışılmaya başlandı. Sonrasında Sayın Ahmet Türk, Kürt sorununun çözümü için, “CHP yapamaz. Neden? Derin devleti ikna edemez çünkü. Erdoğan isterse ikna edebilir. Sorunu çözebilirler” dedi. Sayın Selahattin Demirtaş ise Kürt sorunu için muhatapların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Abdullah Öcalan olduğunu söyledi. Sizce CHP Kürt sorununu çözemez mi? Sayın Türk’ün, “CHP derin devleti ikna edemez söylemine katılıyor musunuz?” Tüm bunlara bağlantılı olarak Kürt halkına tüm yaşatılanlara rağmen çözümün muhatabı Erdoğan mıdır? Yanıtınız ‘Evet’ ise, Erdoğan iktidar da olduğu için mi muhatap yoksa derin devleti ikna edebileceğini düşündüğünüz için mi?

En başta net olarak söyleyeyim. Kürt sorun ancak partiler üstü bir politikayla çözülür. Aksi takdirde AKP çözmek istese CHP karşı çıkar, CHP çözmeye kalkışsa AKP ‘ihanetle’ suçlar. Geçen süreçte bunu yaşayarak öğrendik. Hala da her iki parti, birbirini Kürt sorunu üzerinden vuruyor.

CHP isterse, Kürt sorununu rahatlıkla çözebilecek bir partidir. Cumhuriyetin kurucu partisi olması nedeniyle bu konuda büyük bir sorumluluk altındadır. Ama “isterse” kelimesinin özellikle altını çiziyorum. Şunu görmek gerekir, Türkiye’de milliyetçilik ulusalcılık üzerinden yükseliyor ve her iki kesimi de giderek sağcılaştırıyor. Bu nedenle Kürt sorunu, sadece Kürtlerin meselesi değildir, Türkiye’nin demokrasi sorunudur.

Derin devlet konusunu da herkes unuttu. JİTEM teşhir olmuş, hakkında davalar açılmış, derin devleti mahkum etme imkanı ortaya çıkmıştı. Ancak JİTEM elemanları tek tek beraat ettirildi. Doğru dürüst haberi bile yapılmadı. Oysa bu yapının ortaya çıkartılmasında CHP geleneğinin önemli bir rolü vardı. AKP döneminde ise sanki derin devlet yokmuş gibi davranılıyor, özellikle Kürtlerle ilgili olayların peşine kimse düşmüyor. Derin devleti “ikna etmek” değil, teşhir etmek gerekiyor.

Sanırım Ahmet Türk, AKP’nin iktidar olması nedeniyle, tüm devlet kurumları üzerindeki etkisine işaret etmek istemiştir. AKP iktidarının bizlere ne yaşattığını biliyoruz; hala da yaşıyoruz. Defalarca mahkemede söyledim, bir kez daha söyleyeyim; Eğer, bizleri hapishanede tutmak Kürt sorununu çözüyorsa, bizi edin, bu mesele bitsin. Bizim açımızdan, ne bedel ödediğimiz değil, sorunun nasıl çözüleceği önemlidir. Ortada tüm ülkeyi ve milyonlarca Kürt yurttaşı ilgilendiren son derece önemli bir sorun var. Beklentimiz, artık bu konunun iç politika malzemesi yapılmadan, temel haklar ekseninde, demokrasi içinde çözülmesi, toplumsal barışın sağlanmasıdır. İktidarlar gelir geçer, Kürt sorunu kalır; cumhuriyetin yüzyılı böyle geçti. İkinci yüzyıl da böyle geçsin istemiyoruz. Bir şey daha söylemesem içimde kalır. Keşke, AKP’nin Kürtlere kötü davrandığı, sadece seçim zamanı hatırlanmasa.

‘DEM PARTİ’NİN KAÇ BELEDİYE KAZANDIĞI VE ALDIĞI OY ORANI ÖNEMLİ MESAJLAR İÇERECEKTİR’

Kemal Avcı: Sayın Kışanak, önümüzdeki yerel seçimi iktidarın veya muhalefetin kazanması siyasette ne tür sonuçlara yol açar? Kürt sorununun çözümüne dönük yeni bir süreç başlayabilir mi? Hükümeti bu konuda adım atmaya zorlamak için neler yapılmalı?

Önümüzdeki seçim bir yerel seçim, iktidarı değiştirecek bir seçim değil. Bu nedenle seçim sonuçlarını başka türlü okumak gerekecek.

Kürt sorunu bağlamında DEM Parti’nin kaç belediye kazandığı ve aldığı oy oranı önemli mesajlar içerecektir. DEM Parti önemli bir başarı elde ederse, hem kayyum konusunda caydırıcı bir etki yaratacaktır hem de Kürt sorunun çözümü konusunda daha etkin bir rol oynayacaktır. Seçim sonrasında yeni bir çözüm süreci başlayacağına dair emareler yok. Ama diyalog ve çözüm için bir yol açmak gerekiyor. Mevcut durum, hem iç politik ve ekonomik durum hem de bölgesel gelişmeler nedeniyle büyük bir yük haline gelmiştir. DEM Parti, bu durumu değiştirmek konusunda önemli bir misyona sahiptir ancak çözüm sadece DEM Parti’ye bırakılmamalı. Tüm demokratik toplumsal dinamikler, barış ve çözüm için rol almalıdır.

AKP’nin Kürt politikasını etkileyecek asıl şey kendi gerçeğiyle ilgilidir. AKP’den liberaller koptu, muhafazakar demokratlar koptu, YRP’nin çıkışı ile milli görüş geleneğiyle de ciddi bir yol ayrımına geldi. Bu kopuşlarda ekonomik kriz etkili oldu ancak tek neden bu değildir. AKP ile MHP arasındaki politik mesafenin ortadan kalkması, başta Kürtler olmak üzere AKP’nin klasik tabanında ciddi rahatsızlıklar yarattı. Bu durum seçim sonuçlarına yansıyacaktır. YRP’nin seçimde, AKP’li seçmenden önemli bir oy alacağını düşünüyorum. Ayrıca İYİ Parti’nin kendi adına seçime girmesi, AKP ve MHP seçmeni açısından yeni bir alternatif yarattı. Bu seçimde AKP, gidişatıyla yüzleşecektir.

Erdoğan CHP ve DEM’e yargı sopası gösterdi

Nergis Demirkaya: HDP’nin yerel seçimlerde kazandığı belediyelere son iki seçimde kayyım atandı. 31 Mart’ta gerçekleşecek seçimde de iktidarın bu politikasının devam edip etmeyeceği tartışılıyor? Sizce kayyım atama tutumunun sürmesi durumunda DEM Parti ne yapmalı, nasıl bir mücadele yürütmeli?

Kayyum iflas etmiş bir politikadır, AKP’nin elinde kaldı. ‘Vazgeçtim’ dese olmuyor, devam etse özellikle Kürtler nezdinde iyice itibar ve oy kaybediyor. Muhalefet bu konuda güçlü ve demokratik bir çıkış yapsa, kayyum yasasının değişeceğine inanıyorum. Bugüne kadar devam etmesi, muhalefetin de eksiğidir. Tabi ki belediye başkanının suç işleme ayrıcalığı yoktur. Suç ve ceza yargının işidir ama iktidar yargı kararı olmadan kayyum atıyor. İşte benim şahsımda ortaya çıkan durum, yedi buçuk yıl sonra hala belediye başkanı seçilebilme haklarına haizim. Peki Diyarbakır belediyesine neden kayyum atandı? Muhalefet hep birlikte bu soruyu sorabilmeli. Yine kayyum yasası “kumpas” yasasıdır. Hepimize, tüm siyasetçilere kumpaslar kuruldu ama basın ettiği için bildiğim bir örnek vereyim. 2019’da seçilen Selçuk Mızraklı’ya açık aleni bir kumpas kuruldu. İçişleri Bakanlığı’na bağlı kolluk, bir iftiracı buldu, yalan beyanla Mızraklı görevden alındı, belediyeye kayyum atandı. Kayyum yasası değişmediği sürece her ana her belediye başkanı bir kumpasa kurban gidebilir. Bu böyle devam edemez.

Önceki Belediye Yasası da çok demokratik değildi, yerel yönetimler üzerinde merkezi idarenin vesayeti vardı; ancak hiç değilse iktidara “keyfiyet” hakkı tanımıyordu, yargı kararı olmadan merkezi iktidar müdahale edemiyordu. Mevcut kayyum yasası, iktidara istediği an istediği belediyeye kayyum atama hakkı tanıyor. İktidar için tek engel, toplumsal tepki. CHP’li belediyelere kayyum atanmıyorsa, siyasal sonuçlarından korktukları içindir. Böyle bir demokrasi olur mu? Bu orman kanunudur; “az olanın, zayıf olanın, canı çıksın” demektir.

Bugüne kadar kayyum Kürtlerin sorunu olarak görüldü, bu nedenle çözülemedi. Kayyuma karşı mücadele sadece Kürtlere ve DEM Parti’ye bırakılmamalı. Bu bir demokrasi sorunudur. Muhalefet karar vermeli, demokrasiye sahip çıkacak mı çıkmayacak mı?

AKP kendini aştı! Bu kez sahte imzayla protokol yalanına sarıldılar

Sedat Bozkurt: Ülkede artık “profesyonel politik tutuklu/hükümlüler” var. Her dönem bunları “içeride” görebiliriz. Kendiniz böyle hissediyor musunuz? Memlekette kim “içeride” kim “dışarıda” belli degil. Dönem dönem bu topraklarda bunlar yaşandı. Ama önceki dönemlere göre bu dönem umut çok eksik. Katılır mısınız?

“Profesyonel tutuklu” ilginç bir tanımlama olmuş. Bir yönüyle doğru çünkü Kürtler memleketin değişmeyen “ötekisi”. İktidarlar değişiyor, bazı “ötekiler” muktedir oluyor ama Kürt sorunu hep aynı kalıyor. Maşallah bende de tüm öteki kimlikler birleşmiş, ne diyeyim.

Stefan Zweig, Vicdan Zorbalığa Karşı isimli kitabında, “sistemin özgürlüğü zorbalıkla bastırdığı yerde üç yol vardır” der. Biri açıktan mücadele ederek bedel ödemek. İkincisi kanaatini saklamak, zorbalık döneminin geçmesini beklemek. Üçüncüsü de göç etmek.

Sanırım gelinen aşamada, artık son ikisinin işe yaramadığını büyük bir kesim anlamış gibi görünüyor. Baskı döneminin bu kadar uzun sürmesi bir yönüyle umudu törpülese de sorunların ve tepkilerin de büyümesine neden oldu. Bu seçim yeni umutların yeşerdiğini gösterecek diye düşünüyorum.

DEM Parti’den Ahmet Saymadi açıklaması: Parti kurulumuzda değil, konuşma yetkisi yok

 

Kaynak: TELE1