Gazeteci Mehmet Tezkan Saray’ın planını tarih vererek anlattı

Yayın tarihi: 21 Nisan 2021 Çarşamba 11:39 am - Güncelleme: 21 Nisan 2021 Çarşamba 11:39 am

Gazeteci Mehmet Tezkan, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylığı ile iligli tartışmaların henüz sert bir şekilde başlamadığını söyledi.

Gazeteci Mehmet Tezkan, T24’te “Başdanışman noktayı koydu: Erdoğan’ın adaylığında engel yok” başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Tezkan’ın yazısı şöyle:
“İki kere iki dört!.. Çünkü, Anayasa hukukçuların bir bölümü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir kez daha aday olamayacağı görüşünde. Diyorlar ki; ‘zamanında seçim olursa aday olamaz çünkü Anayasa’nın 101 maddesi iki kez aday olabileceğini öngörüyor. Erdoğan 2014’te ve 2018’de aday oldu hakkını doldurdu. Meclis erken seçim kararı olmazsa bir daha aday olamaz.’ Prof. Dr. Süheyl Batum bu görüşü savunan anayasa hukukçularından. Hatta öncüsü, Batum zaman zaman muhalefet partilerine ‘aman oyuna gelmeyin erken seçim kararına evet demeyin’ çağrısı bile yapıyor. Ona göre, Erdoğan’ın görev süresi 2023 yılında bitiyor. Saray böyle düşünmüyor tabii… Geçen akşam CNN Türk’te Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum’u dinledim. O da diyor ki; ‘101. Maddeyi yeniden yazdık, Meclis kabul etti, halk onayladı. 101. maddenin içi eskisiyle aynı olabilir ama yeniden yazıldı ve 2017 yılında yürürlüğe girdi. Yürürlük tarihi 2017’dir. ‘Yani, Erdoğan’ın bu ilk Cumhurbaşkanlığı…Uçum, 2023’te seçilirse Meclis 2028’de erken seçim kararı alırsa bir defa daha girebileceğini söylüyor. Anladım ki, Saray’da planlar 2033 yılına kadar kalma üzerine yapılmış. Seçmen ne der bilmem ama anayasa kurgulanırken 2033 yılının hedeflendiği belli. Daha önce iki defa eski sisteme göre seçildi, sistem değişti, yönetim biçimi değişti, daha doğrusu rejim değişti, eskiler yandı, 2017 referandumuyla sıfırlandı dense de bu mesele dallanıp budaklanacak. Uzun yorucu tartışmalar olacak. Sonuçta kararı kim verecek? YSK. Bana göre karar şimdiden belli!.. Soru cevap şeklinde dizayn edilen programın tek konusu bu değildi. Uçum ballandıra ballandıra Türk usulü başkanlık modelini anlattı. Ama o anlattıkça benim içim daraldı. Rejime yönelik endişelerim iki kat arttı. Karabasanlar sardı. Bizim sistem parlamenter rejimlerdeki gibi statik değilmiş; dinamik ve modülermiş. Yani seçilen kişi kendi yönetim anlayışına göre devleti istediği gibi dizayn edebilecek!.. Türk sistemi buna olanak tanıyormuş. Seçilen kişiye geniş yetki ve yüksek hareket kabiliyeti sağlıyormuş. Yani Cumhurbaşkanı olan kişi, Cumhurbaşkanı kararnamesi veya Cumhurbaşkanı kararıyla (eski bakanlar kurulu kararı gibi) istediğini yapabiliyor. Bakanlıkları bölüyor, parçalıyor, bakanlıklara bağlı kurumları yer değiştirebiliyor, devletin yönetim organizasyonuyla istediği gibi oynayabiliyor. Sınırsız yetkileri var. Uçum’a göre, bu yetkileri dağıtabilir de kendi bünyesinde toplayabilir de. Mesela Erdoğan yetki dağıtmadı, yetki paylaşmadı. Bakanların bile yetkisi yok. Türkiye tek, kişi tek imzayla yönetiliyor. Düşünsenize Cumhurbaşkanı içinde BOTAŞ, Halk Bankası, Ziraat Bankası, Vakıflar Bankası, TPAO, PTT, Türksat, Borsa İstanbul gibi dev kamu kuruluşlarının yer aldığı Varlık Fonu’nu bile bir başka isme emanet etmedi. Kendini Varlık Fonu’nun yönetim kurulu başkanı atadı. Uçum’a göre, Cumhurbaşkanı’nın bütün yetkileri elinde toplamasının sebebi sistemi oturtmakmış, ileride yetki dağıtabilirmiş. Ama dağıtmayabilir de. Hatta artırabilir de. Uçum övgüyle söz etti ama içimi daraltan da tam bu oldu. Oturmuş, statik, ne olduğunu herkesin bildiği, adını koyabildiğimiz bir sistemimiz olmayacak. Seçilen kişinin yönetme biçimine, yönetim anlayışına, hayata bakışına, amacına, hedefine göre değişebilecek. Rejim buna imkan tanıyor. Şöyle özetleyeyim…Biri gelip rejimin/sistemin kurallarına dayanarak son derece demokratik bir yapı kurabilir. AKP’nin yıllarca söylediği ama yakınından yöresinden bile geçmediği ileri demokrasiyi inşa edebilir.”