Fransız Baharı

Yayın tarihi: 3 Temmuz 2023 Pazartesi 9:41 am - Güncelleme: 3 Temmuz 2023 Pazartesi 9:41 am

Hüsnü Mahalli

Başka bir açıdan

Fransa sömürgeci bir ülke. Bir zamanlar Afrika’nın 18 ülkesi Fransız sömürgesi idi. Bugün bile bu ülkelerden 14’ü ulusal rezervlerinin %80’i Fransa Merkez Bankası’da tutmak zorunda. Bir tek altın ocağı bulunmayan Fransa altın rezervi bakımından dünya dördüncüsü. Eski Fransız sömürgesi Mali’de yılda 50 ton üreten 680 altın ocağı bulunmaktadır.

Mali dünyanın en fakir ülkelerinden biri ve uzun süredir bu ülkede iç savaş var çünkü Kaide ve IŞİD benzeri örgütler oralarda cirit atıyor ve elbette bir çoğunun arkasında Fransız İstihbaratı duruyor.

Suriye, Irak, Libya’da olduğu gibi.

Kuzey Afrika’da Tunus, Cezayir ve Fas eski birer Fransız sömürgesiydi. 131 yıl Cezayir’i işgal eden, bir milyon Cezayirliyi öldüren Fransızlar dini ve dinin dili Arapçayı yasaklamıştı. Bu üç ülkeden yıllar sonra yaklaşık 8-9 milyon Arap şimdi Fransa’da yaşıyor.

Polisin öldürdüğü 17 yaşındaki Nail Cezayir kökenliydi.

Özetle Afrika, Ortadoğu ve Güneydoğu Asya’da (Vietnam ve Kamboçya) Fransa’nın sicili karanlık ve kanlı.

Suriye ve Lübnan eski Fransız sömürgesiydi.

2011 sonrasında Suriye’ye müdahale eden ülkelerin başında Fransa da vardı. Elbette Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, İngiltere ve ABD ile birlikte.

Olup bitenlere ‘Arap Baharı’ tanımını ilk kez kullanan kişi Fransız gazeteci Soros’çu Yahudi kökenli Bernard Henri Levy’dir. İslam coğrafyasında tüm pisliklerin arkasında bu adam var ve onun da arkasında Fransız, İsrail ve Amerikan istihbaratları var.

Fransa işte böyle bir ülke.

Şimdi Fransa’da tıpkı ‘Arap Baharı’ başlangıcında Tunus, Mısır, Libya ve Suriye’de olduğu gibi tehlikeli bir kargaşa yaşanıyor ama kimse de ‘Fransız Baharı’dan söz etmiyor.

Fransızların sokağa dökülenleri bastırmak için İsrail güvenlik güçlerinden yardım istediği konuşuluyor.

Kargaşanın fitilini polis tarafından öldürülen 17 yaşındaki Nail ateşledi ama Fransa’da hemen hemen hiç kimse mutlu değil. Yabancı kökenlilerin ve mültecilerin durumu belli ama Fransızlar da Macron iktidarının köleci Amerikancı politikalarından nefret ediyor. Çoğunluk Ukrayna savaşının bir Amerikan tezgahı olduğunu biliyor ve çok öfkeli.

Öfkeli ama çaresiz çünkü emperyalist kapitalizmin çok boyutlu baskısı altında yaşıyorlar.

Format farklı ama bizim buradaki durum aynı.

Çoğunluk iktidarın Suriye ve mülteci politikasına karşı ama hiç kimse bir şey yapamıyor. AKP; BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail’e söylemediğini bırakmayınca yandaşlar çok daha fazlasını söyledi. İktidar bu ülkelerle barışmak için ‘yalvarma’ moduna geçince yandaşlar bu kez ‘yıkama-yağlama’ becerisini gösterdi.

Yandaşlara göre ‘Erdoğan ne der ne yaparsa doğru yapar’.

Düşünen, sorgulayan ve hesap sormak yok.

Az sayıda gerçek gazeteciyle birlikte Tele1 bu saçmalıkları halka anlatmaya kalkışınca doğal olarak hedefe konuldu.

Tele1 tüm haber, yorum ve programlarıyla iktidarın çelişkilerini deşifre edince saldırıya uğruyor.

İktidarın ‘Barış Süreci’ ve ‘İmralı ile diyalog’ konularındaki çelişkili hamlelerinde olduğu gibi.

Merdan Yanardağ’ın tutuklanması bundandır.

Yayın durdurma ve parasal cezalardan sonra Merdan Yanardağ’ın tutuklanmasına bu çerçevede bakmak gerekir.

İktidar; Tele1’i susturmakla diğer muhalif medyayı ve gazetecileri korkutmayı amaçlamaktadır.

Biraz da başarmışsa benziyor çünkü ‘muhalif geçinen bazı televizyon, gazete ve gazeteciler yan çizmeye başladı bile.

Ruhunda döneklik ve fırsatçılık olanlar her zaman ve her yerde varlar. Bazıları kokuyu çok iyi alarak hemen döner ve köşesini kapar ama az geç kalanlar ‘sadakalarla’ yetinmek zorundalar.

Onurlu, yurtsever ve vicdanı olanlar da her zaman bedel ödeyerek inançları uğruna mücadeleye devam ederler.