Flanöz kadınlar: Sokakların özgürleştirici potansiyeli

Yayın tarihi: 22 Mart 2021 Pazartesi 3:35 pm - Güncelleme: 23 Eylül 2022 Cuma 10:20 am

Yazar Irmak Zileli, kadınların şehrin sokaklarıyla olan ilişkisini ve flanözlüğünü anlattığı “Gölgesinde” romanını değerlendirdi. Romanda, sokakların ve flanözlüğün yalnızca erkeklere ait olup olmadığı sorgulanarak, “Leyla” karakterinin her gün saptığı yoldan farklı bir yola sapmasıyla okuyucu özgürlük ve sokak arasındaki bağ üzerinde düşünmeye itiliyor.

Yazar Irmak Zileli, kadınlara atfedilen ev ve erkeklere atfedilen “sokakta avare bir şekilde, amaçsızca dolaşmak” anlamına gelen “flanözlük” üzerinden özgürlüğü anlattığı romanını “istanbulberlin“e değerlendirdi. Şehir teması üzerinde gelişen “Gölgesinde” romanında Zileli, sokağın kadınları özgürleştirici potansiyeli üzerinde duruyor. Zileli, kadınların da artık avarelik yaptığını ifade ederek şunları söyledi:

“Erkekler daha çok dışarıda, daha sosyal hayatın içinde, ekonomik yaşantının içinde ve dolayısıyla sokak eşittir erkek, sokaklar erkeğin mekanı gibi bir algı var. Kadınlar da avarelik etmeye başlıyor. Biraz inadına da oluyor bu. Ne olursa olsun, bana ne yapmaya çalışırsa çalışsınlar ben bu sokaklarda varım, var olmayı sürdüreceğim demek. Ve o özgürleşmeye talip olmak aslında. Bence kadınlar bu flanörlüğe talip olmaya başladılar.”

Bir gün işe gitmek üzere evden çıkan ve sağa sapmak yerine sola saparak sezgisel bir biçimde sokağa açılan yolların anlatıldığı romanın tanıtım yazısı ise şöyle:

“Topukluları çıkarıp da ayağıma yürüyüş ayakkabılarımı geçirdikten sonra değişti her şey. Tersinden bir Külkedisi masalı belki de bu.” Irmak Zileli, kadınlığı da erkekliği de birer insanlık hali olarak ele alıyor; parçalarına ayırıp onları yeniden ve yeniden keşfetmemizi sağlıyor. Bizi, insanın insan karşısında olduğu kadar, doğa karşısındaki kibriyle de yüz yüze getiriyor. Bir yanda, bir erkeğin dört duvar arasında, aynadaki yansımasıyla karşılaşmaya dayanamayıp parçalanışına tanık oluyoruz. Bir yanda ise başkalarının hikâyelerinde kendi hikâyesini yeniden kuran bir kadının yürüyüşüne. Bir sabah, korunaklı dünyasından vazgeçen Leylâ, şehrin sokaklarında plansızca yürümeye başlar ve merkezden uzaklaştıkça dışlanmışların hayatına karışır; bildiğini sandığı, emin olduğu doğrular giderek puslanır… Irmak Zileli, edebiyattaki yürüyüşünü daha önce girmediği sokakları keşfederek sürdürüyor.