Ders almak

Yayın tarihi: 25 Eylül 2023 Pazartesi 10:06 am - Güncelleme: 25 Eylül 2023 Pazartesi 10:06 am

Hüsnü Mahalli

Başka bir açıdan

Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine girdiği 1987’den itibaren Ermeniler Karabağ’ın bağımsızlığını ilan etmek ve Ermenistan’la birleşmek için harekete geçmişti. Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’nin resmen dağılması, diğer cumhuriyetlerle birlikte Azerbeycan ve Ermenistan’ın bağımsızlıklarını ilan etmesi ve Baku’daki iç kargaşayı fırsata çeviren Karabağ Ermenileri Erivan’dan aldıkları destekle saldırıya geçmiş ve Karabağ’la birlikte çevredeki 6 Azeri kasabasını köyleriyle birlikte (1991-1993) işgal etmişti.

Karabağ savaşına giden ve savaşla ilgili tarafları dinleyen ilk gazetecilerden biriydim belki de ilkiydim. Karabağ’ın başkenti ( Ermenilere göre Stepanagert) Han Kenti’de Ermeni komutan Koçaryan’la görüştükten sonra (daha sonra Ermenistan Cumhurbaşkanı oldu) Erivan’da Cumhurbaşkanı Ter Petrosyan ( Halep’te okumuş ve çok iyi Arapça konuşurdu) ve Bakü’de önce rahmetli Elçibey ve sonrasında Haydar Aliyev’le uzun uzun konuyu konuşmuş ve ( daha sonra da gittim) o zamanlar çalıştığım BBC için özel programlar yapmış ve bir çok Arap gazetesinde makaleler yazmıştım. Sonrasında da Rahmetli Özal’la İstanbul’da bir etkinlikte karşılaşınca izlenimlerimi sormuştu ben de detaylı bir şekilde anlatmıştım.

Demek istediğim ben bu konuyu (diğer konularda öyle) yazarken ya da anlatırken bildik televizyonların uzman ve azmanları gibi palavra değil somut gerçekleri anlatmaya çalışıyorum.

Örneğin herkes Karabağ’a Azerbeycan topraklarının ortasında özerk bir statü tanıyanın (1923) Stalin olduğunu yazar ya da anlatır. Teknik olarak bu bilgi doğru ancak eksik. Çünkü Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Devletine ve müttefiği Almanya’ya karşı savaşan İngiltere, Rusya’ya yardım etmek için Kafkaslar’a asker yollamıştı. Aynı İngiltere 1897’de Sultan Abdülhamit’e ‘bana Kıbrıs’ı ver seni Ruslardan korurum’ demiş ve adaya çöreklenmişti.

Ve aynı ingiltere Fransa ile bitlikte 1909’dan itibaren Ermenileri vatandaşı oldukları Osmanlı devletine karşı ayaklandırmış ve bu süreç 1915 Tehcir Kararı ile sonuçlanmıştı.

Dönelim Karabağ konusuna..

Tehcir Kararı ile Anadolu’dan Ermenistan’a göç eden Ermenilere çengel atan İngilizler bunların bir bölümünü (1915-1918) Karabağ’a taşıyarak nüfus dengesini Ermenilerin lehine çevirmeye çalışmışlardı. Bununla yetinmeyen İngilizler bu kez İran Ermenilerinden de binlercesini Karabağ’a taşıdılar.

Demek istediğim Karabağ sorununun temelinde İngilizlerin payı var.

1918’de İstanbul’u işgal ederek şehrin anahtarını Sultan Vahdettin’den alan ama Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından kovulan İngilizler İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin NATO ve Bağdat Paktı’na katılımıyla yeniden Ankara’nın ‘dost ve müttefiği’ oldular ve yıllar sonra Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek’e vatandaşlık verdiler.

Gelelim bugünlere ..

1994’de Bişkek’te imzalanan ateşkes sonrasında Ermenilerin Karabağ’ın dışındaki Azeri topraklarını işgal etmesi devam etti ve soruna çözüm bulma çabalarının hiç biri sonuç vermedi.

Eylül 2020’ye kadar.

Türkiye ve İsrail’den aldığı destekle harekete geçen Azerbaycan iki aydan az bir sürede işgal altındaki tüm Azeri topraklarını geri aldı ve Karabağ’ı kuşattı.

Rusya’nın araya girmesiyle ateşkes sağlandı ancak Erivan’daki iktidar olup bitenlerden ve tarihten hiç ders almamıştı.

Gazeteci kökenli Nikol Paşinyan ABD, Fransa ve batıdan aldığı destekle Mayıs 2018 seçimlerini kazanarak Rusya karşıtı politika izleyince Moskova’nın tepkisini çekmiş ve Başkan Putin’i kızdırmıştı.

Putin de Azerbaycan’ın Eylül 2020 harekatına ses çıkarmayarak intikamını almış ve Ermeniler büyük yenilgi almıştı. Ancak ne tuhaftır ki Peşinyan yenilgiye ve ülkenin içinde bulunduğu sefalete rağmen Haziran 2021’de yapılan erken seçimlerde yeniden başbakan seçildi ve ABD’den aldığı destekle Rusya karşıtı söylemlerini sürdürdü ve bunun bedelini ikinci kez Ağır ödedi.

Karabağ artık Azerbeycan’ın bir parçası ve orada kalmak isteyen Ermeniler birer Azerbaycan vatandaşı olarak yaşamlarını sürdürebilecekler.

Paşinyan ve onun gibi düşünenler ne tarihten ne de güncel gerçeklerden ders almadılar ve bunun bedelini Ağır ödediler.

Gürcistan Başbakanı Mihail Saakaşvili gibi.

Soros’un ‘Turuncu Devrimi’ ile iktidara taşınan Şaakaşvili Rusya karşıtı söylem ve provakasyonlarıyla Moskova’yı kızdırınca Ağustos 2008’de saldırıya geçen Rus ordusu Güney Osetya’yı işgal etti ve Abhazya’da Moskova’ya bağlı yarı bağımsız bir yönetimi işbaşına getirdi.

Şaakaşvili ilk önce kravatını çiğnedi sonra da ABD’ye kaçtı, Ukrayna’ya sığındı ve sonunda kafayı üşüterek deli muamelesi gördü ve hastaneye yatırıldı.

Ukrayna örneğini herkes biliyor.

Dizi oyuncusu olarak Yahudi Zelenski ABD, Batılı ülkeler ve İsrail’in gazıyla Rusya karşıtı söylem ve provakasyonlarıyla Moskova’yı kızdırınca Rus ordusu harekata geçti ve Rusların yaşadığı Ukrayna’nın doğu bölgeleriyle Kırım’ı Rusya’ya kattı.

Şubat 2022’den bu yana en az 150 bin Ukrayna askeri öldü, NATO’nun desteğine rağmen ülkenin her tarafı yıkıldı ve yaklaşık sekiz milyon Ukraynalı Avrupa ülkelerine iltica etti. Böyle giderse Ukrayna diye bir ülke bile kalmayabilir.

Zelenski de Şaakaşvili gibi tarihten ders almamıştı.

Paşinyan ise yanıbaşındaki Zelenski ve Şaakaşvili’yi hiç görmemiş ve duymamıştı.

Emperyalist körlük.

Beyin yıkamak o kadar kolayki.

Bizde de öyle.

Sağda ya da solda, yandaş ya da muhalif gibi görünen sözde laiklerden her zaman birileri çıkıyor ajitasyon, saçma söylem ve safsatalarla insanların kafasını karıştırıyor ve malı götürüyorlar.

Buradaki ‘mal’ sözcüğü; bazen dolar, bazen psikolojik tatmin bazen de kendilerini mal konuma sokan insan sürüsü anlamındadır.