Deniz seviyesi yükseliyor, İstanbul ve İzmir tehlike altında

Yayın tarihi: 9 Eylül 2023 Cumartesi 10:55 am - Güncelleme: 9 Eylül 2023 Cumartesi 10:57 am

Küresel Denge Derneği’nin yayımladığı yeni rapora göre, sadece İstanbul’da 6 milyondan fazla kişinin yaşadığı 120 km2’lik bir bölge sular altında kalacak.

Küresel Denge Derneği ‘İstanbul ve İzmir İlleri için Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Olası Etkileri’ konulu bir çalışma gerçekleştirdi. 3 yıllık çalışma sonucunda oluşturulan raporda, deniz seviyesindeki yükselmenin, İstanbul ve İzmir’de çok sayıda kültürel miras, toplumsal yaşam alanı ve doğal alan için beraberinde getireceği tehlikelere değiniliyor.

Raporun yazarlarından İklim Değişikliği ve Ekoloji uzmanı Prof. Dr. Nüzhet Dalfes, “İstanbul aslında güneyden kuzeye doğru yükselen bir topografyaya sahip. Onun için özellikle güney kıyılarında bir sürü noktalar var ki bunlar denizle yakın ilişki içinde ve bunlar deniz seviyesinin yükselmesinden etkilenecekler. Ama şunu da unutmamak lazım iki türlü kıyıdan bahsetmek mümkün. Bir tanesi doğal kıyı, yani mesela bir plaj. Atıyorum İstanbul’daysanız mesela Florya plajı. Doğal yapılar bunlar. Kumsallar veya yavaş yavaş yükselen doğal yapılar bunlar deniz seviyesi yükseldiği zaman bunların bir kısmı kaybolacak. Oradaki arazi suyun altında kalacak. Mesela Küçüksu Kasrı, birtakım tedbirler alınmış ama nasıl etkilenir. Dolmabahçe Sarayı var deniz kıyısında. Böyle 3-5 tane yapı var ve bunların etkileneceği kesin” diye konuştu.

Prof. Dr. Dalfes, “Diğer taraftan Küçüksu, Göksu gibi boğaza su getiren noktalar var, onlar etkilenecekler. Oralarda deniz suyunun tatlı suya karışması artacak” şeklinde konuştu.

İSTANBUL VE İZMİR TEHDİT ALTINDA: ‘120 KM²’LİK BİR BÖLGE SULAR ALTINDA KALACAK’

Küresel Denge Derneği ‘İstanbul ve İzmir İlleri için Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Olası Etkileri’ konulu bir çalışma gerçekleştirdi. 3 yıllık çalışmanın sonunda hazırlanan raporda iklim değişikliği sebebiyle buzullarda yaşanan erime ve buna bağlı olarak deniz seviyesindeki yükselmenin, kıyı kentlerinde çok sayıda kültürel miras, toplumsal yaşam alanı ve doğal alanlarda yaşanacak tehlikelerden bahsediliyor. Rapora göre, Sadece İstanbul’da 6 milyondan fazla kişinin yaşadığı 120 km²’lik bir bölge sular altında kalacak. İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı ve Ortaköy Camii gibi tarihi yapılar deniz seviyesinin yükselmesinden etkilenecek. İzmir’de Körfez, Kordon ile Alaçatı ve Sığacak gibi tatil beldeleri, ayrıca Gediz Deltası Kuş Cenneti tehdit altında. İstanbul’da 16 atık su arıtma tesisinden 12’sinde, İzmir’de bulunan 20 atık su arıtma tesisinin 4’ünde sorun yaşanabilir.Deniz suyu yeraltı sularına karışabilir. Bu, özellikle İzmir’de tarımsal üretim açısından ciddi sıkıntı yaratacak.

‘AMACIMIZ İKLİM POLİTİKALARI İÇİN KARAR VERENLERLE BAĞ OLUŞTURMAK’

‘İstanbul ve İzmir İlleri için Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Olası Etkileri’ raporunun amacıyla ilgili konuşan Küresel Denge Derneği Başkanı Dr. Nuran Talu şunları söyledi: “Özellikle son 10 yıldır sürekli konuşulan ve artık ne yazık ki kriz diyebileceğimiz küresel iklim değişikliğinin ‘Mahallede sel akıyor’ durumundayız. Bir yandan bu iş varken iklim değişikliğinin çok geniş disiplinli olduğunu söylememiz lazım. Bu sadece aşırı sıcak hava olayları yani küresel ısınma olduğu için iklim değişti ama sadece yanmıyoruz artık. Hidrolojik denge bozulduğu için dünyada, atmosferde bu açıdan biz hemen her konuda, hatta her sektörde, her aktörde ‘Acaba iklim krizini nasıl çözebiliriz?’ tartışmalarını ülkemizde politikaların eksiklerini tamamlamaya çalışıyoruz. Hocalarımızın kıymetli bilimsel araştırmasıyla beslenen bu konu, Türkiye’de en zayıf halka. Yani mesela iklim değişikliğiyle mücadelede deniz ekosisteminin durumuna biraz bakıyor bilimsel camia Türkiye’de. Balıklar ne olacak, istilacı türler; ama denizin yükselmesine ilişkin konuyu, iklim çalışanlar dahi yani iklim konusunda birçok çalışan dahi uğraşmıyor. Bizim amacımız bu bilimsel çalışmalarla, Türkiye’de iklim politikaları için karar verenler arasında bir bağ oluşturmak.”

‘KARAR VERİCİLERE ÇAĞRIDA BULUNUYORUM’

“Karar vericilere çağrıda bulunuyorum” diyen Dr. Nuran Talu, “Bu iklim değişikliği etkilerine uyum meselesi başka birşey, sera gazı emisyonlarının azaltılması başka bir paket. İkisinin sinerjisi var tabi ki. Etkilere uyumla ilgili hangi sektörlerde bu deniz suyu yükselmesi meselesine çok dikkatle eylem planlarını detaylı yazmaları lazım. Mesela ulaşım sektöründe iklime uyum istiyorsak limanların sular altında kalmaması lazım. Hatta kapatılmaması için eylemlerin yazılması lazım. Alt yapıyı hocam söyledi, sanayi tesisleri ve endüstriyel kazalara kadar bir sürü tehditle karşı karşıya kalabiliriz bu tip konularda. Şehircilik hizmetlerinin o iklim değişikliği lafına yakışır bir şekilde iklim dostu şehirlere dönüştürmesi lazım. İstanbul ve İzmir için de sözkonusu çünkü limanları dönüştürerek yani kıyıları bir şekilde İzmir için yapabilirsiniz ya da kentsel dönüşümdeki duyarlılığa başka türlü bakabilirsiniz” ifadelerini kullandı.

‘BOĞAZA SU GETİREN NOKTALAR DA ETKİLENECEK’

İstanbul ve İzmir’de deniz seviyesinin yükselmesinin etkilerini anlatan raporun yazarlarından Prof. Dr. Nüzhet Dalfes, “Bu çalışma bildiğiniz gibi hem İstanbul’u, hem İzmir’i kapsıyor. İki kıyı kenti, iki tane önemli kıyı kenti ve bunların denizle olan bir ilişkisi var. İstanbul ve İzmir birbirlerinden farklı, o kontrast önemli. Jeolojik olarak oluşmuş oldukları şekiller farklı, topografyaları farklı, dinamikleri farklı. Onun sonucunda da denizle olan ilişkilerinde farklılıklar var. İstanbul aslında güneyden kuzeye doğru yükselen bir topografyaya sahip bir miktar. Onun için özellikle güney kıyılarında bir sürü noktalar var ki bunlar denizle yakın ilişki içinde ve bunların deniz seviyesinin yükselmesinden etkilenecekler. Ama şunu da unutmamak lazım iki türlü kıyıdan bahsetmek mümkün. Bir tanesi doğal kıyı, yani mesela bir plaj. Atıyorum İstanbul’daysanız mesela Florya plajı. Doğal yapılar bunlar. Kumsallar veya yavaş yavaş yükselen doğal yapılar bunlar deniz seviyesi yükseldiği zaman bunların bir kısmı kaybolacak. Oradaki arazi suyun altında kalacak. Bir de yapılandırılmış kıyılar var, özellikle Boğaziçi’nde yapılandırılmış. Boğaziçi’nde mesela yalılarda çok büyük bir sorun yok. Seviyeyi 1 metre, 70 santim yükseltseniz, yalıların altında kayıkhaneler var, onlar idare eder; ama diğer taraftan kıyıda birtakım kültürel değerler var, kasırlar var, saraylar var. Onların nasıl etkileneceğine ayrıntılı olarak bakmak lazım. Şunu unutmayalım, bizim yaptığımız çalışmada çeşitli noktalara dikkat çektik; ama ayrıntılı olarak atıyorum bir Dolmabahçe Sarayı, deniz seviyesini 50 santim veya 1 metre yükseltirseniz, inşaat mühendisi perspektifinden nasıl etkilenir, temelleri nasıl etkilenir bunun ayrıntısına giremedik. Öyle bir imkanımız yoktu. Diğer taraftan Küçüksu, Göksu gibi boğaza su getiren noktalar var, onlar etkilenecekler. Oralarda deniz suyunun tatlı suya karışması artacak” dedi.

‘DENİZ SEVİYESİ GİDEREK ARTACAK’

Marmara Denizi ve Boğaz içinde bulunan tarihi yapıların etkileneceğinin altını çizen Prof. Dr. Nüzhet Dalfes,”Deniz seviyesi giderek artacak, buzları eritmeye başladık, parçalanmaya başladı. Bunun sonucunda bu yüzyılın sonunda 1 metreyi referans alalım, ama gelecek yüzyıl geldiğinde rahatlıkla 2-3 metreden bahsediyoruz. Onun için bu sorun etraftan kalkmayacak ve kendini de yavaş yavaş, sinsi bir şekilde gösterecek bir sorun. İklim değişikliğinin başka tezahürlerinden biraz farklı bir yapısı olan birşey deniz seviyesi yükselmesi. İstanbul’da tabi ki etkisi olacak aynısı İzmir’de de olacak.Diğer taraftan fırtına kabarması diye birşey var. Fırtına olduğu zaman rüzgarlar suyu itiyor. O su yükseliyor, kısa bir süre belki saatler mertebesinde veya günler mertebesinde yükseliyor ve sonra tekrar aşağıya iniyor. Ama bu fırtına kabarmasının yanı sıra, bir de deniz seviyesi de yükselirse daha etkin hale gelecek. Fırtına kabarmasının sıklığı ne kadar artacak, genliği, büyüklüğü ne kadar artacak zaman içerisinde onu bilmiyoruz; ama fırtına kabarması çok gerçek bir şey. Onun için karalar ve denizler arasındaki ilişkiyi düşünürken sadece yavaş yavaş yükselen o ortalama seviyeyi değil aynı zamanda belli günlerde, belli mevsimlerde yoğun olarak yaşanan o fırtına kabarmasını da hesaba katmak zorundayız. Mesela Küçüksu Kasrı, birtakım tedbirler alınmış ama nasıl etkilenir. Dolmabahçe Sarayı var deniz kıyısında. Böyle 3-5 tane yapı var ve bunların etkileneceği kesin” diye konuştu.

‘KİRLİ SUYA DENİZ SUYU KARIŞIRSA ARITMAK ZOR HALE GELECEK’

Deniz suyunun yükselmesinin, atık suların arıtılmasında da problemler oluşturacağını söyleyen Dalfes, “İzmir ve İstanbul’un atık suya yaptığı muamele biraz farklı. Bizde derin deşarj yapılıyor; o derin deşarjın nasıl etkileneceği ayrı bir mesele. O alt yapıların nasıl etkileneceğine biraz baktık İstanbul’da.İzmir’de belli bir kuşaklama sistemi ile toplanıyor bu atık sular ve sonunda belli bir yerdeki tesise getiriliyor. Eğer atık suya yani kirli suya bir de deniz suyu karışırsa ki, deniz seviyesi yükselince bu ciddi bir şekilde sözkonusu, o zaman onu arıtmak daha da zor bir hale gelecek. O çok ciddi bir mesele. Arıtma tesislerinin çalıştırılmasında deniz suyu seviyesinin önemi var. Bir de atık suya deniz suyunun karışması sonunda o atık suyun arıtması konusundaki teknolojik zorluklar giderek artacak” dedi.