Biz de demokrasi, hak, hukuk, adalet gibi kavramlar, yaklaştıkça uzaklaşılan kavramlara dönüşüyor. Sanki bu kavramlar hayatta kullanılmak için değil de, yalnızca kitaplarda, ihtiyaç halinde de bazı konuşmalarda kullanılmak üzere derin dondurucularda saklanıyor.
Seçimler, bu kavramları günlük hayatımızın daha da içine sokacağına, hayatımızdan alıyor, derin donduruculara taşıyor. Toplumun tercihi bilerek ve isteyerek bir tek kişinin isteğine göre şekillensin isteniyor.
7 Haziran 2015 genel seçiminde seçmen “hayır bu doğru değil” demiş ama Erdoğan-Bahçeli bu süreci elbirliği ile 1 Kasım’a taşımış, “eski tas eski hamam devam etmeli” demişlerdi…
Şimdi de aynı senaryonun yeni versiyonunu yaşıyoruz. 31 Mart’ta vatandaş, büyük şehirlerin neredeyse tümünde AKP-MHP blokuna hayır dedi. İstanbul, Ankara gibi Türkiye’nin en önemli iki şehrinde 25 yıllık imparatorlukları devirdi. CHP adaylarını belediye başkanı yaptı. Uzunca bir süredir unuttuğumuz coşku, sevinç, güler yüzlü insanlar ortaya çıkmaya, kentlerin siyaha yakın gri rengi değişmeye başladı…
Bir belediyenin yapması, bir yerel belediyeciliğin ruhunda olması gereken, şeffaflık, dürüstlük, kamuculuk gibi olağan şeyleri duymaya başlamak bile sevinmemize neden oluyor. Henüz tam uygulamaları görmesek de “ufak-tefek şeyler” bizi mutlu etmeye yetiyor…
Sabah akşam “milli irade” diyen Erdoğan-Bahçeli, şimdi milli iradenin ortaya çıkardığı sonucu kabullenmek istemiyorlar.
Ankara’da Mansur Yavaş’a “benim Belediye Başkanım” değil demeler de, 15 gündür İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na mazbatayı vermemek için “sayım da sayım” diye sayıklamalarının nedeni bu.
Önce sokakta ve meydanlarda, sonra sandıkta, şimdi de gittiği her yerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak halktan mazbatasını alan Ekrem İmamoğlu’nu ellerinden gelse statyumlara sokmayacaklar, sokağa çıkarmayacaklar. Kolay değil tabi “adam” statta gidiyor tribünler “Mazbatayı Ver” diye inliyor, sokağa çıkıyor aynı şey. Belli ki, sandıktan çıkan da, gönülden gelen de Ekrem İmamoğlu!
15 GÜNDÜR SAYDIRIYORLAR
“İstanbul demek Türkiye demek” diyenler, 25 yıldır yönettikleri İstanbul’u ama asıl olarak İstanbul’un Avrupa’daki bir çok ülkeden daha çok olan bütçesini bırakmak istemiyorlar. Hepimizden daha iyi biliyorlar ki, bu bütçe giderse, bu bütçeden beslenen medyaları da gider, belediye üzerinden finansa ettikleri onlarca vakıf ve on binlerce kişi de gider…
Bu yüzden 40 dereden su getirmeye, Maltepe örneğinde olduğu gibi sayımı uzatmak için ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Koca Türkiye’de 5-6 saatte biten sayım, Maltepe’de bu nedenle 15 gündür bitmiyor. Hukuk-mukuk hepsi yalan! Çünkü AKP’de, MHP’de kaybettiklerinin ve Türkiye’de yeni bir siyasal iklimin başladığının fazlasıyla farkında. Bu yeni iklimin 17 yıllık ideolojik-politik hegomanyayı ve o hiç bitmeyecekmiş gibi gözüken dönemi bitirerek çözülmeyi arttıracağını çok iyi biliyorlar. AKP iktidarının “İstanbul direnişinin” bir nedeni de dönüşü olmayacak bu süreci engellemek! Bu yüzden “zaman kazanmaya” çalışıyorlar…
Nasıl yapmasınlar?
Otoriteye, paraya ve korkuya endeksli dönem bitiyor. Bozulan büyü, dayanışmayı, kamuya ve halka dair yeni hamleler yapmayı beraberinde getiriyor. Her şeyin para, her şeyin rantla ölçülmeyeceği görülmeye başlandı. Baksanıza 31 Mart’tan bu yana Türkiye’de iyi şeyler de oluyor!
YAŞASIN DAYANIŞMA!
Örneğin, 32 yıldır ODTÜ Devrim Stat’ında yapılan “Uluslar arası Bahar Şenliği” ODTÜ Rektörlüğü tarafından “yetersiz imkanlar” gerekçe göstererek iptal edilince, onlarca sanatçı devreye girdi. Haluk Levent, Selda Bağcan, Sabahat Akkiraz, Can Bonomo, Levent Üzümcü, Şevval Sam, Niyazi Koyuncu, Moğollar, Mor ve Ötesi, Hayko Çepkin, Bulutsuzluk Özlemi, Genco Erkal gibi kamuoyunun yakından tanıdığı sanatçılar “biz buradayız ve hiçbir ücret talep etmeden şenliğe katılırız. ODTÜ gibi Türkiye’de özgürlüğün, demokrasinin, başarının simgesi olmuş bir üniversitenin öğrencilerinin yarattığı gelenek sürmeli” deyince, Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen de ODTÜ Rektörlüğü’ne dönüp “eğer sorun olanaksızlıksa , maddi, teknik, tüm desteği belediye olarak biz verelim; biz karşılayalım” dedi...
Başka hangi örnekler var, bir bakalım:
BABANIN MALI MI, KAMUNUN MALI MI?
ANKARA: Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, AKP ve MHP'li meclis üyelerinin itirazına rağmen belediye ait şirketlerin yönetim kurullarını değiştirme ve birçoğunun tasfiyesi için talimat verdi. Arkasından da “bundan sonra belediyenin ihalelerini belediye kendisi yapacak. Hiçbir şekilde işçi çıkarmadan o işçilerin devrini sağlayacağız" dedi…
ŞİŞLİ: Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin, belediyenin kiraladığı araçları geri vermeye başladı. “Belediyeye lüks araçlarla gitmeyeceğim. Ağırlıkla yürüyeceğim. Ya da çevre dostu araçlarla seyahat edeceğim” dedi. Çalışmadan para alan “Bankamatik memurlarını işten çıkaracağım” diyen Keskin, eski Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün başında olduğu Şişli Meslek Yüksek Okulu Vakfı'na devredilen toplam değeri 500 milyon dolarlık 9 taşınmazla ilgili kararları iptal etti, Şişli Belediyesi’ne ait, yüksek gelir getiren otoparkları da geri alacağını açıkladı…
TUNCELİ: Tunceli’nin TKP’li Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu belediye binası önünde bulunan duvar ve korkulukları yıktırarak Belediye’yi “kolayca ulaşılabilir” bir yere dönüştürürken“Tunceli'yi üretimde Türkiye'de model yapacağız” dedi…
BİLECİK: Bilecik’de de yeni Belediye Başkanı Semih Şahin, belediye binası önünde yazılı olan "Bilecik Belediye Sarayı" yazısını söktürüp yerine "T.C. Bilecik Belediyesi" yazısını astırdı…
ADANA: Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, herkese “eşit hizmet” sözü verdi, Adana'nın Şakirpaşa mahallesinde 'Ölü Mahmut' olayı olarak bilinen 40 yıllık tapu sorununu çözdü…
ANTALYA: Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, 55 yıllık “Altın Portakal Film Festivali’ni özüne döndüreceğiz, bütün sanatçıları sürece katacağız” dedi…
CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun da "Belediye Başkanlarımız, göreve başladıktan sonra 45 gün içerisinde 'Mevcut Durum Raporu' hazırlayarak belediyeyi hangi koşullarda devir aldıklarını, devam eden projeleri, belediyenin varlıklarını, borçlarını ve mali durumu kamuoyu ile paylaşacak, CHP’li belediyelerin, şeffaf ve hesap verebilir” olacak dedi…
YENİ BİR SİYASAL İKLİM
Bunlar daha başlangıç gibi gözüküyor. Eğer CHP belediyeleri bu “ilk adımlarda” olduğu gibi kamucu, halkçı sosyal demokrat belediyeciliği lafta bırakmayıp gerçekten uygularsa ben olacakları şimdiden söyleyeyim:
1) En önemlisi Türkiye normalleşir. Belediye ile halk arasındaki kalın duvarlar yıkılır. Belediyeler, kapitalizmin bile kendi kurallarını zorlayan, birkaç yılda hızlı zenginler yaratmanın aracı değil, hizmetin, sosyal-kültürel etkinliklerin, yaşanabilir kentlerin aracı olur.
2) Seçim sonuçlarıyla, özellikle 2014 sonrası başlayan ve
“ne yaparsak yapalım sonuç değişmez” ezberi bozulduğu için, kimsenin sonsuz ve muktedir olmadığı, sandığın değiştirebileceği görüldüğü için, bu durum, normalleşmeyi hızlandıracak, insanlar da rahatlamayı, özgüveni ve yaratıcılığı arttıracaktır.
3) Bu gelişme, tıkanan ve kendisini hem ekonomik, hem de siyasal olarak taşıyamayan sistemin sorgulanmasını beraberinde getirecek, iktidar partisi AKP başta olmak üzere bütün partilerde, ittifaklarda ve medyada değişimi ortaya çıkaracaktır.
4) Bu değişim, yeni bir siyaset tarzını öne çıkartacak, bakış açısını değiştirecek ve Türkiye’de siyasetin sağında, solunda, merkezinde yeni yüzleri, yeni sesleri ve en önemlisi de yeni sözleri ortaya çıkartacaktır!
5) Ülkemizin ve rant çevreleri hariç 80 milyonun yararına olacak bu süreci, daha az sancılı, kavgasız-dövüşsüz yaşamanın yolu,
“İstanbul’da yeni seçim” senaryolarına başvurmadan, hiçbir pazarlığa girmeden, mazbatanın derhal İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilmesinden geçer…