Davutoğlu net konuştu: Kesinlikle erken seçim olacak

Yayın tarihi: 20 Aralık 2020 Pazar 5:18 pm - Güncelleme: 20 Aralık 2020 Pazar 7:56 pm

Gelecek Partisi lideri Davutoğlu, “Türkiye’de can yakıcı bir tablo var, kesinlikle erken seçim olacak. 2021’in ikinci yarısında erken seçim olacağını öngörüyorum” dedi. Türkiye’de mülkiyet hukukunun ciddi tehlike altında olduğunu belirten Davutoğlu, “Sayın Erdoğan, şu an kendi damadının adını ağzına almıyor. Şimdi Naci Ağbal ile Lütfi Elvan’ı mı koruyacak? Bu insanlar susmamalı, Erdoğan bu insanlara da ‘faizci’ demişti…” ifadelerini kullandı.

Karar TV’den Elif Çakır ve Taha Akyol’un sorularını yanıtlayan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, erken seçimle ilgili net konuştu, “Türkiye’de can yakıcı bir tablo var, kesinlikle erken seçim olacak. 2021’in ikinci yarısında erken seçim olacağını öngörüyorum” düşüncesini dile getirdi.

Davutoğlu, Türkiye’de mülkiyet hukukunun ciddi tehlike altında olduğunu belirterek, “Sayın Erdoğan, şu an kendi damadının adını ağzına almıyor. Şimdi Naci Ağbal ile Lütfi Elvan’ı mı koruyacak? Bu insanlar susmamalı, Erdoğan bu insanlara da ‘faizci’ demişti. Eğer Merkez Bankası bilançosunu görüp de bir sonuca ulaşamıyorsanız, bu vahim bir tablodur. Bilançoyu anlamak için yardım alınıyorsa, başbakanlık da yapılmaz kusura bakmayın” dedi.

Davutoğlu, Çin’den gelen koronavirüs aşısına güvenmediğini belirterek, “Bilimsel çalışmaya karşı tez de üretilebilir. Düşünce özgürlüğünün olmadığı yerde, hele devletin kurumu bir aşı üretmişse ona karşı eleştiri getirme şansın olmadığı yerlerde, o aşının kendisinin test edilmesi de zorlaşır. Bu açıdan Çin aşısına çok güvenle bakamıyorum. Çin bilimsel çalışmaları tekelinde yürüten bir ülke” diye konuştu.

Davutoğlu, HDP’nin kapatılması yönündeki tartışmalarla ilgili, “Siyasi partilerin kapatılmasına esastan karşıyım” dedi, Cumhur İttifakı’nın Doğu ve Güneydoğu’da oy kaybettiğini söyledi.

Davutoğlu şunları kaydetti:

“ÇİN’E ÖZEL KAYIRMACILIK VAR”

Son dönemde Çin’e dönük özel bir kayırmacı ve hiçbir sorgulama olmayan bir yaklaşım var. Dolayısıyla bu bir güven ortamı oluşturmuyor. Son dönemde iktidar sahipleri, bir karar alırken en önemli kriter şu: İçerideki gücümüzü nasıl konsolide ederiz.

İkincisi, buradan bize bir kaynak akar mı? Bize derken ülkeye kaynak akması başka, kendilerine yakın şirketlere bir kaynak akması ayrı bir şey. Çin ile ilgili beklenti Kanal İstanbul’un yapılması üzerine bir kaynak gelecek şeklinde hatta Kanal İstanbul yakınlarında belli alanların Çin’e bırakılarak bunun yapılacağı gibi tezler işlendi ki; bu ulusal egemenliği de ekonomik rantabiliteyi de yok eder.

“İKTİDAR KİM OLURSA OLSUN YAPTIRIMLAR KARŞISINDA NET TUTUM TAKINIRIZ”

İktidar kim olursa olsun Türkiye’ye dönük bir yaptırım uygulanırsa biz o iktidarın yanında bu yaptırımların karşısında net tutum takınırız. Bu tartışılmaksızın benimsediğimiz bir ilkedir ama bu yaptırımlara sebep olan dış politika anlayışını da ayrıca eleştiririz. Takip edilen dış politika rasyonel bir dış politika değil kişisel ilişkilere dayanmış bir politika. Trump gibi dengesiz bir kişi size ‘aptal olma’ diye bir mektup yazabilmiş ve siz de buna tepkisiz kalmışsanız bu sizin kırılganlığınızı gösterir.

“HDP’NİN KAPATILMASINA KARŞIYIM”

Siyasi partilerin kapatılmasına esastan karşıyım. HDP ile siyasi anlamda anlaşmamız mümkün değil, terörle arasına mesafe koymadıkça… Ama ben bu mücadeleyi Diyarbakır sokağında veririm, Batman sokağında veririm. Bu bir siyasi mücadeledir. Diyarbakır, Batman, Van, Silopi sokağına inmeyip Ankara’da HDP’yi kapatmak üzerinden kendi kitlelerini konsolide etmeye çalışanlar teröre en fazla primi vermiş olurlar.

Siyasi partilerin kapatılması yöneticilerin cezalandırılması değil sadece. Bir müddet sonra ona oy veren kitlelerin cezalandırılması anlamına gelir. Bir süre sonra o kitleler sisteme olan güvenlerini kaybederler. O kitleler ya terör örgütünün propagandasına açık hale gelirler ya da apolitik bir şekilde kenarda beklemeye başlarlar.

“CUMHUR İTTİFAKI İKİ YERDE OY KAYBEDİYOR”

Burada da iki yüzlülük şurada: Aynı Bahçeli ve milletvekilleri Meclis’e gidiyorlar. HDP ile yan yana oturuyorlar. Sonra gidip İç Anadolu’da ve Karadeniz’deki bu konuda kaygılı seçmeni tahrik etmek üzere konuşuyorlar. Cumhur İttifakı iki yerde oy kaybediyor; Doğu ve Güneydoğu’da oy kaybediyorlar. Artık orada Gelecek Partisi ve HDP var.

Yıllardır devlet bekası diyerek İç Anadolu ve diğer havzalardaki oylardan kopuyorlar. Şimdi buna karşı tekrar bir hamaset uyandırmak tekrar bir düşman yaratmak… Eğer bu konuda samimilerse gitsinler alanda siyasi mücadele yapsınlar. Onu da yapmayacaklar, bunu yapanların önünü kesecekler. Bu teröre verilen en büyük destek haline geliyor zamanla.

“AĞBAL İLE ELVAN’I MI KORUYACAK!…”

Sayın Erdoğan, şu an kendi damadının adını ağzına almıyor. Şimdi Naci Ağbal ile Lütfi Elvan’ı mı koruyacak? Bu insanlar susmamalı, Erdoğan bu insanlara da ‘faizci’ demişti. Eğer Merkez Bankası bilançosunu görüp de bir sonuca ulaşamıyorsanız, bu vahim bir tablodur. Bilançoyu anlamak için yardım alınıyorsa, başbakanlık da yapılmaz kusura bakmayın.

“MÜLKİYET HAKKI CİDDİ BİR TEHLİKE ALTINDA”

Türkiye’de mülkiyet hukuku ciddi bir tehlike altında. Sözleşme hukuku da öyle. Türkiye’de adeta çölleşti, sorunlarımız hem hukuki hem de ekonomik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, anti-demokratik bir yapı. Bu sistem asla revize edilemez, çünkü demokratik bir başkanlık sistemi değil. Her şey yürütmeye tabi. Hukuk evrenseldir ama hukuku kontrol etmeye çalışıyorlar. İnsan temelli olmayan bir hukuk yaklaşımı olamaz. Her şey hukuk ile ilgili… Ocu ya da bucu hakim-savcılar olmayacak.” (KARAR)