CHP’li Öztrak 418 milyar doların nereye gittiğini anlattı!

Yayın tarihi: 24 Nisan 2023 Pazartesi 2:52 pm - Güncelleme: 24 Nisan 2023 Pazartesi 2:52 pm

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun hesabını soracağını söylediği 418 milyar doları anlattı. Öztrak,” İhale büyüklüğü ile olması gereken büyüklük arasındaki fark 418 milyar doları oluşturuyor. İş bilmezlikten dolayı ortaya çıkan kamu zararları buna dahil değil” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Faik Öztrak, Ekonomim’e konuştu. Öztark, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın IMF’e gidecekler iddiasına yanıt verdi. Öztrak, Türkiye’nin fon temin edebilmesi için IMF’ye ihtiyaçlarının olmadığını belirterek, “IMF lafı bizim ağzımızdan çıkmıyor ama Erdoğan’ın ağzından hiç düşmüyor” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu’nun 300 milyar getireceğiz sözünü eleştiren AKP’li Canikli’yi perişan ettiler! “Getirmek değil götürmek mi bilimsel”

Öztrak, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun hesabını soracağını söylediği 418 milyar doların nereye gittiğini de anlattı. Öztrak, ihaleler üzerinden yapılan yolsuzluklar ile 418 milyar doların oluştuğunu belirterek, kurulacak komisyon ile paranın Türk halkına teslim edileceğini söyledi. Öztrak’ın röportajından öne çıkan kısımlar şöyle:

Kemal Kılıçdaroğlu’nun daha seçim sürecinden önce dile getirmeye başladığı 418 milyar doların detayları nedir?

Kamu ihalelerinde ihale dışı yöntemler, pazarlıkla yapılan işler, yine yap-işlet-devret, KOİ projelerinde bir model çerçevesinde ortaya çıkan fiyat karşılaştırıldığında yüksek yolsuzluk tespit ediliyor. İhale büyüklüğü ile olması gereken büyüklük arasındaki fark 418 milyar doları oluşturuyor. İş bilmezlikten dolayı ortaya çıkan kamu zararları buna dahil değil. Bunları getirmenin yöntemleri dünyada uygulanıyor. Bunun için Ortak Politikalar Mutabakat Metninin ‘Yolsuzluklar’ bölümü altına, ‘yolsuzluktan elde edilen yurt dışına kaçırılan paralar geri getirilecek, Mal Varlıklarının Geri Alınması Ofisini kuracağız’ ifadeleri yer alıyor. Bu ofis, Avrupa Birliği müktesebatı çerçevesindeki ofislerden ve dünyada da işleyen bir mekanizma. Bu nedenle 418 milyar doların getirilmesi çok zor değil.

Bir diğer konu da yurt dışından geleceği söylenen 300 milyar dolarlık finansman. Hangi koşullarda gelmesini öngörüyorsunuz?

Doğruları yapmanız halinde 300 milyar dolarlık imkan olduğu konusunda tespitlerimiz var. Bu sadece borç değil, ağırlıklı olarak doğrudan yatırım ve fonlar. Şu anda Türkiye’de yabancı yatırım yok.

Kılıçdaroğlu: Bazı kanallar çalınan 418 milyarı anlattığım kısa filmleri yayınlamayı reddetti

Finans sektörüne yönelik düzenleyici denetleyici çerçeveye ilişkin düzenlemeler o kadar fazla ki kimse bu sistemden bir şey anlamıyor, korkup kaçıyor. Hükümet son zamanlarda ağırlıklı biçimde oyun oynanırken kuralları değiştiriyor. Bu yerli ya da yabancı hiçbir yatırımcının kabul edemeyeceği bir husus. Hukukun üstünlüğü, kuralların ikide bir değişmeyeceği parlamenter sisteme geçiş, demokrasinin güçlendirilmesi ve ekonomiye dönük öngörülebilirliği artıracak düzenlemelerle yabancı sermayeye uygun ortam yaratılacak.

Dünyada; yeşil ve dijital dönüşümü önceleyen, rekabet gücünü artıracak, kalkınma ve sürdürülebilirlik fonlarının talep ettiklerine uygun, saydam ciddi para var. Bu fonları yönetenlerle yaptığımız temaslarda Türkiye’ye geleceklerini söylediler. Özellikle bizim gibi ülkelere giden finansmanda daralma yok. Ancak doğrular yapılmadığı için paralar gelmiyor.

Seçimi kazanmanız halinde IMF konusunda nasıl bir politika izleyeceksiniz?

Şu anda Türkiye’nin küresel piyasalardan fon temin edebilmesi veya içerdeki yatırımcıları yenden yatırıma teşviki için IMF’ye ihtiyacı yok. Doğruları yaptığı zaman dünya piyasalarından rahatlıkla kaynak bulabilir. IMF lafı bizim ağzımızdan çıkmıyor ama Erdoğan’ın ağzından hiç düşmüyor. Türkiye 2000 yılında yaşanan kriz çerçevesinde Güçlü Ekonomiye Geçiş Programını yapmıştı. Buna da bütün dünyadan destek sağlamıştı. AK Parti iş başına geldiğinde elinde böyle bir program vardı. Yerli, milli bütün dünyanın güvenini kazanmış programla 2013’e kadar gitti. Ardından, Cumhurbaşkanı seçimine ilk aday olduğunda, “Alışılmış Cumhurbaşkanı olmayacağım” dedi, her şey altüst oldu. Ekonomi hızla bozulmaya başladı. Milletin cebindeki para azalmaya başladı. 2018’de tek kişilik Cumhurbaşkanı Hükümet sistemine geçildi. Büyümeyi sıcak parayla finanse etme alışkanlık haline geldi. Yapısal reformlar yapılmadı, ülke borca battı, borçlar betona yattı. 2018’de “ben ekonomistim” dedi, “faiz sebep, enflasyon sonuç” ifadeleri geldi. Paramız pul oldu, enflasyon hortladı, bütçe açığı, dış açık, başını alıp gitti. Bunun üstüne deprem geldi ve o süreç de çok kötü yönetildi. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye ekonomisi ikili krizden geçiyor. Bir tanesi devlette yönetim krizi, öbürü de ekonomik kriz. Bunun neticesinde de ülkeyi idare edenlere güven kalmadı. Güvenin olmadığı yerde ne tedbir alırsanız alın ekonomiyi yönetemiyorsunuz. Şu anda büyümeyi devam ettirebilmek için ekonomiyi ciddi derecede hormonluyorlar, kamu bankaları alabildiğince istismar ediliyor.

Ülkede fiyatlar artık piyasayla değil regülasyonlarla belirleniyor. Aşırı ısınmış ekonomi, uzunca süre sabit döviz kuru politikaları yürütülüyor, bunun sonucunda da cari açık, dış ticaret açığı her ay rekor kırıyor. Ülkeye getirilen finansal baskılama ve karmaşık regülasyonları kimse anlamıyor. Anlamadığı için de piyasa oyuncuları tedirgin. Bu kadar cari açık verirseniz döviz rezervleriniz yetersiz, bir anda seçim ekonomisi nedeniyle hızla daralan bir kamu mali alanıyla karşı karşıyayız.

418 milyar dolar nereye gitti? CHP’li Başarır kalem kalem anlattı

KKM’ye yönelik bakış açınız ne olacak?

KKM’nin piyasadaki atalet; yani cari açıktaki artışın, rezerv azalışının döviz fiyatına çok yansımaması bakımından bir etkisi var ama bunun maliyeti çok yüksek. Yani geçen sene devletin cebinden bir kuruş para çıkmayacak dediler. Oysa KKM’yi finanse etmek için bütçeden 90 milyar, Merkez Bankası’ndan da bir o kadar para çıktı. Aslında faize yansıyacak bir şey bütçenin doğrudan ödemelerine yansıdı. Sermaye transferlerine yani bütçenin transfer ödeneklerine yansıdı. Büyüklüğü 88 milyar dolara ulaşmış vaziyette. Vadesi geldiğinde yeni KKM hesabı açılmayacak. Bunun dışında da yeni KKM açılmayacak. Yani bizim genel stratejimiz bu olacak. Tabii ki bu stratejiyi döviz piyasasındaki dengeleri bozmayacak şekilde uygulayacağız. Konvansiyonel politikalara kırıp dökmeden geçmeye çalışacağız.

Piyasalarda seçim sonrası kim iktidara gelirse gelsin kurda artış beklentisi var…

Geçen ayın sonuna kadar 18,80 civarında gezen kur birden bire 19’un üzerine sıçradı. Kuru orada tutmak için uygulanan politikaların sürdürülebilir olmadığı açık. Swap geliyor, içerde ise döviz nereden gelirse gelsin Merkez Bankası’na aktarılıyor. İhracat gelirinin önemli bir bölümüne kadar çıkan bir nevi el koyma vaziyeti var. Piyasanın döviz talebine önce cevap verdiler, yetmedi piyasanın döviz talebine sınır koymaya çalıştılar. Alım satımı saat yönünden sınırlandırdılar. Garip bir noktaya doğru geldik. Artık herkes kurun nasıl tutulduğunu, TL değerinin hangi yöntemle müdafaa edildiğini biliyor. Uzunca süredir Türkiye sabit kur uyguluyor, kurun durduğu yer neticesinde TL aşırı değerlenmiş vaziyette. Bu çerçevede rezerv yok, paranızın aşırı değerlendiği söyleniyor. Beklentileri yönetebilmek ve döviz piyasasındaki hareketlenmeleri asgari seviyede tutabilmek çok önemli. Ben güven uyandıracak MB yönetiminin bunu sağlayabileceğini düşünüyorum.