Batı Türkiye ve dünyanın nasırına basmayı sürdürüyor

Yayın tarihi: 20 Nisan 2023 Perşembe 11:43 am - Güncelleme: 20 Nisan 2023 Perşembe 11:44 am

Okay Deprem

:

İsveç Demokratik Partisi Genel Sekreteri Rikhard Yomskhof, ülkesinin bir takım kamusal alanlarında alenen Kur’an’ın yakılmasını eylemlerini desteklediğini bildirdi. “İfade özgürlüğünü savunma” adına yüzlerce Kur’an’ı bile pekâlâ ateşe vermeye hazır olduğunu ilan etti. Bu noktada adeta pes dedirten nokta, Bay Yomskhof’un devletin önemli katında bir siyasetçi, İsveç Parlamentosu Riksdag’daki adalet komisyonunun başkanlığını yapıyor olması! Böylelikle, bu tarz hakaret ve küfür hareketlerinin bu kuzey krallığının resmi politikası olduğundan bundan böyle kimsenin şüphesi kalmamış durumda.

Türkiye şu ana kadar, temel talep ve beklentisini yerine getirmeye yanaşmayan İsveç’in NATO üyeliği başvurusunu onaylamış değil. Aslına bakılacak olunursa, Vaşington ve onun Avrupalı müttefikleri Ankara’ya farklı siyasi ve bölgesel kartlar kullanmak suretiyle her daim farklı türlerde şantajlar yapagelmişlerdir. Beyaz Saray tarafından belirlenen jeopolitik amaçlar doğrultusunda, Amerikan İstihbarat Servisi (CIA); Türkiye’nin de dâhil olduğu geniş bölgede her çeşit yerel sosyo-etnik ve politik ihtilafı, hedef belirlediği devletlere karşı kullanmaktan ve onlardan söz konusu ülkeleri karıştırmak maksadıyla istifade etmekten vazgeçmemiştir.

Böl ve yönet politikası Kafkaslardan Afganistan’a ve oradan Çin’e dek uzayıp gidiyor

Yukarıda bir kez daha altı çizilen ve şu ana kadar defalarca yazıp çizdiğimiz hususların hiç birisinde yeni, yepyeni hiçbir şey yok: Amerikalıların başka – yabancı toprakları ele geçirme konusunda çok daha deneyimli İngilizlerden öğrendikleri standart neo-kolonyal politika. Kolonizatörlerin en popüler sloganları niteliğindeki “Böl ve yönet”; bugün olduğu gibi yakın tarihte de, Kafkasya başta gelmek üzere Rusya’nın içindeki bir takım yerel çatışmalar da dâhil olmak üzere, sayısız ülke bünyesindeki halk ve milletleri karşı karşıya getirip düşmanlaştırmak için sistematik şekilde ve ustalıkla kullanılagelen bir emperyal jeo-politik ve –stratejik metot. Bu yöntemden bugün Afganistan’da, kuzeydeki dağlı kabileleri Taliban’a karşı silahlandırıp yönlendirirken faydalanmaya devam ediyorlar. Ya da, 2013 sonbaharından itibaren Kiev’deki iç siyasi sürece burunlarını karıştırmalarından sonra Ukrayna’da bugün de sürmekte olan çok kanlı iç savaşa kadar giden olaylar silsilesini tetiklemişlerdi. Bir diğer yandan; ABD’nin Çin ile münasebetlerinde aynı senaryoyu gözlemlemiyor muyuz günümüzde? Amerikalı siyasetçiler bir yandan Çin Halk Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü sözde onaylarken bir diğer yandan ise Tayvan’ın Çin ana karasına yakınlaşmaması ve Çin halkı ile birleşmemesi için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.

SU-24’ün düşürülmesi ve Karlov’un katledilmesi olaylarında CIA ve MI6’nın parmağı

Vaşington’un Ankara’nın komşuları ile bozuşması için de geleneksel siyasi yönteminde fazlasıyla ısrarcı ve tutarlı olduğu aşikâr. Uzmanlar; Rus bombardıman uçağı SU-24M’in 2015 yılında düşürülmesi ve bir sene aradan sonra Rusya Federasyonu’nun Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un öldürülmesi operasyonlarının arka planında CIA ve MI6’nın olduğuna dair sayısız bulguya işaret ediyor. Peki ya Yunanistan, İsrail ve Suriye ile ilişkilerin tam da bu bağlamda sürekli suretle gerginlik içerisinde olmasına ne demeli?.. Türkiye’nin her şeye karşın komşuları ile arasındaki münasebetlerin bitmek bilmeyen bir gerilim sarmalına bağlı kalmasından elbette ki gerçek anlamda bir çıkarı olamaz. Gerilim ve çatışmadan esas olarak beslenenler ise Ortadoğu’ya uzak konumda; Vaşington, Brüksel ve Londra’daki büyük kabinlerinde oturuyorlar. Çıkarları; NATO mensubu ve Avrupa Birliği’nin “ezeli” üye adayı olan Türkiye’nin gerek kendi içinde gerekse de etrafındaki geniş bölgedeki hassasiyetlerini ve zayıf noktalarını kaşımakta ve bunları zaman zaman ona karşı kullanmakta yatıyor…