Bir kez daha Trump sahnede. Ne günlere kaldık demeyin, bunlar daha iyi günlerimiz demek zorunda kalacağız. Hatırı sayılır bir çoğunluk, muhteremin henüz giderken dönüşüne hazırlandığını biliyordu. Bu acıklı tahmine sahip olanlardan biri de bendenizdim. Çünkü çağın ruhu Trump’ın ruhudur. Bitti.

Eskiden -Mış gibi yapan kişilikler vardı ya. İşte artık o –Mış’a bile gerek yok. Siyasi tarihimizde çok görmüştük biz bu liderlerden. Sonra retorik değişti çoluk çocuğa haber izletmediğimiz aleni küfürler koca koca adamların ağzından söylenir oldu. Bunu da yapmış olamaz, bunu da söylemiş olamaz, dediğimiz neler varsa hepsi yapıldı, söylendi. Sonra babayı örnek alan erkek çocuklar onu geçmek için daha da küfürbaz daha da saldırgan daha da maço oldular. Ve tabii daha da suçlu. İzliyoruz işte dünyayı saran Z Kuşağı çeteciliğini… Ne kadar kriminal o kadar ünlü , ne kadar cahil o kadar nüfus sahibi.
Ömrünün son demlerinde büyük yazar Chomsky hala meram anlatma derdinde diyor ki, “İnsanlık tarihinin en büyük suçlusu Trump!”. Trump’ın her şeyi sıra dışı. Kaba saba, kibirli, küfürbaz, saldırgan. Akranlarını zorbalayan iri kıyım ergen gibi. Ama dediği dedik çalığı düdük. Ahali ona bayılıyor. Türkiye’de de az buz destekçisi yok. (Tabi biz buna şaşırıyoruz muyuz, o ayrı) Meşhur kongre baskınını hatırlayın. ABD tarihinde ilk kez bir siyasi lider seçim sonuçlarına karşı çıkıyordu. Tuhaf kılıklı yandaşlar ‘idam’ naraları atarak kongreyi basıyordu. İdamı istenen gariban da oyları sayan kendi partilileri. Trump bu baskından dolayı yargılanmadı. 

Göçmen anne babanın çocuğu Donald
Küçük Donald çoğu erkek çocuğunun aksine adeta babasına aşıkmış. Kadınlara ettiği hakaretlerle manşet olan Trump’ın mazisinde kendi annesinin de pek değerli bir yer tuttuğunu söylemek zor. Zira biyografisini yazan gazeteciler diğer liderlerin aksine  Trump’ın annesinden pek bahsetmek istemediğini vurguluyor. İskoç göçmeni anne gençliğinde temizlik işlerine giden, dramaya ve gösterişe meraklı biri olarak tanımlanıyor oğlu tarafından. Babasıyla evlendikten sonra sınıf atlıyor ve hayır işlerine yöneliyor. Fakat bu işler de oğul Trump için çok da bahsedilmeye değer değil. Yani evde kraliyet ailesini hayran hayran izleyen saf bir ev kadını olarak baba Trump’ın yanında esamesi okunmuyor.
Ama laf emlak kralı babasına geldiğinde oğul Trump yelkenlerini şişiriyor. Siyahi ve hispanik göçmenlere ev satmak istemeyen babasını daha o yıllarda canhıraş savunuyor. Oğul Trump annesinden bahsetmezken babasının gücüne adeta tapıyor. Alman kökenli baba, beş çocuklu Bay Fred hayallerindeki evlada Donald’la sahip oluyor. Ve yeni emlak kralı olarak oğlu da artık her arazinin sahibi olarak dünyaya hükmediyor.

Akıl sağlığının ters yasası: Deli mi dahi mi?
Meşhur Psikiyatrist Ghaemi*, Amerika’da çok satan kitabı Birinci Sınıf Delilik’te akıl hastalıklarıyla dünya liderlerinin biyografisi arasında bağlantı kuruyor. Ve şu iddiada bulunuyor: “Anormal zorluklar anormal liderler yaratır.” Hitler, Churchill, Lincoln, Rooselvelt, Kenndy ve Gandi başta olmak üzere bipolar bozukluk yani eski adıyla manik depresif duygu durum bozukluğundan muzdarip olduklarını savunuyor. Bu efsanevi liderlerin ani yükselişlerinin, akıl almaz hamlelerinin ve zaman zaman kapıldıkları aşırı melankolinin izlerini dünya tarihine yön veren olaylarda arıyor. 
Anormal koşullar mı anormal lider yaratıyor yoksa anormal lider mi anormal koşullar yaratıyor aslında dünya bu konuda bolca ders aldı ama akıllanmıyor, akıllanmıyoruz. Anormaller seçimlerde annnormalll başarılı! Ortalık küfür kıyamet ama kadınlar gidip oy veriyor. Çünkü ‘güce tapmak’ işte bizim evrimsel ve karanlık tarihi gerçeğimiz. Bu ‘anormal’ liderlerde empati, merhamet, vicdan olmadığı için çocukluk düşlerini dibine kadar sömürüyor.
Hasılı dünyanın kaderi, süpper güçlü babanın ‘anormal süper güçlü’ oğlu Trump’ın iki dudağı arasında. Siz söyleyin serseri mi yoksa bir dahi mi?

*Birinci Sınıf Delilik/ Yazar: Nassır Ghaemi/ İthaki Yayınları