Aklımızı Başımıza Alalım
Prof. Dr. Örsan K. Öymen, Asos’ta felsefe seminerleri düzenliyor. 3-4 Şubat 2023’teki seminerin konusu, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılı Vesilesiyle:Felsefe, Bilim ve Aydınlanma”
Prof. Öymen seminerde “Aydınlanma, Atatürk ve Cumhuriyet” üstüne konuşmuş. Öymen’in konuşması şu kitapta yayınlanmış, “Cumhuriyetimizin 100. Yılında/Aydınlanmalar/ Demokrasi/ Günümüz Üzerine DüşüncelerEditötler: Prof. Dr. Nur Beyaz Erkızan- Doç. Dr. Mustafa Günay, Sentez Yayıncılık, Bursa, 2023, Y-99)
Öymen, konuşmasını şöyle bitirir, “Yine Atatürk’ün önemli sözlerindeb biri şudur. “En hakiki mürşid ilimdir, en gerçek kılavuz bilimdir” Burada “tarikat ve cemaat lideri kılavuz olmaz” demek istiyor. Yani “aklını ipotek altına alma”diyor. Bunu Samsun’da 1924 yılında İstiklal Ticaret Okulu’nda söylüyor. “En gerçek kılavuz bilimdir” sözü Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basması kadar önemlidir. Burada yine başa dönecek olursam, kastetiğim şey rasyonel olalım aklımızı başımıza alalım, tarikatların, cemaatlerin kölesi olmayalım, özgür ve bağımsız düşünebilelim, ancak öyle ilerleyebiliriz.”
Konuşma bittikten sonra, Öymen’e şu sorulur, “Aydınlanmanın merkezlerinden birisi de Kant ve Hegel aslında, Almanya’da İkinci Dünya Savaşı’nda ve Nazizim döneminde aydınlanmanın yerleşmemiş olduğunu düşünüyorum ben. Çünkü başarılı olsaydı, Nazizim bu kadar yükselmezdi. Günümüze gelirsek aynı şeyleri biz yaşıyoruz. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da çok hakim bir şekilde sürüyor. Ben aydınlanmanın kasıtlı olarak gölgelenmeye çalışıldığını düşünüyorum dünyada.”
Öymen bu soruyu şöyle yanıtlar, “Almanya’da Nazilerin 1933 yılında iktidara gelmesi, elbette ki, sürecin tamamlanmamış olduğunu bize gösterdi. Zaten bu bir süreç, yani bir anda dünya,insanlık aydınlanacak diye bir şey yok.” Öymen daha Hitlerin nasıl erke edildiğini gösterir. “1932 seçimlerinde %33 oy aldı Adolf Hitler’in partisi. Askeri darbeyle gelmedi. Bildiğimiz serbest seçimli çok partili parlementer sistemde iktidara geldi. Anayasa gereği birinci çıkan partiye hükümeti kurma görevi verildi. Aslında seçimde ikinci olan Alman Komünist Partisi’nin oy toplamı, Nazi partisinin üstündeydi.
Ama sol bölündü, erk olmadı. Hitler seçici erke geldi... Sonrasını şöyle gösterir Öymen “Hükümeti kuruyor Hitler. Birkaç hafta sonra Alman Parlementosu’nda yangın çıkıyor. Parlemento binası yanıyor, Hitler diyor ki, ‘Bunu komünistler yaptı, Sovyetler Birliği darbe girişiminde bulunuyor, Almanya’da komünist rejim kuracaklar.’ O aşamada olağanüstühal ilan ediyor. Cumhurbaşkanı’nın onayıyla ve onun tabii büyük hatası var. Ondan sonra Komünist Parti Milletvekilleri tutuklanıyor, sosyal demokratlar, komünistler, solcu milletvekilleri, bir çoğu hapse atılıyor.” (Öymen, age, Y-111)
Bütün bunlar 500 yıl önce Prusya kralı Büyük Friedrich’le (1712-1786) başlayan aydınlanma devrimi şu filozof ve yazarla sürdürüldü. Kant (1712-1784), Goethe (1749-1832), Schiller (1759-1805), Hegel (1770-1831). Ayrıca 20. Yüzyılda Alman yazarları Bertolt Brecht, Stefan Zewig, Thomas Mann, Anna Seghers...
Demokrat... aydınlanmacı kültür, Alman halkının faşist Nazi partisinin tuzağına düşmesine engel olamadı. Tarihin trajik noktasıdır bu.
Kara Gün- Türkiye
Egemenlerin... özellikle toprak ağalarının baskısıyla Köy Enstitüleri kapatıldı. Yıl 1946... Bu yılı gericiliğe dönüş diye niteliyorum. Gericilik CHP’yle başlıyor, DP’yle hızlanıyor. DP Türkçe ezanı Arapça hale getiriyor. Ezanın Türkçe’den Arap diline çevrilmesiyle Merdan Yanardağ’ın çözümlediği İslamo faşist süreç başlıyor. İslamo faşist süreç AKP-MHP birlikteliyle niteliksele dönüşüyor. Bu dönüşümü Mustafa Bildirici yazıyor. “Bugün Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ÇDES kapsamında hazırladığı plana ulaştı. Planda öğrencilere Diyanet TV izletilmesi gibi programlar yer aldı.”
İkinci bilgi Cumhuriyet’ten. Aytunç Ürkmez yazıyor, “Erdoğan imzalı genelge ile kadına şiddetle mücadele kuruluna Ali Erbaş da eklendi.” Böylece demokratik aydınlanmanın temel kurucu ilkesi sıfırlanıyor. Bu sürecin sonu. Halk oyuyla islamo faşist yönetimdir.
Şimdi soru şu, bu devinim durdurulabilir mi... Merdan Yanardağ bu sürecin yine halk oyuyla durdurulacağını gösterdi, şöyle , Kemalistlerle solun birlikteliği demokratik, aydınlanmacı... laik bir döneme girilir.
Ankara’nın Taşına Bak
Bu yazıyı yazarken Ruhi Su’yu dinledim. Ruhi Su, 1951 Türkiye Komünist Partisi’nin üyelerinin tutuklanması dolayısıyla tutuklandı. İşkence gördü. 1951-1957 yıllarında hapiste tutuldu.
Ruhi Su’yu açık alanlarda dinlerken şunu düşünürdüm. Acaba işkenceciler burada mı.
Yazıyı yazarken Ruhi Su’yu dinledim. Ruhi Su, “Ankara’nın taşına bak/Gözlerimin yaşına bak/ Uyan Gazi Kemal/ Şu feleğin işine bak.” Diyor tok sesiyle.