Haber

Amiral Cem Gürdeniz: Türkiye NATO'dan çıkmalıdır

Emekli Amiral Cem Gürdeniz, Türkiye'ye en büyük tehditlerin NATO üyesi ülkelerden geldiğini belirterek, "Ukrayna Savaşı'nın yaşandığı ve Pasifik’te ABD’nin büyük hesaplaşmaya gideceği şu günlerde Türkiye NATO’dan çıkmalıdır!" dedi.

TELE1'den Okay Deprem'e konuşan Amiral Cem Gürdeniz, röportajının ilk kısmında Türkiye'nin NATO tarihini anlattı. Gürdeniz, Yunanistan'ın tekrar NATO'ya geri alınması süreci ile Finlandiya'nın NATO'ya katılımına 'evet' diyen TBMM arasında sosyolojik bir tahlil gerçekleşti. Deprem'in röportajının ikinci kısmında Gürdeniz, Türkiye'nin NATO'dan çıkıp çıkamayacağı tartıştı. Gürdeniz, Türkiye'ye yönelik en büyük tehditlerin NATO üyesi ülkelerden geldiğini vurguladı. Röportajın ikinci kısmı şöyle:

"NATO FETÖ'CÜ ASKERLERE KOL KANAT GERDİ"

-Türkiye ve NATO ilişkileri, Türkiye’nin NATO üyeliği gelinen noktada, nereye doğru gidiyor size kalırsa? Türkiye bu saatten sonra NATO üyesi olarak kalıp devam edebilir mi sizce? Diğer bir ifadeyle, daha ne kadar kalacağını düşünüyorsunuz? Daha uzun erimli kalacağına ihtimal veriyor musunuz açıkçası? Cem Gürdeniz: Finlandiya’nın NATO üyeliği tartışmasında, ki geçtiğimiz haziran ayından beri bu kadar gecikme yaşanmasına rağmen, sözüm ona Türkiye üyeliği askıda tuttu biliyorsunuz. “Veto gücünü kullanacak, bağımsız ülke, çıkarlarını koruyacak” diye reklam da yapıldı. Ancak Türkiye’de gerek muhalefet gerekse de iktidar cephesinden tek bir kişi bile söz alıp, Finlandiya’nın NATO üyeliği aleyhinde bir konuşma yapmadı. Bu da şunu gösteriyor ki, NATO gerçekten de demek ki Türkiye’de hem iktidar hem de muhalefette çok güçlü. Ki mecliste Komünist Parti, İşçi Partisi gibi sol tandanslı partiler olduğu da biliniyor. Ancak bugün şunu görüyoruz: Gerek iktidar,gerek muhalefet, gerek cepheler, gerekse de yeni çıkan partiler; vs.; hiç birinden de şu ana kadar net bir NATO tavrı ben görmedim. Birincisi jeopolitik okumaları yok. İkincisi NATO’nun “yumuşak gücü”, NATO’nun Türkiye’de yarattığı Atlantik kimyası çok güçlü. Ben buna “Atlantik bağımlılığı” diyorum. Bu alışkanlıktan bir türlü kurtulamıyorlar. 15 Temmuz 2016’da darbe girişimi oluyor, NATO’nun tanker uçakları ve İncirlik’teki rolü buradaki duruşunu ispat ediyor. Yurt dışında NATO’da çalışan ve TSK ile ilişkileri kesilen FETÖ’cü askerlere NATO kol kanat gerip, belli bir süre için lojman bile verebiliyor. O dönemde ülkedeki NATO ve Amerikan aleyhtarlığı yüzde 90’lara varıyor. Şu anda bile NATO ve Amerikan aleyhtarlığı halka sorulsun. Yüzde 50’den fazlası onu tehdit olarak, en azından risk olarak görüyor. Ama onları temsil eden parlamenterlere, milletvekillerine bakıyorsun, hiçbir parti ağzını açıp da bir şey söylemiyor. Ben buna “İmparatorluk Korkusu” diyorum. Yani onlar Amerika’yı halen bir imparatorluk olarak görüyorlar. Yani çöken bir imparatorluk olarak görmüyorlar. Halbuki çöküyor. O bakımdan böyle biri ikilem var. Türkiye’de NATO üyeliğinden çıkma konusunda dediğim gibi; iktidar ve muhalefet partileri, devlet ve siyaset adamları, daha doğrusu sözde devlet adamları hemen hepsi de NATO’cu… Çünkü Türkiye’de gerçek manada bir devlet adamı ben görmüyorum. Çok çok az. Bunlar hakikaten de jeopolitiği, tarihi, stratejiyi, güncel olayları takip etmezler. Bu işler emek ister. Öyle oturup kahve sohbetiyle, gazetelerin manşetlerine bakmakla olmaz. Büyük okumalar, büyük değerlendirmeler yapmanız lazım. Amerika’ya bakın, neredeyse 500’e yakın Think-Thank (Düşünce Kuruluşu) vardır. Bunlar sürekli rapor hazırlarlar, siyasetçilerine raporlar sunarlar. Bizde ise bunu hazırlayanlar bir elin parmağını geçmez. Bu raporların çoğu da sathidir. Ülkemizde Think-Thank’ların çoğu da maalesef ABD tarafından fonlanır. Bağımsız olanları çok çok azdır. Yani Türkiye esas olarak Atlantikçi, NATO’cu zihniyet tarafından gerçek anlamda işgal altındadır. Bu işgali, bu içerideki işgali kırmadan Türkiye’nin NATO üyeliğinin sorgulanması, NATO’dan çıkıp çıkmamanın sorulmasını, artıları ve eksilerini tartışamazsınız. Türkiye’nin coğrafyası o kadar muhteşem ki. 1946 yılında Pentagon “Griddle Planı” ile bunu görmüş ve “bu coğrafya tarafsız bırakılamaz, çok kıymetli” diye yazmış. Ben de diyorum ki; bu bağımsız, bu güzel coğrafyayı biz artık kendi çıkarlarımız için kullanalım. Yeter artık! 1945 yılından beri Amerikalılara kullandırtmışız. Ondan önce de İngilizlere kullandırtmışız. Nedir bu Anglosakson bağımlılığı? O nedenle artık Türkler, kendi nüfus gücü, ekonomik gücü ve savunma sanayi gücüyle bunu yapacak duruma geldi. Ancak Türk halkı ve Türk siyasetçisi bu jeopolitik farkındalıkta değil. Sorun burada. Çünkü çok eğitimsizler. Türkiye’de bu konular öğretilmez. Bugün Mülkiyede bir hoca “NATO’dan çıkacağız” desin. Anında okuldan atarlar onu. Atatürk’ün kurduğu bağımsız ülkenin düştüğü gerçek durum işte budur. “Yeşil Kuşak” projesiyle 12 Eylül sonrası ülkemiz dine teslim edilmiştir. Siyasi partilerin İslamizasyonuna izin verilmiştir. Milli devleti kuran, Kurtuluş Savaşı’nı veren yüksek komuta kademesi de bu sürece onay vermiştir. En güzel örneği Kenan Evren dönemi. Hatırlayalım o dönemde Suudi Arabistan’ın Rabıta örgütü vardı. Türkiye’deki laik sistemin bir numaralı düşmanı olan örgüt. Türk imamlarının yurt dışındaki maaşlarını verdi. Uğur Mumcu bunu ortaya çıkardığında Orgeneral Kenan Evren bunu büyük pişkinlikle kabul etti. Bir ülke düşünün, temeli laiklik, laik bir ülkenin temelini dinamitleyen bir oluşuma sizin en yüksek komutadaki heyetiniz evet diyor. Türkiye’nin düştüğü durum buydu ve bu zihniyet halen devam ediyor. https://tele1.com.tr/emekli-tumamiral-gurdeniz-abd-hegemonyasi-bitmistir-575090/

"EN BÜYÜK TEHDİT NATO ÜLKELERİNDEN"

-Sizin kişisel kanaatinizin Türkiye’nin NATO’dan çıkması yönünde olduğunu görüyor ve anlıyorum. Cem Gürdeniz: Benim kişisel kanaatim odur ki, Türkiye’nin şu anki coğrafi gücü ve küresel konjonktürün dayattığı şartlar Türkiye’nin Atlantik ve Asya arasında bağımsız dış politika, güvenlik politikası uygulamasına izin verir. Bunu neden söylüyorum: Rusya Türkiye’yi işgal edemez –bu bir. İkincisi: İran da Türkiye’yi işgal edemez. Üç: Türkiye’ye şu anda en büyük güvenlik tehdidi Güneydoğumuzda denize çıkışı olan bir Kürdistan’ın kurulmasıdır. Buna yönelik en büyük tehdit NATO üyeleri ABD, İngiltere ve Fransa’dan geliyor. Dördüncüsü: Kuzey Kıbrıs’tan Türkiye’nin askeri ve siyasi varlığıyla çekilmesi. Bu noktada Türkiye’ye en büyük tehdit gene İngiltere. Fransa, ABD ve AB’den geliyor. Beşincisi Seville Haritası. Bu harita ile Mavi Vatandan mahrum bırakılarak Türkiye’nin karaya itilip denize çıkması önlenmeye çalışılıyor. Burada da en büyük tehdit ABD, Yunanistan, İngiltere, Fransa’dan geliyor. Altıncısı, Türkiye’nin emniyet alanı Karadeniz’in Amerikan ve NATO gölüne dönüştürülmesi gayretleridir. Dolayısıyla Türkiye’nin Montrö Sözleşmesi’nden en çok nefret eden grup kim: ABD ve AB. Çünkü Karadeniz’e ABD ve NATO deniz gücü elini kolunu sallayarak giremiyor. Bu yüzden Montrö’nün sulandırılıp ortadan kalkmasını istiyor onlar. Özetle şu anda Türkiye’nin jeopolitik çıkarlarını tehdit eden her şey nereden geliyor: Batı’dan. Zamanında “Sovyetler bizi işgal edecek” diye bizi içine alan kulüp, şu anda Türkiye’yi parçalamak, kıtaya itmek ve kendi uyduları haline getirmek için elinden geleni yapıyor. Ben de ‘böylesi bir örgütte daha neden duruyoruz?!’ diyorum. Şu anda Çin, Rusya, Türkiye ve Hindistan ile bir askeri ittifaka girmeden; tamamen ikili anlaşmalarla, tamamen yakınlaşmayla; yani Hindistan - Rusya / Hindistan – Çin / Çin – Rusya ilişkileri; veyahut Güney Afrika Cumhuriyeti – Çin / Güney Afrika Cumhuriyeti – Rusya, yani BRICS ülkeleri arasındaki ilişkiler gibi Türkiye de bu dengeyi sağlayabilir. Diğer bir argüman olan Türkiye NATO’dan çıkarsa Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile savaş kaçınılmaz olur şeklinde. Onlara 1974 Kıbrıs Barış Harekâtını ve 1996 Kardak Krizini hatırlatmak gerekir. Türkiye her iki krizde de NATO üyesi idi ve fiilen çatışma sürecine girmiş bir ülkeydi. Kocatepe muhribimiz batarken Yunan gemisi diye batırıldığını hatırlatırım. Yunanistan’ı korumak için diğer NATO üyelerinin Türkiye ile savaşacağı tezi de anlaşılır değil. Ege’de 12 mil ilan etmiş ve Türkiye’nin boğazını sıkmış bir devleti korumak için kendi askerini feda edeceklerini sanmıyorum. Böyle bir durum Rusya’nın Avrupa’daki manevra ve etki alanını hem genişletir hem rahatlatır. Pasifik’te yüzyılın varoluş mücadelesine giren ABD zaten Ege’de ve Akdeniz’de böylesi bir çatışamaya ne enerji ayırabilir ne de gemi tahsis eder.

"TÜRKİYE NATO'DAN ÇIKMALIDIR"

Diğer yandan NATO’cularımız “Şanghay İşbirliği Örgütü’nde ne işimiz var?!”, “Ne işimiz var baskıcı rejimlerin olduğu yerde?” diyorlar. Sanki Türkiye 20 yıldır demokrasinin cennetinde yaşıyor! Bugün en çok gazetecinin tutuklu olduğu, hapishanelerin doluluk oranının yüksek olduğu ülkeler arasında değilmişiz gibi! Sanki Türkiye NATO üyesi olarak son 71 yılda darbelere maruz kalmamış, siyasi partiler kapatılmamış, halkın demokrasi anlayışı Norveç ile aynı seviyedeymiş gibi düşünüyorlar. 1946’da Türkiye demokrasiye gerekli sosyal ve kültürel olgunluk ve ekonomik gelişmişlik kazanılmadan geçti. Atlantik emperyalizmi demokrasinin zahiri yüzünü kullanarak halkın dinsel ve etnik temelde bölünmesini kışkırttı. Bugün son 20 yıldır din temelli bir iktidar tarafından anayasaya aykırı şekilde yönetiliyoruz. Muhalefet de son seçim için dinsel ve etnik temelli argümanları kullanıyor. Demek ki emperyalizm çok başarılı olmuş. Ülkenin omurgası üniter, ulus devlet ve laik yapı hem iktidar hem muhalefetin siyasi partileri tarafından paramparça ediliyor. Türkiye 70 yıldır NATO ittifakının içinde olduğu halde başına gelmedik işler kalmadı. Bunu kimse sorgulamıyor. Türkiye’de küçük bir elit var. Lüksemburg’da veya Andorra’da yaşadığını zanneden. Bütün Türkiye’nin onların düşündüğü gibi olduğunu zannediyorlar. Öyle bir şey yok. Olan sonra bizim Mehmetçiğe oluyor. Güneydoğuda 1984’ten beri kaç bin kişi öldü, şehit düştü. Türkiye’nin diğer çıkar alanlarında yaşadığı problemlere bakıyorsunuz, NATO’dan veya AB’den bir tane bile destek yok. Çok uzağa gitmeye gerek yok: Avrupa Birliği ilerleme raporlarına bakılsın, yeter. Türkiye’nin jeopolitik çıkarlarına aykırı bundan daha güzel örnekler olamaz. Veyahut Amerikan Senato veya Kongresinin Türkiye raporlarını okumak kâfi. Kim dost ve kim düşman görülür orada. Ukrayna Savaşının yaşandığı ve PAsifik’te ABD’nin büyük hesaplaşmaya gideceği şu günlerde Türkiye NATO’dan çıkmalıdır! Zira ciddi bir emr-i vaki tehdidi ile karşı karşıya kalabiliriz. Ukrayna üzerinden Türkiye emri vakiye sürüklenebilir. Yani bugün Stoltenberg’in Ramstein açıklamasına bakın… Temmuz ayındaki Vilnius NATO Zirvesi’nde, “Ukrayna’nın NATO üyeliğini en üst gündem maddesi yapacağız” diyorlar. Ama savaş devam ediyor. Savaş devam ederken, “ Ukrayna’yı NATO üyesi yapalım”’ o anda Türkiye savaşan taraf olur. Montrö’nün bugün uyguladığı 19. Maddesi’ni uygulayamaz. Aktif Tarafsızlığı ortadan kalktığından Rusya’ya boğazları kapar. Savaş zaten NATO – Rusya savaşına dönüşeceği için bir anda tırmanma başlar. Taktik nükleer silahların kullanılacağı aşamaya kadar gelinebilir. Stoltenberg bunu düşünemiyor mu?!.. Biliyor, yalnız Amerikan kuklası olduğu için bunu söylüyor. Kısacası Türkiye batılı olmakla batıcı olmak ayrımını yapamıyor. Ben batılı değerlere sahibim ancak batıcı değilim.

"BUNU NE İRAN NE DE RUSYA YAPAMAZ"

-Rusya ve İran’ın Türkiye’yi işgal edemeyeceğini söylediniz. Bunun teknik nedeni nedir tam olarak? Cem Gürdeniz: Rusya ile sınırımız yok. Rusya’nın Türkiye’yi işgal etmesi için Gürcistan’ı işgal etmesi lazım. Zaten amfibi bir güçle Türkiye’yi işgal etmesi imkânsız. Geriye ne kalıyor: İran. İran ile de 1639’tan beri zaten savaşmamışız. İran’ın Türkiye’yi işgal edebilmesi de olası değil. Zaten mevcut askeri coğrafya kara harekâtını teşvik edecek bir coğrafya değil. Güney Doğu’da. Çünkü dağlık bir alan. Bu da imkânsıza yakın. O bakımdan en fazla hava tehditleri üzerinden füze savaşları olur. Bununla da zaten kesin sonuç elde edemezsiniz. Kesin sonuç elde etmek için mutlak suretle işgal gerekir. Mutlak suretle bayrağınızı başkente, idari bir binanın üzerine dikmeniz gerekir. Bunu ne İran ne de Rusya şu an yapamaz. Röportajın ilk kısmını okumak için tıklayınız.
NOT: RÖPOTAJIN SON KISMI YARIN YAYIMLANACAK