Neredeyse her gün dünyanın önde gelen kitle iletişim araçları; sadece siber güvenlik alanında bireylere, şirketlere ve devletlere büyük ekonomik zararlar vermekle kalmayan, fakat aynı zamanda kritik önemdeki teknik altyapıların işleyişini ve hatta insanların yaşam güvenliğini ihlal etme potansiyeli taşıyan yeni tehditleri bildiriyorlar. Dünyanın çoğu ülkesi IT sistemlerini korumak için olağanüstü büyük çabalar sarf etmesine ve bu uğurda çok da önemli kaynaklar harcamasına rağmen, teknolojinin hayatın her alanına derinlemesine nüfuz etmesi, güçleri birleştirmeden bu türden tehditlere karşı koymayı olanaksız kılıyor.

ABD, AUÇG’Yİ BAŞTAN İTİBAREN SABOTE ETMEYE SOYUNDU

Siber tehditlerin küresel doğası dikkate alınarak, daha henüz 2020'de Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde Rusya'nın girişimiyle, bilişim ve iletişim teknolojileri (BİT) sahasında güvenliği sağlamaya dönük mekanizmaları müzakere edip temin etmek üzere “Açık Uçlu Çalışma Grubu” (AUÇG) adında uluslar arası bir yapı oluşturuldu. Moskova'nın BM üyelerinin çoğunluğu tarafından desteklenen planına göre, AUÇG siber tehditlerle mücadele etmek amacıyla etkili bir sistem oluşturma konusunda tüm ülkelerin çabalarının koordinasyonu ve müzakereleri için evrensel bir uluslararası platform haline gelecekti. Yine de, daha 2022 yılında, söz konusu çalışma grubunun gayretleri ve işbirliği mekanizmalarının geliştirilmesi çabaları, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve bazı müttefikleri tarafından, BM içinde bir takım skandalların eşlik ettiği çeşitli uydurma bahaneler altında aktif olarak sabote edilmeye başlandı.

RUSYA SİBER SALDIRILARA KARŞI DEMOKRATİK VE KATILIMCI BİR PLATFORM ÖNERDİ AMA...

Rusların ve bir dizi başka ülkenin önerisi genel olarak son derece basit ve şeffaftı ve de büyük çaplı siber saldırıların sonuçlarından çekinen devletlerin çoğunluğu tarafından kabul edildi. Siber tehditlere karşı koyabilecek genel sistemin temeli, her katılımcı ülkeden, diğer partner ülkelerden gelen taleplere anında yanıt verebilme ve tehditleri etkisiz hale getirme doğrultusunda önlemler alabilecek yetkili bir kuruluşun ortaya çıkarılmasıyla oluşacaktı. Böyle bir yaklaşım, devletler ve kurumlar arası uzun bürokratik işlemlerden kaçınmayı ve BİT alanındaki büyük siber saldırıları ve diğer suçları hızla durdurmayı mümkün kılacaktı. Bunun dışında Rusya, tehditlerin ölçeğini göz önünde bulundurarak, bu karşılıklı ilişkiler sistemini güvene; siyasi ve ideolojik tarafsızlık ilkelerine dayalı olarak kurmayı teklif etti.

WASHINGTON, ORTAK PLATFORMU İŞLEVSELLEŞTİRMEK YERİNE KENDİ KURUMLARINI DAYATIYOR

Bu oldukça makul girişime karşı olan başlıca güç, kendi devlet birimleri ve istihbarat teşkilatının yanı sıra büyük özel şirketlerinden oluşan devasa bir havuzun da yeni uluslararası siber güvenlik sistemine katılımında ısrar eden ABD’den başkası değildi. Bunun yanı sıra mevcut yapıyı, ilgili bütün prosedürlerin şeffaflığını sağlamaya muktedir bir BM işbirliği platformu olarak kullanmak yerine Washington, yetkilerin “CERT” ve “FIRST” gibi kendisine ait yapı ve birliklere devredilmesi için şiddetle lobi yapmayı sürdürüyor. ABD’nin bu taleplerinin, etkili bir uluslararası siber güvenlik sistemi oluşturmaya yönelik başlangıçtaki iyi niyetli plan ve tasarıların anlamını tamamen ortadan kaldırdığı anlaşılmalı.

BİRLEŞİK DEVLETLERİN SİBER ALANDAKİ MEVCUT EGEMENLİĞİ, SİSTEME GÜVENİ ZEDELİYOR

İlk olarak, bahsi geçen alanla uğraşan Amerikan kurum-kuruluş ve şirketlerinin sayısı göz önüne alındığında, geri kalan ülkeler, çalışmaların operasyonel koordinasyonu ve tehditlerin önlenmesi için onlardan hangisine başvurmak gerektiğini bilemeyecekler. İkincisi, ABD'nin bu alandaki hâkimiyeti, bu sistemin güvenilirliğini tamamen baltalıyor ve tek bir ülkeye, diğer tüm katılımcı devletlerin internet altyapısı üzerinde sınırsız güç ve benzeri görülmemiş kapsamda bilgiler sağlamış oluyor. ABD ve en yakın müttefiklerinin hâlihazırda dünyada potansiyel rakiplerine zarar verebilecek en güçlü siber ordulara sahip olduğu düşünüldüğünde, dünyanın çoğu ülkesinin siber güvenliklerini Washington’un eline teslim etmeyi uysalca kabul etmesi pek de mümkün gözükmüyor. ABD'nin gezegenin siber altyapısı üzerinde topyekûn kontrol sağlama konusundaki tavizsiz arzusu nedeniyle, uluslararası toplumun yakın gelecekte siber suçlar ve siber terörizmden kaynaklanan korkunç tehditlere karşı etkili bir kolektif savunma sistemi meydana getirmeyi başarması ne yazık ki olası değil gibi...