Ali Babacan: Ekip değişikliğine gittiler, yeni bir şeyler deniyorlar

Yayın tarihi: 6 Ocak 2021 Çarşamba 10:57 am - Güncelleme: 6 Ocak 2021 Çarşamba 11:04 am

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan erken seçimle ilgili konuşurken, “Şimdi yeni bir şeyler deniyorlar, tekrar reform demeye başladılar, ekip değişikliği yaptılar. Bunun sonuçlarını bir bekleyeceklerdir diye tahmin ediyorum” ifadelerini kullandı. Babacan, Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan yeni atamaya ise “Bir kurum ya biat edecek ya tamamen emrinde olacak ya da kapanacak. Yönetim zihniyeti böyle” sözleriyle tepki gösterdi.

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Habertürk TV’de yayımlanan ‘Fatih Altaylı ile Teke Tek’ programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Babacan, “2023 Haziran’a kadar bu sistemin dayanmasını zor görüyorum. Seçimi erken yapmak Cumhurbaşkanı tarafından tercih edilebilir. Şimdi yeni bir şeyler deniyorlar, tekrar reform demeye başladılar, ekip değişikliği yaptılar. Bunun sonuçlarını bir bekleyeceklerdir diye tahmin ediyorum. Ama ne olursa olsun, sonuç olmayacak. Şu andaki yönetim farklı alanlarda U dönüşü yapabilir yapabilir, pragmatist davranabilir. Hukuk reformu olmaz. Yargının bağımsızlığına inanan bir zihniyet yok. Bizim anladığımız anlamda hukuk reformu yapmazlar. Özgürlük, adalet sorunumuz var. Ona inanan bir zihniyet yok şu anda” dedi.

“GENÇLER FISILDAYARAK KONUŞUYORLAR”

Babacan, “Deva Partisi’nin iktidar olduğu zaman ülke çok hızlı toparlar. Çünkü biz ‘artık özgürsünüz, konuşun, biz size karışmayacağız. Hiçbir gazetecimiz eleştirel yazı yazdı diye artık işten arttırılmayacak’ diyeceğiz. ‘Türkiye konuşsun’ dediğiniz an Türkiye rahatlayacak. Akademisyenler bir imza attığı için, inat uğruna bir üniversitenin, Şehir Üniversitesi’nin kapandığı bir ülke olduk. İşte Boğaziçi’ni gördük. 41 ile gittim ben. Hepsinde çarşı pazar dolaştım. İşsiz gencimiz çok. Gelip, fısıldayarak, sağa sola bakarak problemlerini bana anlatıyorlar. Niye fısıldadığını soruyorum ‘Yarın KPSS’ye gireceğim, sınavda geçerim ama mülakatta elenirim’ diyor” diye konuştu.

“AYM’DE YÜZDE 91 HAK İHLALİ KARARI VERİLDİ”

Babacan, “Yargının bağımsızlığı açıklama meselesidir. Dönüp hakim ve savcılara diyeceksiniz ki, ‘artık bizden size telefon, pusula gitmeyecek, yasalara bakın ona göre kararınızı alın’ denilecek. Bağımsızlık böyle sağlanır. Anayasa Mahkemesi’ne giden hak ihlalleri var biliyorsunuz. AYM’nin bu güne kadar esastan incelediği dosyaların tam yüzde 91’de hak ihlali var. O kararları alanları çağırıp bir konuşmak lazım. Ama bunu yargının içinde kuracağınız mekanizmalarla oluşturmanız lazım, siyasi müdahalelerle değil. Bir mahkemenin aldığı karar sürekli üst taraftan bozuluyorsa o mahkemeye ‘siz ne yapıyorsunuz’ denilir, kalite kontrolü yapılır. Türkiye artık bugün hukuk devleti sorgulanan bir ülke haline geldi. Basın özgürlüğünde listenin diplerinde Türkiye. Bunu düzeltmeden adaleti sağlamak mümkün değil.Eğitimde, girişimde fırsat eşitliği çok önemli. Adaletin bir de o boyutu var. Bunun için de adımlar atılması lazım. İnanın bunların çoğu kolay. İyi ve düzgün ekiple çok çabuk toparlar. Gerçekten demokrat duruşu olan, özgürlüğe, güçler ayrılığına inanan bir ekip işidir bu” ifadelerini kullandı.

“BAZI ARKADAŞLARIMIZ 80’LERİN ACISINI YAŞADI”

Babacan, partisinin 1. Olağan Kongresi’ndeki 28 Şubat konuşmasıyla ilgili ise şunları söyledi:

“Konuşmanın bütününe bakarsanız, benim duygusallaştığım konuşmaya. 1980 darbesinden bahsediyorum. Şu anda aramızda olan arkadaşlarımızın bazıları o acıları yaşadı diyorum, arkasından kendi kız kardeşimden örnek veriyorum. Zamanında zulme uğramış insanlar devlet gücünü eline geçirince başkasına zulmetmeye başlamış. 12 Eylül’de askeri rejim zulmü var, arada yargının yanlış iş yaptığı dönemler var. 28 Şubat’ta askeri vesayet var. Zamanında zulme uğramış bir siyasi hareket kendisi zulmeden bir hale dönüşüyor. Buna dikkat çektiğim bir konuşma. Konuşmanın akışı bu. O anda kızkardeşimin salondaydı, biraz yorgundum, biraz da duygusallık konuşmaydı, bir 40 saniye öyle konuştum. 2013’te Gezi olaylarında kaç kişi bana sordu, ‘Ne oluyor’ dedi. Ben de ‘AK Parti kurulu düzene isyan ederek ortaya çıkmış parti’ diye savundum. Bir noktayı kaçırmışım. İktidarın süresi uzayınca iş değişiyor. Devlet gücünü uzun süre kullanınca güç zehirlenmesi oluyor.

Burada devlet gücünü kullananların süre ve hukukla sınırlanması lazım, başka türlü çözüm mümkün değil. Süresi sınırlı emanetin süresi uzayınca, o üç dönem kuralı bypas edilince iş değişiyor. Oturduğum koltuk benim, galiba devlet benim diye hissiyat yoğunlaşıyor. Ondan sonra ne güçler ayrılığı, ne yargı bağımsızlığı kalıyor. Normalde halk hareketi olarak başlayan bir siyasi hareketin halkla karşı karşıya gelmemesi lazım. Bazı kesimleri ötelemesi, kutuplaştırmaması lazım. Süre açılınca hatalar başlıyor. En ufak bir umudumuz olsa Deva Partisi’ni kurmazdık.”

“YEDEK AKÇEYİ BİR GÜNDE SIFIRLADILAR…”

“Merkez Bankası döviz rezervi eksiye düştü. Yıllardır biriktirilen yedek akçe, devletin kara gün parasıdır. 2019’da bir günde yedek akçeyi bir günde sıfırladılar. Türkiye pandemiye çok zayıf bir ekonomik bünye ile girdi” diyen Babacan, şöyle devam etti:

Onun için hayat pahalılığı ve işsizlik var. 2 yılda şu partili cumhurbaşkanlığı sisteminin memlekete verdiği zararı görüyorsunuz. Güçler ayrımı olduğu zaman parlamento ve yargı yürütmeyi denetliyor. Eskiden soru önergesi sistemi vardı. Biz bakan iken cevap verirdik. Şu anda bir anlamı yok. Eskiden bütçe Meclis’ten geçmezse hükümet düşerdi. Şimdi bütçeyi Meclis’ten geçirme zorunluluğu yok. Eskiden parlamentonun baskısı hissediliyordu. Eskiden Sayıştay’ın bir denetimi vardı, şimdi yok. Şimdi daha küçük işlerde rapor düzenliyorlar. Halbuki Sayıştay Meclis adına bağımsız çalışan bir kurumdu.

“BU YETKİLERLE MELEĞİ OTURTSAN YOLDAN ÇIKAR”

Şu andaki Cumhurbaşkanı yetkileriyle meleği oturtun, yoldan çıkar. Bizim Deva Partisi’ne sayın Akşener, sayın Karamollaoğlu geldi. Hepsine parlamenter sistem meselesini açtım. Nasıl bir parlamenter sistem? Temel ilkelerinin net haline gelmesi lazım. Mutlaka bir geçiş sürecinin tanımlanması lazım. Parlamenter sistem istediğini söyleyen siyasi partilerin Cumhurbaşkanı adaylarının geçiş süreci ile ilgili açık taahhütlere girmeleri gerekiyor. Nasıl başlayacak, hangi kademelerden geçecek, hangi süreden oluşacak? Bunun tanımlanması lazım. ‘Ben parlamenter sistemi istiyorum ve Cumhurbaşkanı adayıyım’ diye ortaya çıkan kişiler bunu anlatması gerekecek. Görüşmelerimizde hepsine bunun mutlaka gerekli olduğunu anlattım. Bunun parametrelerini, şartlarını konuşmamız lazım.

“BÜYÜK BİR KARARSIZ KİTLE VAR”

Biz hiç araştırma yaptırmıyoruz. Önümüzde 38 il kongremiz var. Önce ev ödevimizi yapacağız, dersimizi çalışacağız. Vatandaşlarımızın ilgisi Van’da neyse Edirne’de de aynı. Bizim web sitesine başvuran insanlara anket formu gönderdik. 18 bin kişi doldurdu, çok yüksek bir sayı bu. Orada şunu gördük bizimle çalışmak isteyenler AK Parti, CHP, HDP’ye oy vermiş insanlar Bu da birleştirici bir niteliği oluşturmak açısından sevindirici bir şey. Büyük bir kararsız kitle var. Daha kararını vermemişler. Tekrar eski partilerine dönme ihtimali de zayıf. Genel trend mevcut yapılardan soğuma şeklinde. Düzgün anket yapanlar bunu tespit ediyor.

“PARA POLİTİKASINI SIKIŞTIRMAK FAİZ DEMEKTİR”

Uzun süre dünyayı yakından izledik. Biz Türkiye için yeni bir siyasi parti ve alternatif hazırlıyoruz. Bir işin düzelmesi için sağlam bir temel lazım. Ekonominin temelinde insan hakları, özgürlükler, hukuk, adalet, demokrasi var. Bu temeli sağlamazsanız üzerine ne kadar bina inşa ederseniz edin, en ufak sarsıntıda gidersiniz. Cumhurbaşkanı diyordu ya, faiz enflasyonun sebebidir diye. Şu anda Merkez Bankası’na enflasyonu indir neden diyemiyor peki? Merkez Bankası faizi arttırdı, para politikasını sıkılaştırdık dedi. Bu ne demek faizi yükseltmek demek. Enflasyon düşene kadar faizi yüksek tutacağım dedi Merkez Bankası Başkanı.

BERAT ALBAYRAK’IN İSTİFASI

Öncelikle çok sıra dışı bir şey. Devlet adabında böyle bir şey yok. Ortadan kayboldu, hesap veren de yok. Bu ülkenin Hazinesi’nin borcu ikiye katlanmış, yedek akçe sıfırlanmış. Bir bakan ortadan kayboldu sanki sorumluluk buharlaştı gibi. Bakın devir teslime gelmedi. Devlet adabıdır bu. Bir müsteşar, genel müdür değişir eski ile yeni karşı karşıya gelir. Şerefinizle aldığınız görevi şerefinizle teslim edersiniz. İlk defa ‘görevden affı’ lafı kullanıldı. Bunu kimse anlatmayacak mı? Borç niye katlandı. Şu anda Avrupa’nın en yüksek faizini neden bizim Merkez Bankası yapıyor. Yatırım olmayıncaı işsizlik çözülmeyecek bu ülkede.

“DOĞU AKDENİZ’DE TÜRKİYE ZARAR GÖRÜYOR”

Türkiye’nin dış işlerine baktığımızda bir dış politikanın olmadığını belirtmek lazım.Bir kişinin şahsi dürtü ve kızgınlıklarıyla yürüyen bir süreç sadece. Günübirlik adımlar, bir strateji yok. İlkeleriniz, değerleriniz, en önemlisi ulusal çıkarlarınız olur. ‘Ben onun elini sıkmam, onun oturduğu masaya oturmam’. Sen oturmazsan elin adamı oturur. Şu anda dış politikada en önemli sorunlarımızdan bir tanesi yalnızlaşmak. Mesela Doğu Akdeniz. Orada uluslararası uygulamalara baktığımızda çok haklı olduğumuzu görüyoruz. Yalnız kaldığımızda bölgedeki ve bölge dışındaki ülkeler size karşı bir olduğunda haklılığınızı savunamıyorsunuz. Bizim tecrübeli diplomatlarımız maalesef şu anda düşünceleri, tespitleri hiçbir dikkate alanmıyor. Doğu Akdeniz’de Mısır, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail bir anlaşma yaptığında Türkiye zarar görüyor. Ondan sonra savaş gemisi gönderiyorsunuz. Savaş gücü kullanmadığınızda kıymetli. Kullandığınızda ölçülebilir hale geliyor.

“TÜRKİYE’NİN GÜNEYİNDE DEVLET KURULUYOR”

Suriye’de 36 şehit veriyorsunuz. Moskova’ya gidiyorsunuz, kapıda bekletiliyorsunuz. Ne oldu gücünüzün sınırı orada çiziliverdi. Bu konuya o kadar üzüldüm ki. İstihbaratın barışçıl yöntemleri desteklemek için çalışması lazım. Bizim yıllarca politikamız sorunların barışçıl yöntemlerle çözülmesi oldu. Yurtta sulh cihanda sulh, dış politikamızın şiarıdır. Şimdi içeride taraf ol, dışarıda taraf ol. Türkiye’nin bu şekilde çıkarlarını koruması mümkün değil. Dış politikada bazen bir şeyleri kaybederseniz bir daha geri gelmez. Suriye’nin güneyinde PYD/YPG yapılanması oluyor mu? Peki bu yapılanmaya Ruslar destek veriyor mu? Şu anda PKK adıyla Rusya’da ofis var. Amerika PYD/YPG’ye destek veriyor. Şu anda güneyimizde bir devlet kuruluyor. Doğu Akdeniz’de haklarımızı koruyamıyoruz. Bu haklar gittiği zaman geri kazanmak çok zor. Bu süreçte Türkiye’nin askeri gücünün caydırıcılığı olumsuz etkilendi.

“TÜRKİYE KORKULARLA YÖNETİLİYOR”

S-400’le milyarlarca para verdik, kapağını açtık diye yaptırımlar geldi. F-35’e milyarlarca para verdiler. Teknoloji geliştirme ortağıydık. Bizim şimdi F-16 filomuz yavaş yavaş eskiyor. Teknolojik olarak geride kalıyor. Bir sonraki nesile F-35’lere geçecektik. Dünya ile kavgalı olup da kendi ulusal güvenliğinizi sağlayamazsınız. Dünya ile barışık olmak, komşu olabilmek, yöntem bu. İçeride sıkışınca dışarıda düşman lazım, haftanın düşmanı. Panoya bazen içeride bazen dışarıda haftanın düşmanı yazılıyor. Şu anda Türkiye iç siyasetini düşmanlarla korkutarak yürütülüyor. 28 Şubat sürecinde muhafazakâr seçiminin uğradığı hak kayıpları vardı. Şimdi iktidar sürekli ‘iktidarda ben varım bak ben gidersem o haklarınız gider’ diyor. Sürekli korku, korku, korku.

“ÇÖZÜMÜ HUKUKTAN BAŞLATMAK LAZIM”

Her dönemin mağdurları oldu, zulme uğrayanları oldu. Farklı farklı ihlaller. Şu kadın cinayetlerine bakın, yazıktır, günahtır. Kadınların tercihine saygı duymak lazım. Şu son bir haftadır tartışmalara bakın. Birisi çıkıp ‘vitrin mankeni’ diyor, diğeri ‘öyle bir yargıç olursa onun kararına bakmam’ diyor. Kadınlara saygı duymak lazım. Türkiye’de çok ciddi sorunlar var. Çözümü hukuktan başlatmak lazım. Enflasyon açıklandı, yüzde 14. Araştırmada soruyorlar, vatandaşın yüzde 51’i, yüzde 30, 40, 50 diyen de var. Bağımsız bir yargı tarafından yürütülmeyen her süreçte mutlaka mağduriyet vardır. O süreçte yargı başka güçlerin etkisi altında olduğu dönem yaşandı. Yargının hem bağımsız, hem de tarafsız olması lazım.

BOĞAZİÇİ’NE YAPILAN ATAMA: “BAŞARILI KURUMULARI SIRADANLAŞTIRIYORLAR”

Biz parti programına yazdık Varlık Fonu’nu, YÖK’ü kapatacağız. Varlık Fonu’nun 64 milyon borcu var. Sayıştay denetleyemiyor. Üniversite özerkliği önemli. 84 milyonluk ülkeyiz. Küçülmüş halimizle 24 ülkeden biriyiz. Siyasi gözlükle, ideolojik çerçeveden baktığınızda eğitimi öldürürsünüz. Mutlaka arındırılmış bir şekilde ele alınması gerekiyor. Üniversitelerimiz hayat boyu öğrenim kurumları hali getirilmesi gerekiyor. Dünya hızlı değişiyor, ömür uzuyor. YÖK’ü reforme edelim deniyor, olmaz. Huylu huyundan vazgeçmiyor. Kurum alışmış. Kapatmak lazım. Boğaziçi Üniversitesi‘nin kapısında kelepçe var. Bir kurum ya biat edecek ya tamamen emrinde olacak ya da kapanacak. Yönetim zihniyeti böyle. Rektör görevlendirmelerinde liyakat esas olmalı. Türkiye’nin gözbebeği bir eğitim kurumu Boğaziçi Üniversitesi. Başarılı kurumları sıradanlaştırma gibi bir eğilim var. Bu çok tehlikeli. Hükmedemiyorsa sıradanlaştırma, mümkünse kapatmak.

“AK PARTİ GRUP BAŞKANVEKİLİ ‘BİZ HİÇİZ’ DEDİ”

Partilerin çoğu asgari ücret rakamı açıkladı. En son 4 binleri duyduk. Burada ilke önemli. Şu andaki gerçek sokak, çarşı pazar enflasyonu en az yüzde 30. Asgari ücretin gerçek çarşı pazar enflasyonu artı bir miktar refah payı olarak arttırılması gerekiyor. Gerçekten sabit gelirlilerin 2021’de işi çok zor. İnsanların geliri TÜİK tarafından açıklanan gerçekten düşük enflasyon kadar arttırılıyor. Yoksulluk ve satın alma gücündeki düşüş ülkenin en önemli meselesi. AK Parti’de az sayıda düzgün arkadaş var açıkçası. Çok değil. İnsan kaynağı ciddi şekilde değişti. Meclis Grup Başkanvekili arkadaş çıktı dedi ki, ‘Tayyip Erdoğan olmazsa biz hiçiz’ dedi. Bu arkadaşlar ne yapsınlar, ne etsinler. Bu sistem devam ettiği müddetçe hiçbir hükümleri yok. Zaten istişare ortamı ortadan kalktığı için hatalar başladı. Eskiden Bakanlar Kurulu, partinin MYK’sı istişare kuruluydu. Eskiden Bakanlar Kurulu’ndan iki tanesi ‘hayır efendim bunu yapamayız’ dediğinde o iş kapanırdı. Ama şimdi yok.