İyi bir algı operasyonu ile her türlü yalan ve düzmece haber kısa bir süre içinde gerçeğe dönüştürülür ve geniş kitleler bunlara gerçekmiş gibi inanır. Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels, bu işi en iyi beceren kişidir.
Ona göre ‘ Kitleler, büyük yalanlara küçük yalanlardan çok daha kolay inanır ama inanması için de yalan sürekli tekrarlanmalı ve yalanı söyleyen kişi ya da kişiler yorulduğunda kitleler inanmış olur”.
İç ve dış politikada çok örnek var ama güncel olduğu için biz burada İsrail’i anlatalım.
Örneğin bundan 20-30 yıl öncesine kadar bazı çevreler Türkiye’yi İsrail’in dost ve müttefiği yapmak için ilginç bir gerekçe bulmuştu :
“Ortadoğu’da laik ve demokratik iki ülke var ve bunlar İsrail ve Türkiye”.
Biri bin yıllık tarihi olan bir ülke diğeri 1948’de BM’de ABD tarafından kurulun 50 yıllık (şimdi 75) yapay bir devlet.
Biri kurtuluş savaşı ile çağdaş ve laik Cumhuriyet yaratmış diğeri dünyanın dört bir yanından taşınan Yahudilerin FİLİSTİN toprağının yarısı üzerinde kurduğu yapay bir devlet. Ve bu devlet 1967 savaşıyla FİLİSTİN’in geri kalan yarısını işgal etmiş ve öyle devam ediyor.
2002 sonrasında AKP iktidarıyla Türkiye’de ‘demokrasi ve laikliğin ne hale geldiği ya da getirildiğini herkes görüyor, biliyor ve yaşıyor.
Peki ya İsrail!
Bir yerde seçimlerin demokratik bir şekilde yapılması o ülkede siyasal sistemin demokratik olduğunu göstermez.
İsrail’de ‘demokratik’ bir sistemle yapılan seçimlerde kazananlar her zaman savaştan yana partiler olmuş ve bu partiler ister sağ ister sol olsun hep savaş kararları almış ve ülkede anayasa olmadığı için Tevrat ve dini kaynakların yol göstermesiyle ülkeyi yönetmektedirler.
Demek ki İsrail demokratik bir devlet değil ve olamaz.
Olamaz çünkü dünyanın dört bir yanında yaşayan din inançlı ama farklı etnik kökenli Yahudiler siyonist örgütlerin telkinleriyle Tevrat söylemlerini gerçekleştirmek için Filistin’e gitmiş ve İsrail devletini kurmuşlardı. Başbakan Netanyahu ve şimdiki hükümet ortakları başta olmak üzere ülkeyi yöneten tüm parti ve politikacılar İsrail’i tanımlarken ‘ Dünya Yahudilerinin tarihsel ve ebedi din devleti’ derler ve ona göre davranırlar.
Demek ki; İsrail laik bir devlet değil ve halkın demokratik bir şekilde seçtiği politikacıların ezici çoğunluğu asker ve istihbarat kökenli ve hepsi din adına Filistinlileri öldürüp duruyorlar. Sonuçta öldürme yetkisini demokratik olarak halktan ve din öğretilerden almışlar.
Bakalım başka bir olguya..
Türkiye dahil bir çok ülkede bazı çevreler ‘Devlet olarak İsrail’in ve içinde bulunan Yahudilerin var olma ve yaşama hakkı vardır’ gibi algı operasyonlarıyla siyonizm ideolojisine hizmet ederler.
Son Gazze olaylarıyla İsrail’in ve devleti yöneten politikacıların ve Hahamların büyük ölçüde etkilediği insanların kimler ve neyin peşinde olduklarını kanıtladı.
Algı operasyonu ile oluşturulan olgularla demek istenen şey “İsrail ve içinde yaşayan Yahudilerin varolma ve yaşama ( istediklerini yapma) hakları var ve herkes bunu kabul etmek zorundadır”.
İyi de Yahudilere kötü davrananlar Müslümanlar değil Hıristiyanlardır. İsa Peygamberi çarmıha gerenler ise Yahudiler ama herkes Müslümanlara düşman. Müslümanlar ise çoğu zaman Hıristiyan-Yahudi İttifakı’nın oyununa gelmiş ve sonuçta bu oyunların kurbanı olmuşlar ve halen de oluyorlar.
İyi de 1948’de kurulan İsrail devleti öncesinde bu topraklarda yaşayan toprağın gerçek sahibi Müslüman ve Hıristiyan Filistinliler ne olacak?
Toplam yüz ölçümü 27 bin kilometrekare olan Filistin ve Kudüs dünyada toplam sayıları 15 milyon olan Yahudiler için kutsal ise aynı yerler 1.7 milyar Müslüman ve 2.5 milyar Hıristiyanlar için de kutsaldır.Tevrat ve dini metinlere inandıkları için kendi yaşadıkları ülkeleri terkedip Filistin’e giden Yahudiler Filistin’le de yetinmeyip Nil’den Fırat’a kadar uzanan tüm toprakları ele geçirmeyi amaçladıkları için ya herkesi öldürecek ya da herkes onlara teslim oluncaya kadar karanlık tezgahlar çevirecekler.
Arap ve Müslüman ülke iktidarlarının Gazze olayında olduğu sessiz kalması, dolaylı da olsa işbirliği yapması ve son aşamada kendi halklarına ve ülkelerine ihanet etmesi çevrilen bu tezgahların sonucudur.
‘Demokratik ve laik iki ülke’ olgusu tipik bir yalandır.
Bu olguyu pekiştirmeye yönelik yapılan tüm algı operasyonları da saçma ve uydurmadır.
Türkiye’de demokrasi ve laiklik zor durumda ama İsrail’de her ikisi temelden yok ve olamaz çünkü din temelli devletlerde demokrasi ve özgürlük olamayacağı için laiklik olmaz.
Somut ve tüm detaylarıyla yüzde yüz gerçek bir örnek olarak soykırımcı İsrail’de HİÇ olmaz, olamaz çünkü İsrail bunun için kurulmamıştır!