AKP’li Ömer Çelik: Keçiören’deki saldırıyı kınıyoruz

Yayın tarihi: 22 Eylül 2020 Salı 6:26 pm - Güncelleme: 22 Eylül 2020 Salı 9:16 pm

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, AKP MYK sonrası açıklamalarda bulunuyor. Gündeme dair konuşan Çelik, Keçiören’deki sağlık emekçilerine yönelik saldırıya dair de konuştu. Çelik, “Saldırıyı kınıyoruz” dedi.

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, AKP MYK sonrası gündeme ilişkin açıklamalarda bulunuyor.

Çelik’in açıklamalarından satır başları ise şöyle:

‘KEÇİÖREN’DEKİ SALDIRIYI KINIYORUZ’

“Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde sağlık çalışanlarımıza yapılan saldırıyı kınıyoruz. Sağlık çalışanlarımıza gözbebeğimiz gibi davranmamız gerekirken, bu barbarlıkların hiçbir şekilde izah edilmesi mümkün değildir. Sağlık çalışanları acıları dindirmek için gayret gösteriyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde bizimki gibi adanmış çalışan bir sağlık teşkilatı yok. Pek çok sağlık çalışanı arkadaşımız aylarca risk altında yaşadı, izole bir hayat sürdü, çocuklarından, ailesinden ayrı kaldı. Halen insanüstü bir çaba gösteriyorlar. Memleketin has evlatları onlar. Sevgi, saygı ve moral desteğimizi esirgemememiz gerekiyor. Onlara karşı böyle saldırılar medeni bir toplum hayatına yakışmıyor. Bütün sağlık çalışanlarımıza sevgilerimizi, saygılarımızı, selamlarımızı gönderiyoruz. AK Parti olarak bu konudaki adli süreci takip edeceğiz ve sağlık çalışanlarımıza titizlikle sahip çıkmaya devam edeceğiz.”

‘BM YETKİLİSİ, TERÖR ÖRGÜTÜ YÖNETİCİLERİYLE GÖRÜŞTÜ’

“BM Çocuklar ve Silahlı Çatışmalar Özel Temsilcisi Virginia Gamba, terör örgütü PYD/PKK’nın oradaki kamuflajı olan SDG terör örgütünün yöneticileriyle videokonferans yönetimiyle orada görüştü. Bunu bir BM yetkilisi gerçekleştirmiştir. Bunu kınıyoruz. BM’nin bu konudaki temsilcisinin bunlarla videokonferans yoluyla görüşmesi bunu meşrulaştırmaktır. BM temsilcisinin bu tutumu çocukları teröre maruz bırakan bu örgüte destek vermektir. Cumhurbaşkanımız BM ile ilgili güçlü bir konuşma yaptı. BM prensiplerini bile sahiplenemeyen bir teşkilat konumuna düşüyor. BM’nin görevi kendi ilkelerine inatla sahip çıkmak ve başka ülkelerin de bunlara sahip çıkmasıdır. Ama BM yetkilisinin SDG elebaşları ile videokonferans yoluyla görüşürse BM’nin başka ülkelere bu konuda söyleyecek bir sözü olmaz.”

‘DOĞU AKDENİZ’DE DİYALOĞA YANAŞMAYAN YUNANİSTAN OLMUŞTUR’

“Cumhurbaşkanımız da bugün Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel ve Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüştü. Türkiye bir diplomasi devletidir. Uzun tarihimiz aynı zamanda diplomasi konusundaki deneyimimizin de göstergesidir. Kazan-kazan esasında bir sonuca varmak isteyen için Türkiye’den daha iyi bir muhatap yoktur. Fakat karşımızda şimdiye dek buna yanaşmayan bir muhatap söz konusuydu, Yunanistan. Türkiye defalarca hem Çipras hem Miçotakis döneminde istikşafi görüşmelerin çalışması gerektiğini söyledi. Bunlara yanaşmayan taraf her zaman Yunanistan olmuştur. Oruç Reis gemisinin bakım için kısa bir ara vermesi diplomasi isteyenler için bir fırsattır. Türkiye devlet aklıyla yaklaşması konusunda her zaman hazırlıklıdır. Ama karşısında ne zaman müzakere söz konusu olsa, Almanya’nın arabuluculuk girişimini Yunanistan bir takım korsan anlaşmalarla sabote etti. Ama maksimalist bir şekilde Sevilla Haritası diye kimsenin hukuki olarak kabul etmediği bir haritayı Ege’yi Yunan gölü yapmaya çalışıyor Yunanistan.”

‘DİPLOMASİ İSTEYENLERE KAPIMIZ AÇIK’

“Türkiye tehdit ve şantajdan vazgeçsin diyorlar. Türkiye kime şantaj ve tehdit yapmış? Meis Adası’nda provokasyon yapanlar onlar. Türkiye yalnızca kendisinin değil, bölge ülkelerinin barış ve refahından sorumlu bir ülke olarak bu süreci yürüttü. Diplomasi isteyenlere kapımızın sonuna kadar açık olduğunu vurgulamak istiyoruz. Milli menfaatlerin korunması konusunda sadece iktidarın değil muhalefetin de duyarlı olması gerekir. Karşımıza bir ittifak kurmaya çalıştıkları zaman sahada asla taviz vermeyeceğimizi söylediğimizde CHP’li bazı arkadaşlarımız “Yanlış yapıyorsunuz, Türkiye’yi yalnızlaştırdınız” diyorlar. Sırf muhalefet yapmak adına diyorlar ki “Taviz vermeyin.” Bazen sahada, bazen diplomaside hamle yaparsınız. Herkesin sorumlu davranması gereken bir alandır bu. Üstelik dış politikanın gereğine uymayan bu tür yaklaşımlar en çok Yunan veya hasımlarımız tarafından bize koz olarak kullanılmaya çalışılıyor. Masaya oturmaya her zaman hazırız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin akıllı gücünün iki ayağı vardır: Yumuşak güç, yani diplomasi. İkincisi sert güçtür, bu da silahlı hava, kara ve deniz kuvvetlerimizin olmasıdır. Diplomasi isteyenler için Türkiye’nin diplomasi kapasitesi inanılmaz bir kazan-kazan zeminidir.”

YUNANİSTAN’DAKİ MANŞET: ‘BUNUN GEREĞİNİ YAPMALARI GEREKİR’

“Bugün devlet adamlarının üzerine düşen, çatışmalardan kaçınmaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş Cumhurbaşkanına, Türk milletinin ve devletinin temsilcisi olan cumhurbaşkanına o iğrenç manşetleri atmak, o halk için de, o devlet için de utanç vericidir. Bunun gereğini yapmaları gerekir. Sahada çatışmaya girmek, bunlar zaten her zaman herkesin yapabileceği işler. Ama köklü ve gerçek diplomasiye sahip devletler bütün bunlardan kaçınarak sorunları çözerler. Sahada hak ve menfaatlerimizi gasp etmek isteyenleri asla önermeyiz, bunun sorumlusu biz olmayız. Biz müzakere, diplomasi devletiyiz. Bölge barışından kendimizi sorumlu hisseden köklü bir devletiz.”

‘KKTC’YE KİMSE İKİNCİ SINIF MUAMELESİ YAPAMAZ’

“Güney Kıbrıs’ın AB ve ABD tarafından cesaretlendirilmesi maalesef buradaki sorunların çözümüne negatif bir katkı sağlamaktadır. Güney Kıbrıs’ın hukuk dışı davranışlarını cesaretlendirmekten başka bir anlama gelmez. ABD hem silah ambargosunu kaldırdı hem de Rum tarafını askeri eğitim politikasına dahil etti. Pompeo teamüllere aykırı bir şekilde sadece Rum tarafını ziyaret etti. Bu sağlıklı ve sonuç alınacak bir yaklaşım değil. Bütün müttefiklerimize söylüyoruz, Türkiye Cumhuriyeti bir NATO ülkesidir. Bağımsız ve egemen bir devlet olan KKTC’nin garantörüdür Türkiye. Doğu Akdeniz’de barış, istikrar istiyoruz. Hak ve menfaatlerimiz konusunda tabii ki tavizsiziz. Kıyıdaş ülkelerle bir araya gelmek, bu konuları müzakere etmek konusunda diplomasiye her zaman hazırız. Dünya durdukça Türkiye’nin tavrı bu olacak: KKTC’ye kimse ikinci sınıf muamelesi yapamaz. Defalarca Kıbrıs Türklerinin barış istediği ortaya çıktı. Crans-Montana’da aynı şeyler oldu. Buna rağmen Rum tarafının şımarık tavırlarını mahalle dayanışma çerçevesinde desteklemekten geri durmadı. Bu, AB’yi bir mahalle dayanışması haline getirdi. Dolayısıyla ABD’den beklediğimiz tarafsızlık pozisyonuna geri dönmesidir.”

‘FRANSA, SÖMÜRGECİ TAVRIYLA HAFTER’E DESTEK VERMİŞTİR’

“Oradaki kardeşlerimize yardım eden Türkiye oradaki katliamların durdurulmasında bir çaba ortaya koymuştur. Libyalılar tarafından yürütülecek bir siyasi süreçten yana olduğumuzu söylemek istiyoruz. Libya halkı içerisinde bölücü bir tutum içerisinde olan AB ülkesi Fransa’dır. Fransa tam bir sömürgeci tavrıyla Hafter güçlerine destek vermiştir. Libyalıların da söylediği gibi eğer Fransa Hafter’e bu şekilde desteğini vermeseydi, katliamların önlenmesi mümkün olacaktı. Fransa’nın dış politikası, ahlaki ve siyasi cari açıktan çökmüştür. Hukuki cari açıktan çökmüştür. Ahlak, siyasi ve hukuki cari açığı Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanımıza saldırarak kapatamazsınız. Türkiye kıyıdaş ülkeler arasında müzakere zeminini desteklerken, Fransa bu süreçten kimsenin satın almadığı Rafael savaş uçaklarını satmak gibi bir sonuç çıkarmıştır. Türkiye gibi ideal bir müzakere partneri yerine bu bölgeye sadece çıkar amaçlı bakanların ileride hiçbir çözüm getirmeyeceğini bilmesi gerekir Yunanistan’ın.”

ABD’NİN SEVİLLA HARİTASI AÇIKLAMASI

“Halifax Güvenlik Forumu’nda Fransız muhataplarıma sormuştum: İnsan hakları diyorsunuz, sonra da silah satmaya devam ediyorsunuz. Bana dedi ki birisi, bizim çift vitesli bir anlayışımız vardır. Ben buna ahlaki, siyasi cari açık diyorum. Rafael uçaklarını ilk kez bir AB ülkesine sattılar. Fransa size sahip mi çıkmış oldu? Sadece Rum kesimine ve size silah satmış oldu. Fransa’nın buradaki bölgesel barışa bir katkı sağlamak amacıyla, hatta bir AB vizyonuyla da hareket etmediğini görüyoruz. Macron’un kişisel olarak yürütmeye çalıştığı dış politika çökmüştür. Sevilla Haritası diye bir şey yok zaten. ABD’nin doğru tavrının bu olması gerekir. Burada hukuktan yana, adaletli bir müttefik olarak ABD’yi görmek istiyoruz. Rum kesimiyle yapılan anlaşmalar bu tarafsız arabuluculuğa zarar vermiştir, doğru tavır Sevilla Haritası ile ilgili olandır. İstikşafi görüşmeler başlayabilir. Bu görüşmelerin çerçevesi hazırlanacak. Bununla ilgili bir yer ve tarih kesin değildir. Kesinleştiğinde uygun şekilde bildiririz. Sayın Merkel’in AB’de bir ağırlığı var. Müzakere kanallarını destekliyor. Sayın Michael’in katılmadığımız havuç-sopa gibi sözleri oldu. Türkiye’den talep edilen şey müzakere ise Türkiye buna dünden hazır. Muhataplarımız da buna hazırsa bu atmosfer olumludur diyebiliriz. Ama bu işlerde prensip şudur: Herhangi bir konuda karar vermek olayın tamamıyla ilgili karar vermeden tamam denebilecek bir konu değil. Tamamında karar verildiği zaman tek tek konularda karar verilmiş olur.”