Kabul edilmez biliyorum ama bu topraklarda bir linç kültürü ve onun sonucu gerçekleşmiş onlarca da katliam var… Hiçbirinin siyasi sorumlusu yargı önüne çıkartılmamış, hep “faili meçhul” kalmış! Ve katliamların tümü “üç-beş kişinin kışkırtması” olarak dosyalarda yerini almış… Gelmiş geçmiş bütün iktidarlar, hatta iktidar adayı siyasi partiler genel geçer “kınama” dışında katliamlarla yüzleşmek istemezler, yüzleşmeden bilerek ve isteyerek hem de “yaraları kaşımayalım” diye “haklıymış gibi duran” bir gerekçe yaratılarak kaçılır… Yüzleşmekten kaçınca katliama katliam bile denmez, “olay” denilir ve bir kınama ile geçiştirilir… Katliamı protesto etmek ve katliamda öldürülen insanları anmak isteyenlere de asla izin verilmez… Örneğin, bu yılki Maraş katliamını anma talebini yasaklamanın gerekçesi “Pandemi” koşullarıydı! Ya geçen yıl ki, ya da ondan önceki yılın yasaklama gerekçesi neydi? Yıllarca anma için Maraş’a gitmiş bir olarak bilirim: Bir tek yıl hariç, Valilik ve İçişleri Bakanlığı her seferinde sudan bir gerekçe ile anmalara hep yasak koydu!

KATLİAM DEĞİL OLAY!

Maraş katliamından sonra aradan tam 42 yıl geçmiş, birçok hükümet kurulmuş, çok iddialı laflar edilmiş ama Maraş katliamı, halen “olay” olarak sunulmaya devam ediliyor. Tarihin en örgütlü, en planlı, en vahşi katliamlarından biri olan Maraş katliamıyla yüzleşmekten kaçılıyor… Çünkü, bu katliamlar “üç-beş kişinin eseri” değil! Maraş katliamı başta olmak üzere, Madımak örneğinde de görüldüğü gibi bütün planlı katliamlara on binlerce kişi fiili olarak katılmış… Ama öldürerek, ama tekbir getirerek, ama katledilmesi gerekenleri işaret ederek! Düne kadar aynı sokağı, aynı mahalleyi paylaştığı, aynı bakkaldan alışveriş yaptığı çocuklarının birlikte oynadığı komşusunu “işte bunlar da Alevi” diyerek… Madımak önünde çocuğunu omzuna alıp “yakın ula yakın” diye bağırarak… Ölüm olmasa da daha geçen yıl ve yine devletin mülki erkanının gözü önünde Çubuk’ta Kılıçdaroğlu’nun sığınmak zorunda kaldığı ev için “evi yakın, evi yakın” diye bağırarak… Gelenek aynı olunca katliamla yüzleşmek, on binlerce insanın kendisiyle yüzleşmesini beraberinde getirecektir. Zor olan budur. Yüzleşmekten kaçışın nedeni de budur! Bu nedenle Maraşlı Avukat Seyit Sönmez’in 221 klasörden oluşan Maraş katliamı dava dosyasını ve ilgili arşivleri alma talebi, her yıl olduğu gibi bu yılda, 26 Kasım 2020 tarihli bir yazı ile Milli Savunma Bakanlığı KKK Hukuk Hizmetleri Başkanlığı tarafından “devlet sırrı” gerekçesiyle reddedilir! Resmi rakamlara göre katliamda öldürülen 111 kişiden birçoğunun mezarı bile belli değildir, “yakınlarımızın mezar yerlerini bilmek istiyoruz” diye başvuru yapan ailelere cevap bile verilmez…

BİZDE NEDEN BİR WİLLY BRANDT ÇIKMAZ?

Almanya Başbakanı Willy Brandt Almanların 5 milyonu aşkın Polonyalı'yı katletmesinden dolayı Nazilere Başkaldırının sembolü anıtın önünde diz çöküp özür dileyip, "Alman tarihinin en karanlık noktasında ve öldürülen milyonlarca insanın sırtımıza yüklediği o ağır yük ile eğildim. Sözün bittiği yerde insanlar ne yaparsa, onu yaptım” dediğinde yıl 1970’dir. Bu özürden dolayı Alman sağcıları Brandt’ı “vatan haini” ilan ederken, Almanların yarısı bu özrü “yanlış” bulur! Polonya basını da bu “özrü” görmez bile! Ama o özür, daha sonra Almanya’nın “resmi politikasına” dönüşür. Bir Türk ailenin Naziler tarafından yakılarak öldürüldüğü Solingen’deki katliam anıtının her yıl Almanya’da en üst düzeyde ziyaret edilmesinin ya da yine Naziler tarafından öldürülen 8’i Türk 10 kişi anısına yapılan anıt parkın Almanya Başbakanı Angele Merkel tarafından ziyaret edilerek “Biz hükümet olarak daha önce mağdur ailelere verdiğimiz sözü tutacağız ve bir daha Almanya’da bu tür olayların yaşanmaması için çalışacağız. Ancak bunun için sadece güvenlik güçlerine değil cesur kişilere de ihtiyaç var” demesi ve Ombudsman Barbara John’un ”Her kim bu 10 kişiyi unutursa olası bir siyasi cinayete kayıtsız kalmış olur” demesi tesadüf değildir, yüzleşme isteğinin bir sonucudur! Biz de neden böyle olmaz? Bırakın dünü, yalnızca son 40-50 yılda onca katliamın yaşandığı ülkemizde, neden dün bir Başbakan, bugün bir Cumhurbaşkanı veya ana muhalefet partisi lideri gidip Maraş’a bir karanfil bırakıp, özür dilemez? Yüzleşmek için birinci soru budur!