Soma maden faciasından yaralı kurtulan Cemil Yılmaz, arkadaşları ve kendi hakkı için Ankara’ya başlatılan yürüyüşe de katıldı. 2014’ten sonra maden kazası olduğunu her duyduğunda gözyaşlarını tutamayan Yılmaz, “Ölür de cesetlerimiz bozulursa eşlerimiz bizi kolay bulsun diye isimlerimizi kolumuza yazdık” dedi.

Ödenmeyen tazminat ve ücret alacakları için Ankara’ya yürümek isteyen Somalı maden işçilerinden Cemil Yılmaz, daha önce esnaflık yapıyordu. Yılmaz, çare kalmayınca 36 yaşında madende çalışmaya başladı. Birlikte çalıştığı işçilerin çoğunun yaşı Yılmaz’dan küçüktü. 2008 yılında madende göçükte kaldı, beline kadar toprağa gömüldü. Ancak hayatında unutamayacağı kazayı Soma’da 13 Mayıs 2014 tarihinde 301 madencinin canını kaybettiği faciada yaşadı. Yılmaz o günden sonra ne zaman maden kazası olduğunu duysa gözyaşlarını tutamıyor.

KURTARICILAR BİZİ ÖLDÜ DİYE BIRAKMIŞ

301 işçinin yaşamını yitirdiği kazayı anlatırken ağlamaya başlayan Yılmaz, “Kurtulacağım aklımdan bile geçmiyordu. Çavuştan kalem istedik. Ölür de cesetlerimiz bozulursa eşlerimiz bizi kolay bulsun diye isimlerimizi kolumuza yazdık. Belli bir zaman sonra oksijen bitti. Yanımda çırpınarak ölenleri gördüm. Bayılmışız, kurtarıcılar bizi öldü diye bırakmış” diyor.

GARİBAN MADENCİNİN ARKASINDA DURAN ADALET YOK

Maden faciasından sonra bir yıl psikolojik tedavi gören Yılmaz, yaşam ümidini kaybetmişti, geceleri uyuyamıyordu. Arkadaşlarının “Kurtarın bizi” çığlıklarını her gün duyuyordu. Yılmaz, şimdi arkadaşlarının ve kendi hakkını istiyor. Yılmaz yetkililere şöyle sesleniyor: “Biz hakkımızı alana kadar Ankara’ya ulaşacağız. Ben istemez miyim torunumu kucağıma alıp oturayım. Kendilerine gelince adalet, hak, hukuk derler. Ama gariban bir madencinin ardında duran hiçbir adalet ve hukuk yok.”

KIZIMIN “KEŞKE OKUTMASAYDIN” DEMESİ ÇOK AĞRIMA GİTTİ.

Çocuklarının okuması için Soma faciasından sonra yeniden madene girmek zorunda kalan Yılmaz’ın bir tepkisi daha var. Üniversiteden mezun olan çocuklarının ataması yapılmayan Cemil Yılmaz, tepkisini şu şekilde dile getirdi: “Dayımız, amcamız, torpilimiz olmadığı için öğretmenlik yapamadı. Kendi kızım bana ‘Sen beni keşke okutmasaydın’ dedi. O laf benim çok ağrıma gitti. Bu şartlarda okutup da çocuk atanamıyorsa, yazıklar olsun. Bir alt puandaki öğrenci atanıp, öğretmenlik yapıyor ve üst puandaki öğrenci yapamıyorsa, adalet yok demektir.”