CHP'li Özgür Özel, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin'in 1 Mayıs'ta en düşük emekli maaşına zam yapılacağını söyleyip sessizliğe bürünmesini hatırlatarak, "İnsanların kanuni hakkı o. Emekliye verdiği zorunlu zammı müjde diye anlatan bir iktidarla karşı karşıyayız" dedi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, 26 Nisan'da “Bir sürprizimiz olacak” diyerek 1 Mayıs’ta en düşük emekli maaşında artışa gidileceğini duyurdu. Bakan Bilgin, 1 Mayıs'ta konuya ilişkin olarak herhangi bir açıklama yapmadı.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Bilgin'in 1 Mayıs sessizliğini hatırlatarak emekliye Temmuz'da verilmesi gereken zorunlu zammın 'müjde' olarak duyurulmasına tepki gösterdi. Özgür Özel, "Çalışma Bakanı’na ne diyeceğiz? Yalancı çobanı kim ciddiye alacak? Hani 1 Mayıs günü bütün emeklileri mutlu edecek haberi Cumhurbaşkanımız açıklıyordu? Öyle söyledin. 1 Mayıs’ın üstünden bu kadar zaman geçti hani o müjde? Şimdi çıkmış diyor ki efendim 1 Temmuz itibariyle bütün kesimleri enflasyondan koruyacak bir şey yapacağız. Yahu ne yapacaksın? İnsanların kanuni hakkı o. 31 Aralık’tan o dediğin 1 Temmuz’a yüzde 42-44 arasında bir enflasyon gerçekleşmiş olacak. En az yüzde 40. Enflasyon farkı verilecek, kanuni hak. Bunu müjde olarak söylüyor. Sayın Vedat Bilgin. Sen şunu söylesene önce: Biz aralık ayını beklemeden, temmuz ayında Asgari Ücret Belirleme Komisyonu toplayıp asgari ücrete 6 aylık enflasyon güncellemesini yapacağız desene. Asgari ücrete yüzde 45 zammı vereceğiz desene. Aralık gelince konuşulur deyip de sonra toplumun tüm kesimleri, bu emekçiler toplumun tüm kesimleri değil mi? Önce bunu söyleyeceksiniz. Öyle millete, emekliye verdiği zorunlu zammı müjde diye anlatan bir iktidarla karşı karşıyayız.”
Özgür Özel, bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Özel, şunları söyledi:
“Meclis’in gündeminde, burada da itirazlarını dile getiren sağlık emekçileriyle ilgili bir torba yasa var. 15 maddelik bir teklifle karşı karşıyayız ve çok hazin bir serüvenin çok kötü bir noktaya gelmiş sonundayız bugün. Aralık ayıydı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bizleri de değil, partilerin liderlerini arayarak şunu söyledi: ‘Doktorlarımız Türkiye’de ekonomik olarak kendilerini geçindiremeyecek durumdalar. Yurt dışına doğru ciddi bir yönelim var. Her gün 7-8-10 doktor yurt dışında çalışmak için belge talep ediyor ve bizim bunu durdurmak için doktorlara verilmiş bir sözü tutmamız lazım. Bu konuda destek istiyoruz. Bunu hemen yapmamız lazım.’ Sayın Genel Başkanımız da kendilerine bizlerle görüşmelerini ama yapılacak her türlü iyileştirmeye CHP’nin destek vereceğini, ifade etmişti. Biz, getirdikleri teklife bakınca şunu söyledik: ‘Evet uzman doktorlar, tabipler için tamam ama sağlık emekçilerinin tamamını kapsamalıdır.’ Ona, ‘Önce bunu yapalım, sonra hepsini yapacağız’ dediler. Meclis’ten o haliyle madde geçti, ertesi cuma gününe çalışma kararı alındı. Ama dediler ki ‘biz bunu çekeceğiz ve daha iyisini, sizin dediğiniz eksiklikleri gidererek aralık ayı içerisinde getireceğiz.’ ‘Peki’ dedik. Komisyona çekmelerine imkan tanıdık ama aralık sonuna kadar söz vermişlerdi, aralık bitti. Ocak, şubat, mart, nisan, mayıs bitti. Mayıs ayı içinde AK Parti Grup Başkanvekili yapacağız dedi. Nihayet geldi ve gelinen nokta şu: söz verdikleri iyileştirmelerin hiçbiri yok. Sağlık emekçileri yok, eczacılar yok, veterinerler yok. Aralık ayında doktorlara verilen sözlerden de geriye gidiş var. Yani uzman doktora yapılacak iyileştirmenin yarısını geri almışlar. Pratisyen hekime yapılacak iyileştirmenin üçte ikisini geri almışlar. Aralık ayında, daha iyisini yapacağız diye çektikleri madde geçseydi, Aralık’tan beri uzman tabiplere 4 bin küsur liralık iyileştirme olacaktı, şimdi 2 bin liraya düşüyor. Pratisyen hekime 3 bin 100 lira olacaktı şimdi bin iki yüz liraya düşüyor. O günden bugüne de yüzde 40 enflasyon var. Böyle baktığınızda yani, ‘hakkınız ödenmez’ deyip, haklarını gerçekten ödemedikleri sağlık emekçilerine çok büyük bir haksızlık daha yapıyorlar. Doktorlara uzman doktorlara yapacakları iyileştirme de dağ fare doğurdu demeyelim artık, resmen Fahrettin Koca, kendi meslektaşlarını kandırdı, dolandırdı. Çünkü, artık sanıyor ki pandemi geriledi, bundan sonra onlara o kadar ihtiyaç yok. Oysa, sağlık sisteminde her bir sağlık emekçisine ayrı ayrı her gün her an ihtiyaç var. Eğer Türkiye’nin sağlık altyapısı 1923-24’lere, Hıfzıssıhha kanunlarına, sağlık hizmetlerinin sosyalizasyonuna, Nusret Fişek’lere ve o günden bugüne sağlık ordumuzun motivasyonuna, gayretine, hazırlığına, fedakarlığına sahip olmasaydık Almanya’daki doktor Helga hanım 15. hastada ‘ben bittim, tükendim’ derken 150. hastaya buradaki doktor Hülya hanım bakıyor olmasaydı, kendini feda ederek bakıyor olmasaydı biz perişan olmuştuk. Her şeyi borçlu olduklarımızı, boş sokaklara karşı Saray'ın balkonunda alkışlayanlar, gün geldiğinde sağlık emekçilerine büyük bir haksızlık yapmışlardır.
Bunu görmek gerekiyor.
Ayrıca bugün aşağıda görüşmeleri sürecek; AKP Grubu, Genel Başkanlarının ‘bir daha Meclis yoklamayla kapandı’ duymayacağım dedikten hemen sonra ilk çalışma günümüzle birlikte, dün yoklama yapıldı yine yoktular ortada. Motivasyonunu kaybetmiş, inancını kaybetmiş, disiplinini kaybetmiş bir grup… Toplamda, salonda bulunması gereken Cumhur İttifakı ki Meclis’i çalıştırmakla yükümlüler. ‘Biz bunu böyle geçireceğiz’ diyorlar. Biz de ‘böyle geçemez düzelteceksiniz’ diyoruz. 340’a yakın milletvekillinden 200’ünü salonda tutacaklar ama yok. Yok olmuşlar. O yüzden dün grubu çalıştıramadılar. Bugün bir oyuncu değişikliği göreceksiniz AK Parti Grubu’nda, bakalım bugünkü çalışmaları nasıl olacak? Biz tabii üzerimize düşen görevi, tüm sorumluluğu yerine getirmeye, eksikliklerini vurgulamaya devam edeceğiz. Kanun önünde eşitlik ilkesine açıkça aykırı, Anayasa’nın 49. maddesindeki çalışma barışını doğrudan bozan, 60. maddesindeki sosyal güvenlik hakkını ihlal eden ve kamu hizmetine girme hakkını düzenleyen 70. maddeye açıkça aykırı olan bu kanun teklifini var gücümüzle eleştirmeye ve olması gerektiği şekle dönüştürmek için muhalefet olarak CHP olarak bütün görevlerimizi yerine getireceğiz.
Buradan şunu söylüyoruz. Benim meslektaşlarıma, eczacılara büyük haksızlıklar yapılıyor. Doktorların, diş hekimlerinin emeklilerine yapılan iyileştirme doğrudur ama yetersizdir. Ama eczacının emeklisine yapılmayan iyileştirme tamamen nankörlükten başka bir şey değildir. Veterinerleri sağlık emekçisi görmemek; koronavirüsten, pandemiden hiç ders almamak demektir. Bugün geliştirilen aşıların, geliştirildiği laboratuvarda hangi meslek grupları çalışıyor diye baktığınızda, Türkiye’de; şu anda veteriner hekimlerin oradaki katkısını, virologların; gayretini, başarısını görmezden gelmektedirler.
TELE1'E ÖZEL O GÖRÜNTÜLERİ MECLİS'E TAŞIDI
Dün üç saat hastane hastane gezip, onkoloji hastasını dolaştırmaktan kendi yılmış ve gidip bunu Sağlık Bakanlığı’nın önünde eyleme dönüştürmüş ambulans şoförü arkadaşımız, ‘hasta hakları’ diye bağırıyorsa ona cinnet geçiriyor değil de hakikaten ne olur diye bir bakmak lazım. Bugün iktidar, muhalefet her milletvekili gecenin bir yarısında çalan telefonlarla; ‘yoğun bakımda yer yokmuş, hastamız acilde yardımcı olur musun vekilim’ telefonlarına cevap veriyorsa bu sistem çöktü demektir. Bursa’daki şehir hastanesine ortalama şehir merkezindeki bir kişinin taksiyle gidiş dönüşü 250 lirayı bulduysa, vatandaş ben bu çocuğumu nasıl bu hastaneye götüreceğim diye isyan ediyorsa; bu işler çökmüş demektir.
Bugün sabah Ankara’da uzman doktordan randevu talebi için aranan yardım hattı, Ankara’nın dışardaki ilçelerinden randevu veriyor, Ankara içinden randevu veremiyorsa; bu sistem çöktü demektir. Bir sağlık krizinin tam ortasındayız. Sağlık emekçilerinin özlük haklarını iyileştirmeyerek, sağlıkta şiddet sorununu çözecek akılcıl önerileri reddederek, hekimlerin meslek örgütleri TTB’yi ötekileştirerek, şeytanlaştırarak; sağlık meslek alanındaki örgütlü sendikaları yok sayarak ve özel hastanelere hastaları, hekimleri de yurt dışına zorlayarak bu ülkede sağlık hizmet sunumu yaptığınızı iddia edemezsiniz.
"SAĞLIK EMEKÇİLERİ KOCA'DAN ALACAKLIDIR"
Bir dönem meselenin kritikliğinden ve ulusal bir birlikteliğe duyulan ihtiyaçtan Sayın Fahrettin Koca’ya açılan kredi tükenmiş, bitmiş, faizini doldurmuş ve temerrüde düşmüştür. Fahrettin Koca, kamu vicdanında temerrüde düşmüştür. Sağlık emekçileri ondan alacaklıdır. Vatandaş da ondan hesap sormak için sandığı beklemektedir.
"AKP ENFLASYONLA MÜCADELEYİ KOMİSYONA HAVALE ETTİ"
Gelelim AK Parti’nin bir başka savrulma, bir başka saçmalama boyutuna. 10 Haziran günü Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla, 12. Kalkınma Planı hazırlıklarıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı Genelgesi yayınlandı. Genelgeye göre, enflasyonla mücadelede özel ihtisas komisyonu kuruyorlar. Bitti, sözün bittiği yerdeyiz. Bu Meclis’te geleneksel bir laftır. Bir iş olmasın istiyorsan komisyona havale et derler. Bugün, AKP enflasyonla mücadeleyi komisyona havale etmiştir. Oysa koskoca Merkez Bankası var. Onun kanunu var. Bir önceki kalkınma planında da Merkez Bankası’nın bağımsızlığına ve kredibiliteye vurgu var. Nal gibi yazmışlar. Merkez Bankası nedir? Fiyat istikrarından sorumlu kurumdur. Görevi nedir? Enflasyonla mücadeledir. Bunu nasıl yapar? Bağımsız olarak yapar, bağımsız aldığı kararlarla yapar. Siz o günden bugüne ne yaptınız? Defalarca Merkez Bankası başkanı değiştirdiniz. Sebep? ‘Laf dinlemiyordu.’ Oysa kanunu diyor ki ‘Özerktir, onun bunun lafıyla değil, enflasyonla mücadele için bilimin gereği neyse, aldığı eğitimin gereği neyse onu yaparlar.’ E size dediler. Bütün dünyada bir enflasyon sorunu var. Bu enflasyon sorununa karşı bütün dünyanın yöneticileri, bunu engellemenin yolunun doğru faiz politikaları olduğunu, asla ve asla enflasyonun altında bir faiz vererek bu dönemde bunun dizginlenemeyeceğini, bunun dolara yönelmeyi sağlayacağını, doları kontrol etmek için dünya kadar Merkez Bankası rezervinin boşu boşuna heba edildiğin ve akılcı bir faiz politikasıyla, enflasyonun iyi yönetimle düşürülebileceğinin söylediler. Sen dedin ki; ‘hayır; faiz sebep, enflasyon sonuç. Ben faizi düşüreceğim ve enflasyonu yeneceğim.’ Bunu söylediği zamanlarda politika faizi yüzde 19’du. 2021 Eylül ayında faiz yüzde 19’ken enflasyon da yüzde 25’ti. Tabii işletmelerde yüzde 22’den borçlanabilir durumdaydı. Bu yüzde 19’luk faizi, yüzde 14’e çekti ve ticari işletmeler, yüzde 30’la borçlanmaya başladı. Bu borçlanmanın yüzde 50’lere varacağını aklı salim bütün ekonomistler söylüyorlar ve ‘KKM’ diye bir şey çıkartıp bugüne kadar parasını faize yatırmayanları bile faizci yaptılar. ‘Faiz sebep, enflasyon sonuçtur’ diyordu. Politika faizini düşürdü, enflasyonu yüzde 25’ten yüzde 75’e çıkardı. Yani, dediğin doğruysa ne olması gerekiyordu? Sen faizi düşürdüğünde enflasyonun da düşmesi lazımdı ama faizi beş puan düşürdün güya, enflasyon üç katına çıktı ve Tansu Çiller döneminin enflasyonlarıyla kafa kafaya gelmiş, onu aşmış bir noktadayız. Herkes şunu hatırlasın, Recep Tayyip Erdoğan, ‘enkaz devraldım’ gibi anlattığı ülkede enflasyon yüzde 29’du. Bugün yüzde 75. Enkaz devraldı gibi anlattığı ülkede üretici fiyatı enflasyonu yüzde 30’du. Bugün yüzde 140’lara geldi. Enflasyon, ‘Tayyip Erdoğan’ı üzmeyen istatistik kurumu’ rakamlarıyla, bu rakamlarda ilan edilirken enflasyon araştırma grubu gerçek enflasyonu ki bunların hepsi bağımsız akademisyenler; yüzde 160 olarak hesaplıyor. TÜİK, geçen aylara kadar nasıl hesapladığını söylediği ve eleştirilen yani bulgur yerine pinpon topunun fiyatını esas alan TÜİK, artık neyin fiyatını esas aldığını da açıklamaktan vazgeçti.
"MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR"
Yani şu: Mızrak çuvala sığmıyor. Yeni bir çuval getirip üstünü örtmeye çalışıyorlar. Siz buralara bakmayın diyorlar. Ne söylersek inanın, ona göre de davranın diyorlar. Bugün gelinin noktada iktidar partisi, enflasyonu düşürmek için gerçek anlamda hiçbir şey yapmamaktadır. Göstermelik işler yapmaktadır. Enflasyonla mücadele edebilmek için buna inanmak gerekiyor. İktidar partisinin kadrolarının böyle bir hedefi de yok. Yok ki eskiden liyakatsizliklerini eleştiriyorduk ama şimdi artık iş, arsızlık noktasına geldi. Bir gün ‘Türkiye’de enflasyon sorunu yok, fiyat artışı sorunu var’ diyebiliyor. Ülkeyi yöneten ve ben ekonomistim diyen cumhurbaşkanı. Bir gün diyorlar ki dış güçler saldırıyor, bununla mücadele ediyoruz. Öbür gün diyor ki ne yaptığınızın farkındayız. Büyümek için yüksek enflasyonu tercih ediyoruz. Büyümek için yüksek enflasyonu tercih ediyorsan, neden enflasyonla mücadele için ihtisas komisyonu kuruyorsun? Bırak o zaman nasılsa sen ne yaptığını biliyorsan, işine geldiğinde indirirsin. Dolar 18 liraya doğru giderken; ‘yeni Çin biz olacağız, yüksek dolara, yüksek ihracat geliri’ diyordunuz. Ertesi gece, KKM icat edip geçici olarak 11 buçuk liraya doğru düşünce, doları düşürmekle övünüyordunuz.
BU İÇİNİZE SİNERSE SOYLU'YA 'DOĞRU YAPIYOR' DEYİN"
Dün, Jandarma teşkilatının 183. Kuruluş yıl dönümüydü. Meclis’te söyledik. Kendilerinin her kademedeki personelinin sorunları var. Çözümü için biz buradayız dedik. İyileştirmeler yapalım dedik. Dün, İçişleri Bakanlığı’nda oturan zat, bir İçişleri Bakanı’na yakışır bir şey yapmış şeklen. Fotoğraf öyle. Jandarma teşkilatının her kademesinden temsilcileri odasında ağırlamış. Çok doğru bir iş. Beklersin ki sorunlarını dinlemek, hoş sohbet etmek, moral vermek ve geleceğe dönük olarak da sorunlarına çözüm vaat etmek ve bunu dile getirmekle ilgili seviyeli bir toplantı olsun. Ama İçişleri Bakanlığı’nı meşgul eden suç işleri bakanı dönmüş ve pırıl pırıl Jandarma personelinin karşısında ülkenin ana muhalefet partisini eleştirmiş. Neymiş, ‘Afrin’e operasyon yapıyormuş, tezkerenin yenilenmesine CHP oy vermemiş.’ Bizi jandarma personeline şikayet ediyor. Bir, bunu yapacaksan AK Parti’nin bir teşkilatını toplarsın eleştirirsin. Bunda bir mahsur yok. Cevabını o düzlemde alırsın ama her dünya görüşünden olabilir, orduya, millete sadakat için yemin etmiş, görevini yaparken siyasi yönelimlerden tamamen arınmış olması gereken insanların karşısına gidip de orada siyaset yapamazsın. AK Parti’ye, MHP’ye oy veren çok değerli seçmenler, düşünün ki yarın seçim oldu CHP geldi. İçişleri Bakanı’nı atadı ve İçişleri Bakanı, Jandarma personelini toplayıp AK Parti ile MHP’yi kötülüyor. Bu içinize sinerse bu Soylu’ya, ‘doğru yapıyor’ deyin. Orada siyaset olur mu? Orduda ibadethanede, okulda siyaset olur mu? Devletin çivisini çıkarmaya kimin hakkı var ya? Bu kadar kifayetsizlik olur mu? Ayrıca, bir; sınır ötesi operasyon için tezkere ihtiyacı yoktur. Birleşmiş Milletler şartının 51. maddesi, meşru müdafaa hakkı, sıcak takip hakkı. Süleyman Soylu’ya bunu hatırlatmak lazım. Bizim iktidarımızda böyle rezillikleri yapmayacağız.
“EMEKLİYE VERDİĞİ ZORUNLU ZAMMI MÜJDE DİYE ANLATIYORLAR"
Çalışma Bakanı’na ne diyeceğiz? Yalancı çobanı kim ciddiye alacak? Hani 1 Mayıs günü bütün emeklileri mutlu edecek haberi Cumhurbaşkanımız açıklıyordu? Öyle söyledin. 1 Mayıs’ın üstünden bu kadar zaman geçti hani o müjde? Şimdi çıkmış diyor ki efendim 1 Temmuz itibariyle bütün kesimleri enflasyondan koruyacak bir şey yapacağız. Yahu ne yapacaksın? İnsanların kanuni hakkı o. 31 Aralık’tan o dediğin 1 Temmuz’a yüzde 42-44 arasında bir enflasyon gerçekleşmiş olacak. En az yüzde 40. Enflasyon farkı verilecek, kanuni hak. Bunu müjde olarak söylüyor. Sayın Vedat Bilgin. Sen şunu söylesene önce: Biz aralık ayını beklemeden, temmuz ayında Asgari Ücret Belirleme Komisyonu toplayıp asgari ücrete 6 aylık enflasyon güncellemesini yapacağız desene. Asgari ücrete yüzde 45 zammı vereceğiz desene. Aralık gelince konuşulur deyip de sonra toplumun tüm kesimleri, bu emekçiler toplumun tüm kesimleri değil mi? Önce bunu söyleyeceksiniz. Öyle millete, emekliye verdiği zorunlu zammı müjde diye anlatan bir iktidarla karşı karşıyayız.”
ERDOĞAN ORTA DİREĞİN TAMAMINI YOKSUL HALE GETİRDİ
Özel, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Özel, Erdoğan’ın bugün partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamaların anımsatılması üzerine şunları söyledi:
“Erdoğan hepimizin ve en çok da kendisine geçmişte oy vermiş seçmenlerin aklıyla alay etmeye devam ediyor. Bugünkü grup toplantısında, ‘Türkiye’de işsizlik sorunu yok’ demiş. Bunu bütün işsizlerin; annelerinin, babalarının, eşlerinin vicdanına havale ediyorum. ‘Türkiye’de satın alma gücünde azalma sorunu var’ demiş. İnsanların yoksullaşması değil, satın alma güçlerinin azalması söz konusuymuş. Yoksullaşmanın başka bir tanımı yok zaten. Zengin istediğini alır, yoksul istediğine para bulamaz; çok daha azını alır ya da hiç alamaz. Yoksul, böyle bir şeydir. Parası olana varsıl, olmayana da yoksul deniyor. Recep Tayyip Erdoğan, bu ülkedeki orta direğin tamamını yoksul hale getirdi. Yani, hayaldi şimdi kâbus oldu artık.”
"PSİKOLOJİK İKTİDAR EL DEĞİŞTİRMİŞTİR"
Özel, Erdoğan’ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na “adaylığını ya da adayını açıkla” yönündeki çağrısını yinelemesinin hatırlatılması üzerine ise şunları söyledi:
“Bir Cumhurbaşkanı adayının zaman geçtikçe zemin ve itibar kaybetmesinden bahsedeceksek, anketlere bakınca, bunun en yalın Recep Tayyip Erdoğan. Tek adam rejimine geçtiğinden beri sürekli zemin ve itibar kaybediyor. Sürekli görev onayı düşüyor.
Bizi konuşuyorlar. Hepsi bizi konuşuyorlar. Dün, Devlet Bahçeli; prompterdan okuyarak sayfalarca; CHP’ye iftira, hakaret, küfür… Cevap verdim mi? Vermedim. Neden? Çünkü, cevap verilecek düzeyde açıklamalar değil.
Ama olumlu tarafı şu: Eğer bir ülkede iktidar partisi ve partileri, muhalefete muhalefet ediyorlarsa o ülkede psikolojik iktidar el değiştirmiştir. Siyasal iktidarın el değiştirmesi, an meselesidir, ilk seçimdedir. Normalde, muhalefet iktidarla meşgul olur ve onları eleştirir; iktidar, işine, icraatına bakar. Gerekirse eleştirilere de cevap verir. Ama nasıl bir iktidar partisi ki ve nasıl bir küçük ortak ki işleri güçleri bizi konuşmak. Bu güzel. Bizi konuşmaları iyi. Bir de bu arada, artık tabelada bir değişiklik var. Bazen siyaset, halat yarışı gibidir. İki taraf birlikte asılır. Biz ortaya bir çizgi çekmiştik. İki taraf da şunu soruyordu, karşı tarafa? ‘Cumhurbaşkanı adayınız kim, açıklamadınız.’ Biz çektik, onlar çekti. Biz çektik onlar çekti. Onlar geldi. Bizim istediğimiz zaman adaylarını açıkladılar. Ama biz kendi istediğimiz zaman adayımızı açıklayacağız. Kendi doğru bulduğumuz zamanda açıklayacağız. Gelmeyeydin. Halatı çektik, döküldünüz paldır küldür hep beraber. Şimdi kalkmışlar, ucundan tutuyor, ‘bir daha oynayalım, adayınızı açıklayın.’ E siz düştünüz. Biz size açıklattırdık, sen bize açıklattırabildin mi? O zaman psikolojik iktidar el değiştirdi. Biz, iktidar refleksi gösteren bir partiyiz. AK Parti ile MHP de muhalefet refleksi gösteren bir parti. Bu ilanihaye sürmez. Siyasette bu yok. Herkes; yerini, yurdunu, görevini bilecek. Seçimi yapacağız, yerleri değiştireceğiz. Millet İttifakı, iktidar olacak. Cumhur İttifakı da çok merak saldığı şekilde muhalefet edecek bize. İstedikleri gibi eleştirecekler. Onları kısıtlamadan, burada yaptıkları basın toplantılarını Anadolu Ajansı’nda sansürlemeden vereceğiz. Bütün basın toplantılarını onlar alacak. Bol bol eleştiri yapacaklar. Türkiye’nin en muhalif kanalı olarak A Haber’i izlemek için sabırsızlanıyoruz. En muhalif kanal olacak. Yeni Şafak ile Sabah’ın, o ilk günlerdeki yarışını; kusur bulmak için, taze taze bakanların beyanlarında açık aramak için öyle büyüteçle bakışlarını zevkle izleyeceğiz. O günler geliyor. Madem bu kadar muhalefete meraklısınız, koyun sandığı geçin muhalefete.
Bize diyor ki, ‘seçim isteği yok.’ Daha ne yapmam lazım. Biz seçime dünden razıyız, bugünden hazırız. 360 lazım. İki elle oy vereceğiz. Getirin önergeyi. Cumhurbaşkanı karar verirse de oluyor. AK Parti ve MHP’ye 20 milletvekili, 30 milletvekili destek verirse de oluyor. Tam kadro burada olacağız? Genel başkanımız dahil, haftaya salı gelecek erken seçim önergesine, tam kadro destek vereceğiz, hodri meydan. Erken seçim talebimiz yokmuş. 19 yıldır her şeyi sen bilirsin ya o adayı da biz bileceğiz. Biz belirlediğimiz zamanda açıklayacağız.”
https://tele1.com.tr/emekliler-icin-1-mayis-surprizi-yalan-oldu-614734/