İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının iptali için Danıştay'da görülen duruşmada, savcı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin iptalini talep etti. Mahkeme, kararı yazılı olarak daha sonra açıklayacak. 

Türkiye, 2011'de sözleşmeyi ilk imzalayan ülke olarak tarihe geçti, ardından 20 Mart 2021'de Cumhurbaşkanlığı kararı ile anlaşmadan çekildiğini açıkladı. Bu karar üzerine çok sayıda sivil, kurum ve kuruluş, yürütmenin durdurulması ve kararın iptali talebiyle Danıştay'da dava açtı. Danıştay savcısı davaya ilişkin mütalaasını açıkladı. Savcı çekilme kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek, iptal edilmesini talep etti. Karar ise yazılı olarak ileri bir tarihte bildirilecek. [caption id="attachment_612932" align="alignnone" width="690"] DANIŞTAY TARİHİNDE İLK: EN KALABALIK DURUŞMA[/caption]

DURUŞMADA NELER OLDU?

Evrensel'de yer alan habere göre avukatlar duruşmada söz aldı. Avukat Şenal Sarıhan, yaptığı açıklama "Her gün en az 4 kadın öldürülüyor. Siz bunun için hukuku adaleti yerine getirin bu fesih kararını iptal edin" dedi. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan yaptığı konuşmada, "Burada yapılan tartışmalardan sonra alacağınız karar Cumhurbaşkanı'nın yargı denetimine etkin bir şekilde tabii olup olmadığıdır. Anayasa'ya aykırılık iddiaları ciddiye alınmalı çünkü yarın da başka bir uluslararası sözleşmeden çıkılması olası" dedi. Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Ceren Kalay Eken de "İstanbul Sözleşmesi bir günde ortaya çıkmadı, birkaç kişi yazmadı. Uluslararası alanda en kapsayıcı sözleşmelerden bir tanesi. Kamu yararı konusunda iç hukukta da oldukça önemlidir. Gece yarısı keyfi bir şekilde bir kişi tarafından millet iradesi olmadan çıkıldığını ve ülkenin en az yarısını etkilediğini vurgulamak istiyorum. Hiçbir makam kendi kararı ile yasaya ilişkin karar veremez" hatırlatmalarını yaptı.

"SÖZLEŞME LGBTİ+'LARIN HAKLARINI DA KORUYOR"

Avukat Seher Duygu Çildoğan konuşmasına "LGBTİ+ların haklarını hatırlatarak ve İstanbul Sözleşmesi'nin kapsayıcılığından bahsederek başlamak istiyorum" dedi. Çildoğan konuşurken Danıştay Heyet Başkanı "Konuşmalarınıza ve alkışlarınıza bir şey demiyorum ama tekrara düşmeyin zaman kayboluyor" dedi. Çildoğan ise "Tekrar yapmıyorum LGBTİ+ların varoluşları ile ilgili konuşuyorum" yanıtını verdi. Çildoğan, "Buradaki kararın iptal edilmesi gerekiyor çünkü nefret söylemleri artacak ve insanlar yok sayılmaya devam edecek" ifadelerini kullandı.

"SÖZLEŞME MÜLTECİ KADINLARI DA KORUYOR"

Avukat Ebru Beşe: Ben mülteci kadınlar adına da konuşmak istiyorum. İstanbul Sözleşmesi özellikle binlerce kilometre yürüyerek canları pahasına sığındıkları kadınları da koruyor. Biz ise bir gecede hukuksuz bir şekilde bu sözleşmeden çıkıyoruz. İstanbul Sözleşmesi her anlamda insanlık onurunu koruyan bir sözleşmedir. Biz heyetten fesih kararının iptalini talep ediyoruz. Avukat İlayda Doğa Karaman: İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasından failler yararlandı. Aile İçi Şiddet Bürosu 'yakında 6284'ten de çıkılır' diyerek kanun maddelerini uygulamadı. Bu muydu kamu yararı? Devlet şiddette maruz kalan kadınlara ulaşamıyor. Yapılması gereken tek şey ise sözleşmenin uygulanması. Devlet tüm vatandaşları ve 45 milyon kadını korumakla yükümlü. Şiddetsiz bir dünyayı savunmaya devam edeceğiz. Gelecek Partisi Kadın Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Habibe Çiftçioğlu: İlk imzacısı olunan ve bir gecede feshedilen bu sözleşmeden neden çekildiğini merak ediyoruz. Biz uygulamadaki eksiklikleri eleştirirken bu karardan büyük bir endişe duyduk. Kadınların çocukların ve tüm dezavantajlı grupların devlet tarafından korunmasını istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi Türkiye'nin gündeminde bu sözleşmeye sahip çıkın. Gaziantep Barosu Başkanı İskender Kahraman: Ben aynı zamanda iki kızım için de buradayım. Bir kişinin gece yarısı kararnamesi ile uluslararası sözleşmeden çıkma kararı vermesi hukuksuzdur. Sözleşme toplumsal güveni ve huzuru sağlıyor ve devlete sorumluluk yüklüyor. Bu sözleşme işlevsel olmadığı için kadına yönelik şiddet bu kadar artıyor. Milyonlar bu davayı takip ediyor, hukuksuzluğun son bulmasını istiyoruz.

"BU METİNDEN SADECE ŞİDDET FAİLLERİ RAHATSIZLIK DUYAR"

Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren: Bu kalabalık ve dayanışma çok güzel ama kaygı duymamız gerek. Biz ne zaman büyük salonlarla, çok fazla insanın katıldığı bir yargılama yaptık? Baskının arttığı, sıkıyönetim mahkemelerinde gördük. Bu açıdan bu tablodan kaygı duyulması lazım çünkü demokrasiden uzaklaşmış oluyoruz. Siz ne karar verseniz de bu salondaki her bir kişi sözleşmenin ruhunu yaşatmaya devam edecek. Bir baro başkanı olarak şiddete karşı düzenlenen bir sözleşmeden çekilmemek için konuştuğum için utanç duyuyorum. Diyarbakır Barosundan Hatice Demir: Nahide Opuz'un öldürüldüğü topraklardan geliyoruz. Kadınlar farklılıklarına göre de şiddete uğruyor. Danıştay'ın kararları da kamu yararını korur. Kadına yönelik şiddet toplumsal bir sorun ve küresel bir sorun. Bu sözleşmeye niçin ihtiyaç duyulduğunu lütfen unutmayalım. Biz her gün şiddete uğrayacağımız kaygısıyla yaşıyoruz. Bu sözleşme bizim için inanılmaz güçlendiren bir unsurdu. Feshedilmesiyle hepimiz güvencesizlik içinde kaldık. ‘Kadına şiddet uygulama’ diyen hukuki metinlerden kim rahatsızlık duyar? Sadece şiddet failleri rahatsızlık duyar. Mahkemeniz bugün ya kadınların özgürlüğünden yana ya da erkeklerin tahakkümünden yana karar verecek. Ya bu ülkede tek bir kişi toplumun geleceğini belirler diyecek ya da bu ülkede demokrasi var hukuk var diyecek. Kocaeli Barosu Başkanı Bahar Gültekin Candemir: Kadınlar olarak hak ve özgürlüğümüzün korunmasını istiyoruz çünkü biz kadınlar ölmek değil yaşamak istiyoruz.

"ÖNÜMÜZDE HEM HUKUKİ HEM DE POLİTİK BİR SORUN VAR"

Avukat Hülya Gülbahar: Burada Tekirdağ'dan Diyarbakır'a kadar barolar, her siyasi görüşten kadınlar, meslek örgütleri var. Tanıyorum AKP’li kadınlar var bu salonda. Heyetinizin önünde çok büyük bir hukuki problem var. 6284'te İstanbul Sözleşmesi uygulanır diyor. Sözleşme yürürlükteyken sözleşmeden çıkırsa ne olacak? Kanun maddelerini ne yapacağız, onları da mı yok sayacağız? Dünyada uygulanan adı İstanbul Sözleşmesi olan bir sözleşmede İstanbul mu olmayacak? Önümüzde hem hukuki hem de politik bir sorun var. Bu dava uzadıkça kadınlar hayatlarından oluyor. Çocuklar istismara uğruyor. Burada esasa dair bir karar verilecek, şiddet gören insanların, kadınların, çocukların geleceği belirlenecek. Erzurum Barosundan Selin Deniz Bozkurt: 18 yıl Erzurum'da yaşadım, orada büyüdüm. Benim arkadaşlarım 15 yaşında evlendirildi, şiddet gördü. Şimdi erkek çocuklarından şiddet görüyorlar. İstanbul Sözleşmesi bu şiddete dur diyecek tek dayanağımız. Avukat Sibel Suiçmez: İstanbul Sözleşmesi bizim kırmızı çizgimiz vazgeçmek de öyle kolay değil. Türkiye’ye Cumhuriyeti laik, demokratik bir hukuk devleti. Sizden kahramanlık beklemiyoruz sizden hiçbir güçten korkmadan karar vermenizi bekliyoruz. Bu dava sadece bizim için değil sizin çocuklarınız için de bu ülkenin geleceği için de çok önemli. Sayın heyet sizden Danıştay’da da hakimler var demenizi bekliyoruz. Buraya binlerce kadının çığlığını, umudunu, kanını getirdik. Bunu şimdi siz değerli yargıçların omuzlarına bırakıyoruz. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) adına Avukat Sevinç Hocaoğulları: İstanbul Sözleşmesi şiddetin eşitsizliklerden beslendiğini söyler. Sendikamızın toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan bir tüzüğü vardır. Sağlık emekçileri çok fazla şiddete uğruyor ve yalnızca üyelerimizin sağlığını düşünmüyoruz. Yaşam güvenliği, can güvenliği şiddetin önlenmesinde bütüncül politikalar gerektirir. Eğer şiddetin son bulmasını istiyorsak İstanbul Sözleşmesi yürürlükte kalmalı. Avukat Candan Dumrul: Sayın heyet öncelikle bu salonda siz dahil herkes maske takıyor. Oysa Cumhurbaşkanı kapalı ortamda zorunluluğun kaldırıldığını söylemişti. Cumhurbaşkanı karar verdi diye bu doğru bir karar mı, değil. Neden takıyoruz çünkü hayatımıza sahip çıkıyoruz. İşte kadınlar da hayatlarına sahip çıkmak için burada. Bu sözleşmeden çekilme hukuka uygun görülecekse o zaman temel bir hukuk tartışması yürütülmesi gerekiyor. Bu sözleşme bizim vazgeçebileceğimiz bir düzenleme değil. İstanbul Sözleşmesi yaşam hakkımızın teminatı. Bu sözleşmeyi ya bu salonlarda ya sokaklarda alacağız ya da yeniden yeniden yazacağız. Namus bahanesi, sözde ahlak gerekçesiyle kadınlara ayrımcılık göstermeyi kendilerinde hak görüyorlar çekilmesini isteyenler. Kamunun yararı herkesin yaşamının güvenceye alınmasıdır.

CUMHURBAŞKANLIĞI'NDAN SAVUNMA

Cumhurbaşkanlığı vekilleri de savunma yaptı. Avukatların savunmasında fesih kararının Anayasa'ya, iç hukuka, Meclis'e uygun olduğunu iddia ederken seslerinin kısık olması ve yutkunarak konuşmaları dikkat çekti. Elindeki metne bağlı olarak konuşan avukatlar, fesih kelimesinin etimolojisine girerek İngilizce ve Fransızca karşılıklarını söyledi ve buradan İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesinin doğru olduğu çıkarımında bulundu. Bir avukatın ‘kadınlarımız’ diye konuşmaya başladığı sırada salonun boşalması da dikkat çekti. Avukat, “İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesinin hukuka uygun olduğunu savunuyoruz. Uygun olmadığına ilişkin çabalar nafiledir. Biz Cumhurbaşkanımızın kararının hukuka uygunluğunu uluslararası kurumların hukuka uygunluğuna göre değerlendirmiyoruz” dedi.

KADINLARA POLİS MÜDAHALESİ

Danıştay binasına girişte kadınlar polis müdahale etti. Danıştay'da açılan davalardan onunun duruşması, bugün Danıştay 10'uncu Dairesi'nde saat 9:45'ten itibaren görülüyor. Kadın hakları grup ve örgütleri bugün Danıştay'da davayı yakından takip ediyor. Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) açıklamasında, İstanbul Sözleşmesi'ni savunmak için "EŞİK başvuru formunu doldurarak yetki veren 810 kadın avukat ve diğer çağrılara katılanlarla birlikte 1000'i aşkın avukatla, hukuksuzluğa dur demek için Ankara'da buluşuyoruz" denilmişti. Danıştay'da açılan davalardan onunun duruşması, bugün Danıştay 10'uncu Dairesi'nde saat 9:45'ten itibaren görülüyor. Kadın hakları grup ve örgütleri bugün Danıştay'da davayı yakından takip ediyor. Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) açıklamasında, İstanbul Sözleşmesi'ni savunmak için "EŞİK başvuru formunu doldurarak yetki veren 810 kadın avukat ve diğer çağrılara katılanlarla birlikte 1000'i aşkın avukatla, hukuksuzluğa dur demek için Ankara'da buluşuyoruz" denilmişti. Duruşma öncesi kadınlar ve avukatlar Danıştay’ın önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamayı okuyan Şenal Sarıhan şunları söyledi: "Bugün, Danıştay 10. Dairesi, İstanbul Sözleşmesi’nden bir Cumhurbaşkanı kararı ile çekilmenin hukuksuzluğuna dair açılmış olan 200’den fazla davanın bir kısmını esastan görüşecek. Danıştay’ın vereceği karar, Türkiye’de kendini üstün görenlerin hukukunun mu, hukukun üstünlüğünün mü hakim olacağına dair de belirleyici olacak.

"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN, VAZGEÇMİYORUZ"

Bizler, kadınlara karşı her türlü şiddetin ve başta kadınlar, çocuklar, LGBTİ ’ların maruz kaldığı ev içi şiddetin insan hakları ihlali olduğunu belirten; devlete, şiddeti önleme ve mağduru koruma yükümlülüğü getiren İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz.

"GÖREVİMİZİ FAZLASIYLA YAPTIK YAPMAYA DA DEVAM EDECEĞİZ"

On yıllardır, kadın haklarını savunucularının emekleriyle kadına karşı şiddeti önlemek amacıyla yapılmış olan “yasalara dokunma, uygula” dedik. Kadına karşı şiddeti önlemek için herkesi görevini yapmaya çağırdık. TBMM’deki görüşmeleri, torba yasaları, komisyonlara getirilmesi planlanan ve çocuk cinsel istismarı affından, nafaka ve boşanmadan 6284 sayılı yasada planlanan düzenlemelere kadar kadın ve çocukları olumsuz etkileyecek düzenlemeleri takip için gece nöbetleri tuttuk. Çok çeşitli kadın örgütlerinden, siyasi partilerden, sendikalardan kadınların emeğiyle bu iki yılda biz görevimizi fazlasıyla yaptık; yapmaya da devam edeceğiz. Türkiye’nin her köşesinden bu davaya sahip çıkan binden fazla avukatın bu davada yetki belgesi almasına, 70’ten fazla baroya kayıtlı yüzlerce kadın avukat ve ayrıca pek çok kadın örgütünden temsilciler ve aktivistlerin bugün Danıştay duruşmasında olmasına çalıştık.

"OLUMSUZ BİR KARAR ÇIKARSA..."

Danıştay’dan olumsuz bir karar çıkması halinde bizler elbette ki hukuki ve siyasi mücadelemizi sürdüreceğiz. Anayasa’ya aykırı olan bu Cumhurbaşkanı Kararı’nı Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacağız. İç hukukta sonuç alamazsak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dahil uluslararası mekanizmaları harekete geçireceğiz. Çünkü haklıyız. Danıştay yürütmeyi durdurma talebimizi 3'e 2 olarak bir oy farkla reddetmişti. Burada açıklanan iki karşı oy yazısı ve birçok Danıştay savcısı, Sözleşme’den çıkış kararının hukuken yanlış olduğunu söylüyor. Bu nedenle Danıştay'dan olumlu yönde karar vermesini bekliyoruz. Kaygılarımız, tereddütlerimiz var ama Anayasa ve yasalar bu hukuk dışı tek kişilik çıkış kararının iptalini gerektiriyor.

"HUKUKUN VE ADALETİN GEREĞİNİ YAPIN"

Danıştay'dan iptal kararı çıkarsa Cumhurbaşkanlığı’nın konuyu uzatmamasını talep ediyoruz. Karara saygı duymasını, itiraz etmemesini derhal Avrupa Konseyi Sekreterliği’ne bildirimde bulunarak Türkiye'nin sözleşmeye tekrar taraf olmasını sağlamasını talep ediyoruz. 6251 sayılı Sözleşme’nin onay yasası yürürlükte olduğu için iç hukukta zaten Sözleşme yürürlükte. Danıştay birer cümlelik iki Cumhurbaşkanı kararını iptal ederek, İstanbul Sözleşmesi'ne tekrar taraf olmamızı sağlayabilir. Somut isteğimiz ve umudumuz budur. Biz bugün buraya İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının HUKUKSUZ olduğu kararını Danıştay hakimlerinden duymak için geldik. Bu hukuk dışı durumun daha fazla sürdürülmemesini, iptal kararının verilmesini ve hemen bugün açıklanmasını talep ediyoruz. Kadınlara ve Türkiye’ye daha fazla zarar vermeyin, zaman kaybettirmeyin. Kadınların hayatları ile daha fazla oynamayın. Hukukun ve adaletin gereğini yapın.”

"TÜRKİYE’NİN HUKUK DEVLETİ OLABİLMESİ İÇİN UĞRAŞIYORUZ"

Avukat Hülya Gülbahar ise şu açıklamayı yaptı:

“İstanbul Sözleşmesi demek; kadınlar, çocuklar, erkekler, yaşlılar, engelliler için cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği nedeniyle durmadan, her gün şiddete ve ayrımcılığa maruz kalan, nefret suçlarının öznesi haline getirilen LGBT bireyler için… Ayrımcılığa ve şiddete maruz kalan herkes için hem bugünkü hayatı, hem geleceği anlamına geliyor bu sözleşme. Türkiye’de, Avrupa’da da dünyada da bu anlama geliyor. https://tele1.com.tr/istanbul-sozlesmesinin-feshine-karsi-dava-351581/ Türkiye kadın hareketi olarak gece yürüyüşleri, mitingler, davamızın peşinde koşarak İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya çalıştık. Türkiye’nin hukuk devleti olabilmesi için, insan hak ve özgürlüklerine bağlı bir devlet olabilmesi için uğraşıyoruz.

"KABUL ETTİĞİNİZ ANAYASAYA BİLE AYKIRI"

Şunu söylüyoruz, net olarak: Bir kişinin kararı ile uluslararası sözleşmelerden çıkamazsınız. Sizin kabul ettiğiniz anayasaya bile aykırı. Kendi anayasanızı da çiğneyemezsiniz. Anayasa son derece açık. Cumhurbaşkanı tek kişilik işlemi ile spor müsabakaları, ekonomik anlaşmalar yapabilir, bunlardan çıkabilir. Ama bizim hayatımız; ithal edilen patates, ihraç edilen domates değil. Temel haklarla ilgili hayatımızla ilgili sözleşmelerden bir kişinin kararı ile çıkamaz. Temel haklar ile ilgili sözleşmeler yasa ile yürürlüğe girer, Meclis karar verir. O sözleşmeden ancak Meclis kararı ile çıkılır. Tek kişinin kararı ile değil.

"CUMHURBAŞKANI’NI SÜRECİ UZATMAMAYA ÇAĞIRIYORUZ"

Sayın Cumhurbaşkanı’nı buradan çıkacak karara itiraz ederek, süreci uzatmamaya çağırmak istiyoruz. Olumlu bir karar çıkmalı ve burada kesinleşmeli. Türkiye’de hiçbir kadının, hiçbir çocuğun kaybedecek bir günü, bir dakikası bile yok. Bu sözleşme karşıtı kampanya sürdüğü sürece, daha çok kadın öldürülüyor. Daha çocuk istismara maruz bırakılıyor ve öldürülüyor Türkiye’de. Hukuk sistemi derhal, bugün; bu Cumhurbaşkanı kararının iptali yönünde karar vermek zorunda. Bunu bekliyoruz, bunu talep ediyoruz.”

DANIŞTAY TARİHİNDE İLK

Duruşma, yetki belgelerinin sunumuyla başlarken mahkeme başkanı, “Danıştay tarihinde bir ilk. Bu kadar kalabalık bir duruşma ilk kez yapıyoruz" dedi.