Turan Aydoğan konuşmasında özetle şu ifadeleri kullandı:

Şimdi, size bir örnek vereceğim, ne kadar bağımlı ya da bağımsız bir yargımızın olduğu anlaşılacak. Antalya’da iktidar partisinin bir belediye başkanı, bundan aşağı yukarı bir ay önce iki bakanın karşısında çıktı bir usulsüzlük meselesi konuştu. Sağır sultan duydu bunu, bir 500 bin liralık usulsüzlük konuşuldu. 2 bakan, bakanlardan biri hatta “Sayın Başkan, o sizinle ilgili bir para değil, sizden önceki belediye başkanı aldı onu.” dedi. Herkesin önünde konuşuldu, hiçbir savcı bununla ilgili bir soruşturma açmadı. Niye? Çünkü işaret alamadılar herhâlde, değil mi? Rüşvet suç mudur? Suçtur. Bakanlar kamu görevlisi midir? Kamu görevlisidir. Belediye başkanı, konum itibarıyla bunu yazılı olarak kendi genel merkezine bildirmiş midir? Bildirmiştir. Ortada bir suç var, ne ihbar eden var ne resen soruşturan var. Antalya değil bütün dünya bunu biliyor ve biz burada bağımsız ve tarafsız bir yargı var mı yok mu hâlâ bunu konuşacağız öyle mi? İki, yerel seçimlerden önce, aşağı yukarı bir yıl önce 7-8 büyükşehir belediye başkanı görevinden alındı. “Alınmadı, istifa ettiler.” diyeceksiniz ama o mecbur bırakmanın bir görevden alma olduğunu burada konuşmak zorundayız. Hatta biri ağlaya ağlaya gitti. Onların haklarını da biz savunduk, dedik ki: “Seçilmişleri siz böyle gönderemezsiniz.” Niye gitti bu arkadaşlar ya? Bu ülkenin bağımsız yargısı yok mu? İşledikleri suçlar varsa niye bildirmediniz? Sizden olanı yanınıza alacaksınız, sizden olmayanı yargılattıracaksınız da bunun adı bağımsız yargı mı olacak? Üç, başka bir şey söyleyeceğim: Gencecik bir kardeşimiz, bir vatansever delikanlı Adana’da Vefa Sosyal Destek Grubunda da görev yapan bir partilimiz, Yüreğir Gençlik Kolu Başkanımız akşam saatlerinde bir kalabalığın içerisinde dağıtım yapılırken “Nereye gidiyor?” diye sorgulayınca kaymakamın şoförü -önce kaymakam olduğunu söyledi ve bu kardeşimizi ondan sonra da şikâyet ettiler. Hakkında yapılan soruşturma sonucunda serbest bırakıldı. Sayın Cumhurbaşkanı çıktı ertesi gün hedef gösterdi. Bu kadar masumane bir olay. Sonra o kardeşimiz tekrar gözaltına alındı ve tutuklandı. Ama sonra ortaya bir şey çıktı, ortaya kamera kayıtları çıktı. Çocuk hiçbir şey yapmamış ama kaymakamın şoförü nüfuz kullanıyor orada. Ne yaptı sizin bağımsız yargınız? Her önüne gelenin ben kaymakamım dediği yerde Türk Ceza Kanunu’na göre suç işlenmiyor mu? O kardeşimiz bayramı cezaevinde geçirdi. Eğer vicdanınız varsa o kardeşimizden özür dilemek zorundasınız. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü bir parti devleti yarattınız. Çünkü savcılar, hâkimler o parti devletinin muktedirlerine bakarak hareket ediyorlar. Maalesef, korkuyorlar. Üzülüyorum bunları ben buradan söylerken. Bu rezaletin bir ucu nerde çıktı biliyor musunuz? Sizin paralel hukuk yapılanmanız da çıktı, paralel hukuk yapılanmanız var. Ortada bir Adalet Bakanlığı var, ortada bir Hakimler ve Savcılar kurulu var. Bunlar anayasa göre, ikisi de Sayın Cumhurbaşkanına doğrudan bağlı. Hiç öyle bağlı değil de HSK seçile geliyordu falandı, filandı demeye kalkmayın. Tamamen Cumhurbaşkanının kontrolündeki vekiller ve asaleten atamalarla beraber gelen bir HSK’ya rağmen bir de Saray’da Hukuk Politikaları Kurulunuz var. O Hukuk Politikaları Kurulunun üyesinden bir tanesi Burhan Hoca, İstanbul’da Sulh Ceza Hakimine tavassutta bulundu ya… Anayasa açık, anayasada yargı bağımsızlığı tarif edilirken yargının hiç kimseden telkin almayacağı anlatılıyor orada. Hiç kimsenin yargıya müdahale edemeyeceği, yargıçların bağımsız olduğu ortaya çıkıyor. Reddetmedi, itiraz etmeyin. Reddetmedi, hayır! Dedi ki: Ben yaptım bunu kardeşim. Yaptım ama gel gör ki niye yaptım. Aynen Şener Şen gibi… Ben yaptım ama bu suç olmaktan çıktı, 2014 yılında dedi. Dava açılmadan bu tavassutu yaptım dedi. Sayın Canan Kaftancıoğlu’yla ilgili kararı istinaf mahkemesinin onadığını açıkladılar. Bu istinaf mahkemeleri, cahiller ordusu mu? Bilmiyorlar mı bu kararı 23 Haziranda açıklarsalar benim gibi bir milletvekili de çıkar burada ayıplar ve bu, “yargı bağımsızlığının üzerine gölge” diye tanımlanır. 22 Haziranda açıklamazlar mıydı ya da 30 Haziranda açıklayamazlar mıydı? Daha erken ya da daha geç. Hukukçuyuz hepimiz. Rövanşist bir mantıkla beraber Türkiye’de her yere fincancı katırı gibi dalan bir hukuk dünyası yarattınız. Ne oldu işte? Gördük, baro başkanları yürüyecek, Anayasa’daki seyahat özgürlüğü, Anayasa’daki toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüğü ve Anayasa’da baroların bir “kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu” tarifine rağmen, sıradan bir polis memuru, baro başkanına hukuk öğretmeye kalkıyor.