Ukrayna savaşı konusunda herkesin kafası karışık. Bir yandan savaşın vahşi yüzü, kıyıcılığı ve sivil kayıplar, diğer yandan ise tarihsel, kültürel ve jeopolitik sorunlar bu dramatik olaya farklı bakışlara kaynaklık ediyor. Hümanist ve savaş karşıtı bir bakışla soğuk kanlı bir siyasal değerlendirme ister istemez birbiriyle çelişiyor.

İnsanı merkeze alan hümanist bir bakışı yitirmeden, ve fakat tarihsel olarak Ukrayna savaşının nedenlerini de doğru saptamak bizim görevimiz. Çünkü, solu hâlâ etkisi altında tutan liberal bir bakışla sorunu anlamak mümkün değil. Bu nedenle solun, liberal ve salt hümaniter bakıştan farklı olması gereken tutumunun temellerini oluşturmak bizim işimiz. Çünkü, tarihsel perspektiften bağımsız bir savaş karşıtlığıyla konuya yaklaşmak, bizi ABD ve Batı ile yan yana getirebilir. O halde kestirmeden konuya girelim; Ukrayna sorununun asıl mimarları ABD, NATO ve Batılı ülkeler ile onların Ukrayna’daki işbirlikçisi darbeci neo Nazilerdir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 24 Şubat sabahı yaptığı açıklamada "Mevcut koşullar bizi kararlı ve acil önlemler almaya zorluyor. Donbass halkı Rusya'dan yardım talep etti. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 51. Maddesi ve Federasyon Konseyi'nin onayı ile Federal Meclis tarafından onaylanan Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Lugansk Halk Cumhuriyeti ile varılan karşılıklı yardım ve dostluk anlaşmaları uyarınca özel askeri operasyon düzenlemeye karar verdik" ifadelerini kullanıyor. Putin şöyle devam ediyor: "Buna bağlı olarak özel bir askeri operasyon düzenlemeye karar verdik. Operasyonun amacı sekiz yıldır Kiev rejimi tarafından istismara, soykırıma maruz kalan insanları korumaktır. Rusya Federasyonu vatandaşlarına da dahil olmak üzere sivillere karşı çok sayıda suç işleyenleri adalete teslim etmenin yanı sıra Ukrayna'nın Nazizm'den ve militarizmden arındırılması için çaba göstereceğiz." Peki, Rusya’nın bu operasyonuna kadar gelen süreç nasıl gelişti? Bu operasyon ile ne amaçlanıyor? Ukrayna hakkında yapılacak değerlendirmeler 2014’te neo Nazilerin yaptığı darbe unutularak, faşistlerin ABD ve NATO desteğinde başlattığı etnik temizlik harekatı dikkate alınmadan hiçbir anlam ifade etmeyecektir.

NATO’NUN GENİŞLEME SİYASETİ

Savaş, eğer haklı bir nedeni bulunmuyor ve öz savunma ya da vatan savunması gibi bir gerekçesi yoksa cinayettir. İnsanlığa karşı suçtur. Ancak Ukrayna’da bugün kan dökülüyorsa bunun asıl nedeni, NATO’nun doğuya doğru genişleme siyasetini sürdürmesidir. Batı’nın bir düşman yaratma ihtiyacı nedeniyle faşist darbecileri desteklemesidir. Bu savaş daha büyük bir savaşı önlemek için yapılan bir operasyondur. Dahası 8 yıldır süren bir iç savaşı ve etnik temizlik girişimini bitirme çabasıdır. NATO’ya “dur” demektir. Biliyoruz ki, emperyalizm, geçen yüzyılda bir ulus olarak birleşmiş toplumları yeniden etnik ve dinsel kimliklerine ayrıştırarak, -ki bu siyaset halkları bir anlamda Orta Çağ’a iade etme girişimidir- büyük ve güçlü ülkeleri Batı’nın kolayca kontrol edip yönetebileceği topraklar haline getirmeye çalışıyor. Emperyalizmin bu siyaseti, Soğuk Savaş sonrasında istikrarlı bir şekilde sürdürülüyor. Bu nedenle, Balkanlar’da, Kafkaslar’da Orta Doğu’da hala oluk oluk kan akıyor. Ukrayna bu siyasetin kurbanlarından biridir. Bu siyasetin en somut uygulanma alanı olarak Sovyetler Birliği’nden ayrılan cumhuriyetler seçilmişti. Bu ülkelerin tarihsel kaynakları, kültürel temelleri, etnik ve inanç mimarileri dikkate alınmadan bir emperyalist mühendislik çalışması yapılarak, parçalara ayrıldı. Sonra da bu küçültülmüş ve güçten düşürülmüş ülkelerin bir kısmı AB’ye ve bir bölümü de NATO’ya alındı. Oysa, Soğuk Savaş sonrasında Doğu Bloku dağılmış, onun askeri ittifak örgütü Varşova Paktı kendisini feshetmiş ve NATO’nun varlık gerekçesi artık ortadan kalmıştı. Ancak öyle olmadı. NATO kendisini güçlendirmeye, yeni üyeler almaya, sosyalizm fikriyle savaşmaya devam etti. Ama bir düşmanları yoktu. Boşlukta kalan ve kendi varlıklarının hukuksal ve ahlaki temellerini açıklayamayan Batı, yeni bir düşman yaratmaya soyundu. Pek yaratıcı olamadıklarından, yine eski düşmandan geriye kalan bir ülkeyi, Rusya’yı düşman olarak seçtiler. NATO, Soğuk Savaş’tan sonra doğuya doğru genişlemeye devam etti. Toplam 14 üyesi olan NATO, önce 2, ardından da 14 yeni üye alarak 30 üye ülkeyi buldu. NATO’nun Ukrayna’yı da bünyesine alarak genişlemesini sürdürmeye çalışması, bardağı taşıran damla oldu. Ardından İsveç ve Finlandiya da alanırak üye sayısı 33’e çıkarılacaktı. İşte bu girişime Rusya “dur” dedi. Çünkü NATO’nun doğuya doğru genişleme stratejisine bir sınır koymak gerekiyordu. Rusya bu sınırı Ukrayna’da çekti.

ABD-NATO HESAP HATASI YAPTI

Rusya, Ukrayna’ya müdahaleye zorlandı. Batı, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahale edemeyeceğini, yani bir savaşı göze alamayacağını varsaydı. Bu nedenle yüksek perdeden tehditler savurdu. Fakat bu öngörülerinde yanıldı. Dahası, Rusya’nın askeri müdahalesi karşısında hiçbir hazırlık yapmadıkları da anlaşıldı. Rusya bu operasyon ile hem siyasal inisiyatifi ele geçirdi hem de askeri bakımdan bir tür şah-mat hamlesi yaparak, yeni büyük oyunu bozdu. Batı’nın Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Rusya’nın gücünü hafife aldığı ve büyük bir savaş kapasitesine sahip olduğunu göremediği ortaya çıktı. Ukrayna Soğuk Savaş dönemi sonrası dünyanın şekilleneceği bir test alanı haline geldi. Yazının tamamını okumak için tıklayın...