Geçtiğimiz yılın aralık ayında Hazar Denizi’nde devasa bir çevre felaketi yaşandı. Kıyıya dalgaların sürüklediği iki bin beş yüzden fazla sayıda ölü fokun leşi vurdu. Bilim adamları deniz hayvanlarının bu denli kitlesel olarak ölmeleri olayını, su altındaki boru hattında oluşan çatlaklardan sızan gaza bağlıyorlar. Söz konusu trajedi, Trans-Hazar gaz boru hattının inşasının yeniden konuşulduğu sıralarda meydana geldi. Projeye göre, Türkmenistan’tan çıkan doğal gaz Hazar Denizi’nin dibinden önce Azerbaycan’a ulaştırılıp oradan da Türkiye ve Avrupa Birliği’ne sevk edilecek. Yapımı öngörülen boru hattının kapasitesinin yıllık 30 milyar metreküp olması planlanırken inşaatın maliyetinin ise 5 milyar dolar tutacağı belirtiliyor. Bunun yanı sıra, doğal gaz boru hattının deniz dibinden, Hazar’ın doğusundan batısına doğru ilerleyecek kısmının sadece 300 km’yi bulacağı tahmin ediliyor.

BATILILARDAN SAMİMİYET BEKLENİR Mİ?

Hazar Denizi son tahlilde ne sadece Türkmenistan’a ne de yalnızca Azerbaycan’a ait. Dolayısıyla, Hazar’a kıyısı olan Kazakistan, İran ve Rusya gibi geri kalan bütün ülkelerin iç denizde ne olup bitmekte olduğunu bilme hakları mevcut. Ve haliyle bu ülkelerde ilk planda ekolojik durum ile alakalı olarak giderek artmakta olan bir endişe havası hakim. Biyologlar ise şimdiden uyarıyorlar: Beklenmedik bir doğal gaz sızıntısından tüm bir fok sürüsü telef oldu. Şayet denizin bir kilometre derinliğindeki transit boru hattının, muazzam basınca dayanamayarak kırılması suretiyle bir teknik kazaya yol açılırsa ne olacak?!.. Bu bölgelerde sıklıkla depremler olduğu ve de “Kuzey Akım” Doğal Gaz Boru Hattı’na ait iki sualtı borusunun batılı sabotajcılar tarafından 2022 yılının eylül ayında yok edildiği göz önüne alındığında, böyle bir olasılığı akılda tutmakta pekâlâ fayda var. Bu arada; Avrupa Birliği, Büyük Britanya ve Amerika Birleşik Devletleri’nin, Bakü ve Aşkabat’a, adı geçen transit boru hattının inşasına katılabileceklerini şimdiden ima ettiklerini de kaydetmekte fayda var. Yoksa bu, bu sefer de patlayıcıları gaz borularının altına önceden yerleştirmek için olmasın sakın?! Bu durum gelecek açısından çok da istikbal vaat edici değil gibi gözüküyor…

BATININ AKTİF KATILIMI AŞKABAT’IN BAĞIMSIZLIĞINI ZEDELEYEBİLİR

Batı ülkelerinin kendilerinin bu projenin realizasyonuna katılımları ne var ki şimdiden bir saatli bomba mekanizması rolü oynayabilir. Avrupa ve Amerikan yatırımlarının cazibesi Türkmenistan’ı çok sert şekilde Batı’ya teknolojik - ekonomik anlamda bağımlı kılacak, bu da Batı’ya Aşkabat’a herhangi bir konuda siyasi baskı uygulama zemini sağlamış olacak. Geçtiğimiz sene Hazar’a kıyıdaş ülkeler aralarında, sıklıkla “Büyük bir Göl” olarak nitelendirilen denizin statüsü hususunda bir konvansiyon imzaladılar. Bu anlaşmaya göre katılımcılar en ufak bir projenin gerçekleştirilmesi noktasında iki taraflı olarak hareket etmekle yükümlü olurken, aynı zamanda beş ülkenin de çevrebilimcilerinin onayını alma zorunluluğundalar. Bu bir nevi, bir apartmanda istisnasız tüm diğer komşuların onayını almaksızın bir kimsenin durduk yerde binanın taşıyıcı kolonlarından birisini kendi başına kesmesine asla müsaade edilmemesine benzetilebilir. Bundan ötürü, Trans-Hazar Doğalgaz Boru Hattı’nın, altında hem Türkmenistan ve Azerbaycan’ın hem de Kazakistan, İran ve Rusya’nın imzalarının olduğu kapsamlı bir çevresel incelemesi yapılmaksızın döşenmesi mümkün değil. Ki burada, Hazar için yaşamsal önemindeki akarsu olan Volga’nın Rus tarafına ait olduğu göz önüne alındığında Rusya kilit ülke olarak öne çıkıyor.

RUSYA’NIN ÇEVRE YASALARI ÖRNEK TEŞKİL ETMELİ

Hazar rezervuarının korunmasında Rusya’nın katı çevre yasaları bir örnek teşkil etmeli

Rusya Federasyonu’nda çoktandır çok sıkı ekolojik yasaların yürürlükte olduğu yaygın bilinen bir gerçek: Hiçbir büyük ölçekli proje, inşasının çevreye ve insan sağlığına yönelik olası etkisinin ön bir araştırma ve değerlendirmesi yapılmadan başlayamıyor. Hazar Denizi’nin dibindeki gaz boru hattının Hazar rezervuarının kurulu benzersiz biyolojik dengesini ne denli bozabileceği noktasında genel olarak çok ciddi şüpheler var. Nitekim fokların kitlesel ölümü, sadece bir ilk alarm niteliğindeydi. Hazar Denizi’ne dönük çok daha büyük çaplı benzer bir hadisenin yaşanması durumunda, kıyısı olan ülkeler, mersin balığı ve diğer çok değerli balık türlerinden yoksun kalabilirler. Tüm bunlar arasında Hazar rezervuarının turistik çekiciliğinin ehemmiyeti de aynı zamanda göz ardı edilmemeli…