TSK ve Türkiye’nin farklı kurumlarının etkin bir şekilde bulunduğu Suriye’nin kuzeyinde Türk bayrakları yakıldı, parçalandı ve yerlerde sürüklenerek üzerine basıldı. Orada bulunan hiç bir Türk askeri ya da güvenlik görevlisi müdahale etmedi ya da ‘olaylar büyümesin’ diye edemedi.
Her nedense bu olaylar Türkiye’de bir gün konuşuldu ve konu kapandı. Oysa her seçim zamanında iktidar ve medyası ‘Ezan susmaz bayrak inmez’ sloganlarıyla kendi yandaşlarını gaza getirmeyi çok iyi beceriyorlardı. Üstelik Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olası Esad buluşmasına tepki göstererek Türk Bayrağını yakanlar Ankara’nın desteklediği İslamcı grupların militanlarıydı.
Yani din kardeşlerimiz!
Suriye yüzölçümünün yaklaşık %10’u oluşturan bölgede 2019 yazında Ankara’da kurulan ‘Suriye Milli Ordusu’na bağlı on kadar silahlı grup bulunmaktadır. Bu gruplara bağlı silahlı militanların başta maaş olmak üzere tüm gereksinimleri Türkiye tarafından karşılanmaktadır. Yaklaşık dört milyon insanın yaşadığı bu bölgede elektrik, yakıt, internet, cep telefonları başta olmak üzere HER ŞEY Türkiye tarafından sağlanıyor. Burada yaşayanların büyük bölümü Esad’a karşı oldukları için Ankara’nın Şam ile barışmasını istemiyor. Yine bunların büyük bölümünün akrabaları Türkiye’de yaşayan Suriyeli mülteciler içindedir. Mültecilerle ilgili sorunları artık herkes bildiği için yeniden burada anlatmaya gerek yok ama Kayseri’de yaşanan olayla Suriye’nin kuzeyinde yani Türkiye’nin güneyinde yaşananlarla bir ilgisi yoktur ve daha önceleri farklı mekan ve zamanlarda farklı gerekçelerle mültecilerle ilgili bir çok gerginlik yaşanmıştır. Bu gerginlikler ve genel olarak mültecilerle ilgili tüm sorunlar yalnız ve yalnız onların ülkelerine dönmesiyle çözülür. Onların ülkelerine dönmesini istemeyenler ve var olan durumdan yararlananlar her yola baş vurarak Esad-Erdoğan barışını engellemeye çalışıyor ve çalışacaklardır.
10 Ağustos 2022’de dönemin Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “11 Ekim 2021’de Belgrad’da yapılan Bağlantısızlar toplantısında Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ile ayaküstü sohbet ettik” deyince pazar günü olayların yaşandığı bölgelerde yine muhalifler sokağa dökülmüş ve Türk bayraklarını yakmışlardı. Bu olaydan yaklaşık bir yıl önce Türk lirası aniden ve çok sert bir şekilde düşünce maaşlarını Ankara’dan alan muhalifler ‘paramızı’ dolarla isteriz diyerek yine olay çıkarmışlardı.
Huylu huyundan vazgeçmez.
Bir çok istihbarat örgütünün cirit attığı Suriye’nin kuzeyinde durumun kolay kolay netleşeceğini sanmıyorum. Her an bir provakasyonun yaşanabileceği bu bölgede en büyük risk silahlı grupların Türk ordusuyla çatışması ya da çatıştırılmasıdır.
Erdoğan-Esad ve Suriye-Türkiye barışına karşı bazı gruplar Ankara’nın denetiminden çıkarak NUSRA’ya katılabilir. Militanlarının büyük bölümünün yabancı (Çeçen, Uygur Türkü, Suudi…) olan NUSRA olası çözüm önünde en büyük engel. Adamlar IŞİD’ten farkı yok ve ‘Allah yolunda’ öldürmekten başka hiç bir şey bilmezler.
Herkes Ankara’nın bu sorunu nasıl çözeceğini merak ediyor.
Astana’da Putin ve Şi Ping ile bir araya gelen Erdoğan büyük olasılıkla bu konuyu da konuşmuştur.
Haziran 2012 Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer’e konuşan Esad “Cebinde akrep besleyenler bir gün mutlaka o akrebin kendilerini sokacağını bilmelidir” demişti.
Aynen öyle oluyor!