Üç Cinayet
Ayrı ayrı yerlerde, aynı zamanlarda üç genç cinayet işleniyor... Yaşları onyedi... Biri annesini, öbürü arkadaşını... sonuncusu da bir yazarı öldürüyor.
Aslında cinayetleri çoğaltabilirim. Ama bu kadarı yeterli. Ayrı ayrı yerlerde, ayrı kişilerce işlenen cinayetlerin ortak bir özelliği var. Türkiye’de bir çok yazar öldürüldü. Yine bir çok yazar hapiste. Bu cinayetlerin bu tutuklamaların ortak bir noktası var diyorum. Bu ortak noktayı çözemezsek cinayetler... Tutuklamalar sürüp gidecek.
Neden Böyle Oluyor
Neden böyle oluyor bu. Şundan dolayı cinayetler, tutuklamalar sürecek. Cinayet işleyenler, cinayet işlemeden konuşup sorunu çözmüyorlar. Konuşamadıkları için öldürülüyorlar.
Bu ülkenin savcısı... yargıcı, söz gelimi benim yazıma karşı yazı yazmıyor. DGM’de yargılanırken, şunu söyledim, “Niçin beni yargılıyorsunuz. Bana karşı düşüncenizi yazın, İnsancıl’da yayınlayım. Buna karşı “Burası Kültür Merkezi değil” dendi. Benle alay edildi. Bunu alay olsun diye söylediğim sanıldı. Oysa inanarak... içtenlikle soruyorum. Adliyeler niçin düşüncelerin tartışıldığı yerler değil. Daha ötesi, neden kültür merkezi olamıyor. Savcılarımız... yargıçlarımız niçin ceza yasasıyla karşımıza çıkıyorlar, yazarla niçin tarışmıyorlar.
Merdan Yanardağ’la... Osman Kavala’yla... Can Atalay’la niçin tartışılmıyor. Savcılar... yargıçlar birikiminizi koyun ortaya, ceza yasalarını kaldırın. Birikimizle tartşın yazarlarla.
İş olsun diye değil, var olan benimsenmeli. Sormalıyız, adliyeler niye var onlar gibi düşünülmüyor diye insanı öldürmeler ya da tutuklamanın hakkını kim verdi size. Bu hakkı nerden aldınız.
Aslında bütün bunların ortak bir noktası var. Cinayetler... tutuklamalar, ömür boyu hapisler... belli bir ilişkinin ürünü. Buna tikel-tümel ilişkisi denir.
Şimdi onu görelim.
Kültür Denen Olgu
Filozof İonna Kuçuradi’nin Devrim Kavramı ve Atatürk’ün Kültür Devrimi adlı yazıdan bir alıntı, “Atatürk devrimi, Türkiye’de Kant’ın anladığı anlamda bie aydınlanmayı motto’su ‘spare aude’(bilmeye cesaret et) olan aydınlanmayı amaçlamıştır.” (Cumhuriyetimizin 100. Yılına ... Aydınlanmalar, Demokrasi, Günümüz Üzerine Düşünceler, Editörler:Prof. H.Nur Beyaz Erkızan- Doç. Dr. Mustafa Günay, Sentez Yayınevi, Bursa, 2023, y-23)
‘Bilmeye cesaret et’ Atatürk devriminin amacı. İonna Kuçuradi, ‘bilmeye cesaret et’ ilkesinin koşulu için şöyle der, “Bunun çok temel koşulu laikliktir: yani kamu işlerinin düzenlenmesinde ve bu arada eğitimin düzenlenmesinde- dinsel normların belirleyici olmaması gerektiği düşüncesi. Çünkü ancak o takdirde insanlarımızın insanal olanaklarını gerçekleştirebilmelerini mümkün kılan ilkelerle- bugün insan hakları dediğimizilklerle- toplumsal düzenlemelr yapılabili, insanlar bilmeye cesaret edebilir. Böylece aydın insan- aydın yurttaş yetişebilir.
Atatürk devrimi laik, aydınlanmacı bir kültürde yetişen insan bilmeye cesaret eder. Bu cesaret, düşünmeyi... tartışmayı getirir. Bilmeye cesaret eden düşünceye suç diye bakmaz.
İki Kültür
İonna Kuçuradi, “bütün kültürlerde insan haklarıyla bağdaşmayan” kuralların olduğunu söyler. Bu önemli bir saptama. Türkiye’de Atatürk’ün başlattığı, aydınlanmacı, laik, insani bir kültür var. Ama bu kültürün yanında gerici faşist bir kültür de var. Üstelik, gerici, faşist kültür çok etkili çok yaygın. Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye’de gerici, faşist bir kültür insanımız kuşattı. Bu kültürle kuşatılan insanın bilinci dinsel dogmalarla donduruldu. Bizim tikel gördüğümüz bütün tikeller gerici faşist tümel kültürün ürünü. Toplu kıyımlar yaşandı.Hemen usuma gelenler... 6-7 Eylül... 12 Mart-12 Eylül faşizmi... Kanlı 1 Mayıs... Kahramanmaraş... Çorum... Sivas kıyımları... Abdi İpekçi... Uğur Mumcu... Ahmet Taner Kışlalı.... Ümit Kaftancıoğlu... Bahriye Üçok... Muammer Aksoy... Hrant Dink.
Türkiye’de tümel gerici, faşist kültür, laik, aydınlanmacı, insani kültüre dönüştürülmezse cinayetler de, toplu kıyımlar da düşünce suçları da çoğala çoğala sürecek, Türkiye’de “A” dedikte “A” karşıtı tek kelime söylenmeyecek. İnsan öldürülmemek ... ya da hapse girmemek için kendini sansürleyecek, kısa sürede düşünce yetisi dumura uğrayacak. Ülke gerici faşist dogmalarla dondurularak bilgisiz insanlar ülkesine dönecek.
Çözüm
Aydınlanmacı... laik... insani kültürle ancak sorunlar çözebiliriz. Oysa bugün eğitim dinselleştirilmeye çalışılıyor. Şu bilinmeli.. Bir faşistin hapse girmesi... ya da hapisten türlü gerekçelerle çıkarılması sorun değil. Yüz binlerce faşist, yazar öldürmek için bekliyor. Laik... aydınlanmacı... insanı tümel bir kültür için zorlu bir kavga zorunlu.