Ben bu sabah saat altı gibi bu satırları yazarken onlarca İsrail uçağı Güney Lübnan’ı yoğun bir şekilde bombalıyordu. Önce çağrı cihazları sonra telsizlerin patlatılmasıyla başlayan süreç Hizbullah’ın 13 üst düzey komutanının öldürülmesiyle devam etti. Üç gündür de İsrail uçakları güney Lübnan’ı bombalıyor ve işgale hazırlanıyor.
Benin de o sıralar Beyrut’da olduğum Temmuz 2006’da da bunu denemişti ama Hizbullah karşısında yenilmişti.
Aynı İsrail yaklaşık bir yıldır Gazze’yi bombalayarak yerle bir ediyor, 50 bin Filistinliyi öldürüyor, 120 binini yaralıyor ve sakat bırakıyor.
Aynı İsrail Hamas lideri İsmail Hediye’yi Tahran’da öldürüyor.
Aynı İsrail canı sıkıldığında Suriye’yi bombalıyor.
Peki İsrail’e karşı olanlar ya da öyle oldukları söyleyenler ne yapıyor ?
Kocaman bir HİÇ.
İslam İşbirliği Örgütü’nün üye sayısı 57.
Arap Birliği Örgütü’nün üye sayısı 22.
Ne işe yararlar?
KOCAMAM bir HİÇ.
Bir çoğu Kanlı Arap Baharı sürecinde IŞİD, NUSRA ve benzeti ruh hastası radikal İslamcı örgütlere destek vererek Suriye’yi perişan etti.
Hem de İsrail’le birlikte.
Savaş sırasında Suriye ordusuna karşı savaşırken yaralanan teröristleri İsrail helikopteri alıp götürüyor, tedavi ettiriyor ve tekrar cepheye bırakıyordu.
2011’den bu yana ısrarla yazıp anlatıyorum :
Arap ve Müslüman ülke yönetimlerinin büyük bölümü ABD işbirlikçisi oldukları için dolaylı-dolaysız hepsi İsrail’in hizmetinde.
Şimdi de öyle devam ediyorlar.
Hep söylüyorum : Genetik olarak herkes farklı gramaj, ayar ve formatta ihanet içinde. Ülkesine ve kendi halkına düşman olanlar kaçınılmaz olarak emperyalizmin ve siyonizmin hizmetinde olur ve olmak zorunda. Çünkü onları iktidara taşıyan ve iktidarda kalmalarını sağlayan emperyalist ülke ve güçler onlardan öyle olmalarını istiyor. Kölelerin itiraz etme ya da emir ve telkinleri tartışma gibi özgürlükleri yok ve olamaz çünkü cesaretten yoksunlar.
İşte bu nedenle İsrail’in katliamlarına rağmen Arap ve Müslüman ülke iktidarları ya da iktidarsızlıkları hiç bir konuda hiç bir şey yapamıyor ve yapamaz. Örneğin bu ülkelerin bir kaç lideri destek için bugün atlayıp Beyrut’a gidebilirdi. Örneğin bu liderler yakıp yıktıkları Şam’a giderek Suriye halkına ‘Senin yanındayız’ diyebilirdi. Örneğin aynı liderler ‘Sünni-Şii kavgasının’ saçmalığından kurtularak Tahran’a gider ve İran yönetimine ‘ Ruh hastası Netanyahu ve terörist İsrail’i durdurmak için gelin birlikte hareket edelim’ diyebilir.
Ama bunların hiç biri olmayacak.
Bu coğrafya yüz yıldır ama özellikle İsrail devletinin FİLİSTİN toprağı üzerinde kurulduğu 1948’den bu yana hep böyle.
Rezilliğin, pisliğin ve özellikle ihanetin her türlüsü bizim coğrafyada.
Böyle devam etmesi için de herkes elinden gelen her şeyi yapıyor ya da yaptırılıyor.
Bunun için de üç şey gerekiyor :
Yoksulluk, cehalet ve türlü türlü dini bağnazlık ve safsata.
Peki çaresi var mı?
Bildik iktidarlarla ASLA.
Sonuç :
Her anlamda ve her konuda uçuruma doğru hep birlikte yuvarlanıyoruz.
Türkiye somut örnek.
Hemen hemen hepsini gören biri olarak söylüyorum :
Arap ve Müslüman ülkelerinde durum aynı.
Hiç birinde demokrasi, özgürlük, insan hakları, kadın-erkek eşitliği ve en önemlisi akıl ve vicdan yok.
Her alanda, her konuda ve her düzeyde korkunç bir paslanma, küflenme ve çürüme var.
Sosyal ve psikolojik hastalıkların her türlüsü çok yaygın.
Peki tedavisi var mı?
Genel cerrahların deyimiyle :
Neşter!