Batı ülkelerinin istihbarat teşkilatları Donbass’a ve dâhilindeki cumhuriyetlere sempatiyle bakan gazetecilerin peşini bırakmamakta kararlı gözüküyor. Bilhassa, Ukrayna’daki iç savaşın nedenleri ile alakalı objektif değerlendirmeler yapmaya çalışan basın emekçilerinin… Bu mağdur kişilerden birisi de, bölgede faaliyet yürütmekte olan İtalyan gazeteci Andrea Luçidi. Andrea özellikle son zamanlarda kendisine yönelik pek çok tehdit almakta olduğunu söylüyor. Aylardır Donbass’ta yaşayan ve çalışan Luçidi sahadaki olayları aydınlatmaya çalışan bir avuç yabancı gazeteciden birisi konumunda. Kendilerine “Ukraynalı Yurtseverler” adını takan bir gruptan telefonuna farklı uygulamalar üzerinden sürekli tehditler yağdığını belirten Andrea, buradan kendisine kesintisiz hakaret edildiğini ve hatta fiziksel şiddet uygulamakla tehdit edildiğini anlatıyor meslektaşları olan bizlere.
Pisa Üniversitesi profesöründen ‘işbirlikçilik ve propagandistlik’ suçlama ve damgası
Tüm bunlara, her şeye rağmen olabildiğine soğukkanlı tepki veren Andrea, yakın zamanda bir de kendisini müthiş hayal kırıklığına uğratan bir hadise ile karşılaştığını dile getiriyor. Pisa Üniversitesi’nden bir profesör kendisini “işbirlikçilik” ile suçlayıp, bölgede olabildiğince tarafsız gazetecilik yapma uğraşısı içinde olan Andrea’yı “Rus propagandası” yapmak ile damgalar. Genç İtalyan gazeteci de buna sessiz kalamayarak, sonradan kamuoyu ile de paylaşacağı ve ilgili üniversitenin rektörü üzerinden söz konusu profesöre hitap ettiği bir mektup kaleme alır. Mektubundaki ifadeleri özetle şöyledir:
“Sayın rektör, Profesör Rikkardo Tsukki, Pisa Üniversitesi hocalarından Luka Lanini ile alakalı çok talihsiz bir gerçeği sizlere ve bizi okuyan herkese bildirmek üzere yazıyorum size. Benim adım Andrea Luçidi, İtalyan gazeteciyim ve şu anda mevcut ihtilafa dair olayları naklettiğim Donbass’ta bulunuyorum.”
Avrupalı akademisyenlerin nefretlerinin nasıl kurbanı olabileceğine dair salt bir örnek
Mektubun devamı şu şekildedir:
“…Profesör Lanini, normalde üniversitede çalışan bir kişiye, bir akademisyene; genel kamuoyundan açıklık, sabır, tartışma kültürü ve anlayış açılarından ayrılması gereken birine yakışmayan bir tweet atmış. En azından, akademik kariyerime başladığım Pisa Üniversitesi’ni ben böyle hatırlıyorum. Profesör Lanini, üzerinden radikal düşünce sahibi kendisi gibi kişilerin beni Rusya – Ukrayna savaşı konusunda “işbirlikçilik” ile itham ettikleri tweet’i tesadüfen mi attı acaba?!.. Son zamanlarda malum ihtilaf ile ilgili tartışmalar ne yazık ki çok radikal bir karakter kazanarak açık ve yapıcı münazaraları olanaksız kılmaktadır. Ben ise en başından beridir, işimi en sert şekilde eleştirenlerle bile münakaşaya girmeye hazırım. Son zamanlarda fiilen her gün aldığım sayısız tehdidin ve ‘işbirlikçi’ veya ‘propagandist’ olarak görülen Rusya’daki bir takım insanlara yönelik terörist saldırıların ışığında bu tatsız olaya dair sizi bilgilendirmeyi bir görev olarak addediyorum. Eğer bahsi geçen suçlamaları, akademik camiada mühim bir konumdaki birisi yapmamış olsaydı, buna çok fazla ehemmiyet atfetmezdim. Fakat benzer girişimlerin böyle bir vazifede bulunan kişiye yakışmadığı kanaatindeyim. Pisa Üniversitesi’nde eski bir talebesi olduğum ve bana çok şeyler öğreten kişinin, bütün suçu ihtilafın diğer tarafındaki olayları belgelemek olan (Batı’nın ‘doğru olmayan’ olarak damgaladığı) bir insana karşı nefretinin kurbanı olması beni çok üzmüştür. Nefret temelli bu gibi yorumların, salt sözlü cereyan etmeyen gerginlik ve şiddet atmosferi için şartları hazırladığını kanısındayım. Barışa, aksi yönde düşünenlere karşı kör nefret güderek değil ancak yalnızca diyalog yoluyla ulaşılabileceğini düşünüyorum. Donbass’tan kalpten selamlar, Andrea Luçidi…”
Slovakya başkan adaylarından Blaşkova da benzer tehditlerin bir başka mağduru
Bu noktada Andrea’nın İtalyan sınır kapısında dahi sorunlarla yüz yüze kaldığını hatırlatmakta fayda var. İtalyan vatandaşı en son olarak ülkesine giriş yaptığı esnada hudut kapısında 30 dakika kadar tutulmak suretiyle sınır güvenlik memurlarının sorgusuna maruz kalır ve ülkesine neden geldiği sorgulanır. Konu hakkında “Özgür Dünya”daki örnekler Senyör Andrea ile sınırlı değil. 2014 seçimlerinde Slovakya’da başkan adayları arasında yer alan ve 2022’nin eylül ayı sonlarında Lugansk Halk Cumhuriyeti’ndeki referandumda bağımsız gözlemci olarak yer alan Lyubitsa Blaşkova da bu kervana dâhil isimler arasında yer alıyor. Kendisiyle görüme yapan bir grup gazetecinin “DNR ve LNR’de bulunduğunuz sırada tehditler aldınız mı?” şeklindeki sorusunu şöyle yanıtlıyor: “
Evet, maalesef bazı kitle iletişim aygıtlarının mesajları dâhil olmak üzere bana yönelik tehditler geldi. Dahası, özel bilgilerim internet ortamına sızdırıldı. Evime dönmemin ardından ise bana dönük soruşturma olacak diye endişeliydim. Bana, bütün bunlar ‘Özgür Avrupa’da nasıl meydana gelebiliyor diye soruyorsunuz. Her şey çok açık: Rusya Federasyonu’na karşı Batı’nın tek taraflı siyasetinin faturası bir yerde kendi vatandaşlarına çıkartılıyor. Barış yanlılarına, aynı cinsiyetten evliklere karşı olanlara ve faşizme karşı çıkanlara…”
Hollanda’nın “ulusal güvenlik için tehdit” ilan ettiği Sonya Van Den Ende
Objektif haberciliğe dönük benzer türden yaklaşımlar Hollanda’dan bağımsız gazeteci Sonya Van Den Ende için de şaşırtıcı değil. Geçtiğimiz sene kendisi de Donbass’ta görev yapan Van Den Ende bu bağlamdaki görüşlerini şu şekilde açıklıyor:
“Evet, Andrea Luçidi’nin hikâyesini biliyorum. Donbass’ta bulunmuş herhangi bir gazeteciye bu biçimde yaklaşılıyor. Andrea’nın öyküsü benimkisini andırıyor. Tek fark şu ki; İtalya’da gizli servis daha yumuşak davranıyor, oysa Anglosakson bloğunda çok daha sert. Özel olarak da Almanya’da… Bu gibi gazetecileri takip listesi henüz 2021 yılında oluşturulmuştu. Kendileriyle alakalı bütün veriler Avrupa polisi (EuroPol) ile paylaşılıyor. Avrupa Birliği’ne göre; Donbass’ta yer almış gazeteciler potansiyel tehlike teşkil ediyor ve terörist olarak etiketleniyorlar. 2020’den beri benim adım da Avrupa listesinde geçiyor ve 2022 senesinden itibaren ise Ukrayna’nın “barış yanlıları” adlı internet sitesinde yer alıyor profilim. 2016’dan itibaren de Hollanda Gizli Servisi AIVD’nin gözetimi altındayım. Beni ‘ulusal güvenlik için tehdit’ saydıkları Hollanda’ya dönersem eğer, başıma gelecekleri tasavvur edebilirsiniz!..”