Taliban’a kafa tutan kütüphaneci Afganistan’dan kaçışını anlattı

Yayın tarihi: 14 Ağustos 2022 Pazar 5:24 pm - Güncelleme: 14 Ağustos 2022 Pazar 5:25 pm

Taliban’dan önce Kabil’de kütüphaneci olan Wahida Amiri, iktidardan sonra gözaltına alınışından, ülkeden çıkmak zorunda kalışına kadar geçen süreyi anlattı.

 

Wahida Amiri geçen yıl Ağustos ayında Taliban Kâbil’i ele geçirerek yeniden iktidara geldiğinde sıradan bir kütüphaneciydi. Fakat Taliban kadınların kazanılmış haklarını birer birer ellerinden almaya başladığında onlara karşı direnişin önde gelen isimlerinden biri haline geldi.

Amiri, BBC’den Sodaba Haidare’ye nasıl gözaltına alındığını ve bırakıldığında neden ülkesini terketmeye karar verdiğini anlattı:

“Evin önüne gelen arabaların acı frenleri duyuldu. Araçları ve askerleri sayamadım. sanki birkaç kadını değil de bütün köyü tutuklamaya gelmişlerdi. Odaya daldıklarında “Wahida Amiri’yi buldunuz mu?” diye bir ses duydum. “Tamam dedim. Bitti. Öldürecekler beni.”

Afganistan’da kadınlar Taliban’a karşı sokağa çıktı

15 Ağustos 2021’den önce sıradan bir kadındım. 33 yaşındaydım, hukuk okumuştum ve Kâbil’in göbeğinde bir kütüphaneyi yönetiyordum.

Kütüphane en mutlu olduğum yerdi. Bazen kakuleli çayımızı içerken feminizm gibi konuları tartışırdık. Afganistan mükemmel değildi ama özgürdük.

Kitapları seviyordum çünkü 20 yaşına kadar okumayı öğrenememiştim.

Okula başladığım 1996 yılında Taliban Afganistan’daki ilk hakimiyetini kurdu. İlk icraatlarından biri kızların okula gitmesini yasaklamak oldu.

Akrabalarımızın hepsi Pencşir vadisine kaçtılar, biz de Pakistan’a göçtük.

VIRGINIA WOOLF İLE TANIŞMA

Evin bütün sorumlulukları ve işleri benim üzerime kalmıştı. Bütün gün yemek pişiriyor, temizlik yapıyor, yerleri ovuyordum. Hayatım böyle geçecek diye düşünüyordum.

Sonra 11 Eylül 2001 yaşandı. Televizyonda ikiz kulelerin çöküşünü izledim. Bu olayın bizim gibi sıradan Afganların hayatını ne kadar değiştireceğini daha sonra gördük. Çok geçmeden Taliban yenilgiye uğradı ve biz Pakistan’dan ayrılıp ülkemize döndük.

Kâbil’e yerleştiğimizde 15 yaşındaydım ve hayat çok değişmişti. Taliban gidince kızlar okula, kadınlar çalışmaya başlamıştı. Ama benim için böyle olmadı. Benim ev işlerini yapmam ve hizmet etmem eğitim görmemden daha önemli görülüyordu. Okula 5 yıl sonra yazılabildim.

Sonunda bir mucize oldu ve hukuk fakültesine kabul edildim. Hala çekingen bir kız çocuğuydum, ta ki hayatıma Virginia Woolf adlı bir kadın ve “Kendine Ait Bir Oda” adlı manifestosu girene kadar. Yeniden doğmuş gibiydim. Okudukça bir kadın olarak gücümün bilincine vardım.

KÂBİL’İN DÜŞÜŞÜ
Sıcak bir Ağustos günü bir zamanlar yaşamış olduğum kâbus geri döndü ve Taliban siyah beyaz bayraklarıyla Kâbil’e girdi.

Benimle aynı korkuları taşıyan kadınları buldum. Taliban’a karşı çıkmanın tehlikelerini biliyorduk ama yine de “Protesto etmeliyiz” dedik. Afganistan’ın Mücadeleci Kadınları Hareketi adlı bir grup oluşturduk.

Taliban hemen gerçek yüzünü göstermeye başlamıştı. Kadınların işe ve okula dönüşüne izin verecekleri yolundaki vaatlerinden geri adım attılar ve içinde tek kadın olmayan bir kabine açıkladılar.

Sokaklarda yürüyüşler yapmaya başladık. Taliban bizi kıstırıyor, göz yaşartıcı gaz sıkıyor, havaya ateş ediyor, hatta bazı kadınları dövüyordu. Sonra protestoları tamamen yasakladılar. Artık çok tehlikeli olduğu için devam etmeme kararı verdik.

GÖZALTINA ALINIŞ

2022’nin Şubat ayında bir gün başka kadınlarla birlikte gizlendiğim ev Taliban tarafından basıldı. Kamyonlarla İçişleri Bakanlığı’na götürüldük ve 19 gün orada tutulduk.

Gözaltına alınışımızın ikinci günü tutulduğumuz odaya giren bir Taliban elime bir kalem ve kağıt vererek “Sen casussun. Bütün işbirlikçilerinin isimlerini buraya yazacaksın” dedi.

Kadınlar tek tek bırakılıyor ama bana sıra gelmiyordu. Bir gün ellerinde bir kamera ile gelip kalan birkaç kadına sorular soracaklarını söylediler.

Neden kaydedildiğimizi sorduğumuzda bunun bir formalite olduğunu, bakanlığın arşivine konacağını söylediler.

Önce isimlerimizi söyleyecektik. Ardından protestolar için ülke dışından emir aldığımızı söylemeye zorladılar. Kısa süre sonra bu kayıtları medyada yayımladıklarını koridordaki televizyondan gördük.

Hepimiz gözyaşları içindeydik. Artık herkes gözaltına alındığımızı biliyordu. Ve protestoları sırf ülkeden çıkışımıza yardım edilsin diye yaptığımızı düşünüyorlardı. Kayıttan iki gün sonra bırakıldık.

YİNE SÜRGÜN

Her şeyimi kaybetmiştim. İnsanlar kadın başına böyle işlere giriştiğim için beni kınıyordu. İşimi, özgürlüğümü yitirmiştim.

Bir gün başka bir kadın protestocu ile isim vermeden yapılan söyleşiyi okudum. Taliban’ın gözaltındayken bizi dövdüğünü söylüyordu. Oysa dövmemişlerdi. Ailem, bu söyleşiden sonra Taliban’ın öfkeyle yeniden tutuklamalara girişeceğinden korkarak kaçmamı istedi.

Bırakılışımın üzerinden iki ay geçmişti. Küçük bir valize birkaç giysi ve “Kendine Ait Bir Oda” gibi sevdiğim kitapları koydum ve ana vatanıma veda ettim.

YENİ BİR HAYAT

Pakistan’da birkaç aileyle birlikte yaşıyorum. Kaçamadığım bir kötü rüyanın içinde mahsur kalmış gibiyim. Evimi, ailemi, kedimi özlüyorum.

Beni arada bir neşelendiren tek şey yakındaki Afgan lokantasına gitmek.

Yakındaki bir kütüphanede epey zaman geçiriyor ve direnen kadınlarla ilgili bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Hayatlarımızı ve bunun Taliban ile nasıl değiştiğini.

Bunları bir gün bir kitap haline getirmeyi umuyorum.

Dünyadaki bütün kadınların Afgan kadınlarının teslim olmadığını, mücadele ettiklerini, susturulduklarında yeniden ayağa kalkıp başka biçimlerde direnmeyi sürdürdüklerini bilmelerini istiyorum.”