‘Saray’ın kapısından geçmek ya da geçmemek’

Yayın tarihi: 25 Ocak 2019 Cuma 12:40 pm - Güncelleme: 25 Ocak 2019 Cuma 12:40 pm

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile beraber Fazıl Say’ın daveti üzerine Ankara Congresium salonunda gerçekleşen ‘Truva Sonatı’ isimli konserine katıldı. Say’ın bu daveti tartışmalara neden olurken Samut Karabulut’un kaleme aldığı yazıda “Erdoğan’ın meşruiyetini tartışan ana muhalefet partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı, Saray’a gittikten sonra Fazıl Say’a ne denebilir. Fazıl Say, Saray’a gitmedi, umalım ki gitmesin” görüşü yer aldı.

Sendika.org’ta “Fazıl Say’lı bir uzlaşma hikayesi” başlıklı yazı kaleme alan Samut Karabulut, “Tayyip Erdoğan’ın Fazıl Say’ın konserine gitmesi üzerine “uzlaşma, uzlaşmama” teması etrafında bir tartışma alevlendi. Erdoğan’ın yaptığını hemen hemen kimse tartışmadı, ana tartışma sol cenahta ve Say’ın davranışının doğru olup olmadığı üzerine sürdürülüyor.” dedi.

İlgili yazının bir kısmı şöyle:

“Fazıl Say, dünya çapında sayılı piyanistlerdendir. Halk sanatçısı değildir, çünkü halkımızın çoğunluğu klasik müzik dinlemez, dahası sevmez. Ama Say, halkına, ülkesine duyarlı bir sanatçıdır. Bunu besteleri ile de toplumsal sorunlara duyarlılığı ile de göstermiştir. Benim gibi birçok insanın ilgisini de müziğinden önce acı çeken halkına, sorunlarına duyarlılığından dolayı çekmiştir. Nazım Hikmet Oratoryosu, Ses (Madımak), Kara Toprak (Aşık Veysel), Gezi Parkı (Berkin Elvan) gibi besteleri ile bunu göstermiştir. Kimseye bir zararı dokunmamıştır ama gericiliğin hedef tahtasına oturtulmuştur. Çünkü muhalif bir sanatçıdır.

Fazıl Say, klasik müzik sanatçısıdır ve konserleri için özel salonlar ve orkestralar gerekir. Orkestralar da genellikle ya devlet kurumlarına, ya özel şirketlere, bankalara, üniversitelere aittir. Yani pahalı bir iş klasik müzikle uğraşmak, seyirci biletleriyle finansmanı da zor. Fazıl Say Türkiye’yi terk etmedi, belli ki sanatını burada icra etmeyi istiyor. Ama burası Türkiye! Faşizmin tüm özelliklerini taşıyan ama uluorta faşizm denemeyen bir yer. Muhalife ne salon verilir ne de orkestra. Muhalife çalan orkestranın ve orkestrayı finanse eden kurumun başına neler gelmez. Bu da Say’ı oldukça zor durumda bırakıyordu.

‘SARAYIN KAPISINDA GEÇMEK YA DA GEÇMEMEK’

Fazıl Say bir sanatçı, politikacı değil. Erdoğan’ın meşruiyetini tartışan ana muhalefet partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı, Saray’a gittikten sonra Fazıl Say’a ne denebilir. Fazıl Say, henüz Saray’a gitmedi (umarım gitmez de). Bu arada Ekrem İmamoğlu’nun Saray’ı ziyareti, çağrıldıkları halde gitmeyen solcu muhtarları ne duruma düşürdü sorusunun yanıtını ilerki günlerde göreceğiz diyerek not edelim.

Fazıl Say, Saray’a gitmedi. Kimilerinin yaptığı gibi birlikte söylemek için gittiği arkadaşı sakıncalı bulunup kapıdan çevrildiğinde arkadaşını Saray’ın kapısında bırakıp içeri giren sanatçılarla, kumar borcu için, belediye konseri için sofraya koşan, özel uçağa binmek için can atan şarlatanlarla kıyaslamak haksızlık olur. Ama giden bizden değildir! Gideni gitmemiş sayamayız, yoksa komik duruma düşeriz. Hapse girmek istemediği için giden de, iş olanağı için giden de, makam için, malını mülkünü kaybetmemek için giden de bizden değildir.

Yazının tamamını okumak için tıklayın…