Özgürlük Yürüyüşü Ankara’da : İkinci Yüzyıl’da Cumhuriyet’e Özgürlük Mitingi!

Yayın tarihi: 28 Ekim 2023 Cumartesi 4:54 pm - Güncelleme: 28 Ekim 2023 Cumartesi 8:57 pm

TİP, Ankara Anıtpark’ta “İkinci Yüzyılında Cumhuriyet’e Özgürlük Mitingi” düzenlendi. Mitingte konuşan ve 28 günlük ‘Özgürlük Yürüyüşü’nü nihayete erdiren TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “Haksızlığa, umutsuzluğa teslim olmayacağımızı bir kez daha gösterdik. Ve nihayetinde AYM kararıyla haklılığımız bir kez daha tescillenmiş oldu. ‘Adalet geldi’ falan demiyoruz ama zor bir mücadeleyi kazandık, hep birlikte kazandık” dedi.

Türkiye İşçi Partisi(TİP) Genel Başkanı Erkan Baş’ın TİP Hatay Milletvekili Can Atalay, İş insanı Osman Kavala, Yönetmen Çiğdem Mater, Şehir Plancısı Tayfun Kahraman ve Mine Özer’in Gezi Direnişi davasındaki cezalarının Anayasa Mahkemesi tarafından onanmasının ardından Hatay’dan Ankara’ya doğru başlattığı Özgürlük Yürüyüşü’nün sonunda Ankara Anıtpark’ta “İkinci Yüzyılında Cumhuriyet’e Özgürlük Mitingi” düzenlendi.

Böylece, TİP Genel Başkanı Baş’ın Özgürlük Yürüyüşü, 28 günün ardından Ankara’da Anıtpark’taki mitingin düzenlendiği alanda sona erdi.

“ÜLKEMİZ  DİNCİ PİYONLAR ELİYLE EMPERYALİZMİN İŞGALİ ALTINDADIR”

Mitingdeki ilk konuşmayı TİP Sözcüsü Sera Kadıgil yaptı. Cumhuriyet’in yeniden kazanılması gerektiğini vurgulayan Sera Kadıgil şunları söyledi:

“Halkın egemenliğini Saray’a çaldırmamak için Hatay’dan buraya 800 kilometre yolu adım adım yürüyen sayın Genel Başkanım hoşgeldiniz. Her şeyi ben bilirim zanneden bir padişah bozuntusuna dur demek için çıktığımız Gezi Direnişi’nde yitirdiğimiz evlatlarımızın acısını yüreğine gömüp başka evlatları yitirmeyelim diye kahramanca mücadele eden Gezi ailelerimiz; Gülsüm Ablam, Sami Abim, Emsal Annem hoşgeldiniz. Bugün bir sülalenin keyfi yönetimine yobazlığın saltanatına son verdiğimiz, özgürlüğümüzü gerici bir karanlığın elinden aldığımız halkın egemenliğini saraylardan söküp aldığımız günün yıl dönümüdür. Kutlu olsun. Bugün cumhuriyetimizin 100’üncü yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun.

Emperyalist bölüşüm hayallerini Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kanımızla canımızla direnerek tarihin çöplüğüne attığımız günden 100 yıl sonra ne yazık ki kazanan bizler değiliz. Ülkemiz bir kez daha dinci piyonlar eliyle emperyalizmin işgali altındadır. Aydınlığı değil karanlığı, uygarlığı değil ortaçağı hedefleyen çakma bir padişah iktidardadır.

“KADIN DÜŞMANI SAPKIN BİR ZİHNİYET YÖNETİYOR BİZİ”

Fatma Eren’in, Zabel Eseyan’ın, Behice Boran’ın ve adını sayamadığım yüzlerce kadının mücadelesiyle kazandığımız haklarımıza, eşit yurttaşlığımıza göz diken, Medeni Kanun’u baştan yazabileceğini düşünen, karma eğitime savaş açan, üç kuruş nafaka hakkımıza tebelleş olan, tarikatlarla kurduğu ortaçağ ortaklığını bize kutsal aile diye yutturmaya kalkan, 9-10 yaşındaki kız çocuklarını istismar edebilmek için din kalkanının arkasına saklanan kadın düşmanı sapkın bir zihniyet yönetiyor bizi şu anda.

Ortada kutlanacak bir cumhuriyet bırakmayanlar, yenilmeyecek kadar güçlü olduklarını düşünmemizi istiyorlar. Susup oturmamızı bekliyorlar. Kaderimize razı olmamamızı istiyorlar. Ellerimizle ürettiğimiz her şeye muhtaç, yaşamak için çalışmamızı değil bir avuç azgın azınlık yaşasın diye tüm ömrümüzü berbat şartlarda çalışarak çarçur etmemizi ve buna yaşamak dememizi bekliyorlar.

Evet saray bunu bekliyor. Ama bunu bekleyen tek kişi Saray değil. Tüm mücadeleyi bir küçücük sandığa bağlayıp bu topraklarda yetişmiş haklı mücadeleleri büyüteceği yerde ‘Aman ağzımızın tadı kaçmasın Ali Rıza Bey’, ‘Aman sokağa çıkmayın, Saray’a yaramasın’ diye diye söndüren mevcut rejimin en kullanışlı aparatı olan sözde muhalefet de bunu bekliyor.

Biz bugün burada sermayenin değil emeğin, patronların değil emekçilerin, erkeklerin değil eşitlerin cumhuriyetini isteyenlerle buradayız”

“ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜMÜZ CEZAEVİNDE TUTULAN ARKADAŞLARIMIZ İÇİN DEVAM EDİYOR”

Can Atalay’ın babası Mustafa Atalay ise birçok demokratın hukuksuz biçimde cezaevinde tutulduğuna işaret ederek cezaevinde olanlar için yürüyüşlerinin devam ettiğini söyledi.

Mustafa Atalay şunları söyledi:

“Öfkemizi anlatacak sözcük bulamıyorum. Acaba Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay’ı tahliye edin kararından bugüne olanları açıklayabilecek bir hukukçu var mı acaba Türkiye’de? Halbuki yapılacak işlem çok basit ve açık. Mahkemeden yeni bir yorum istemiyor. Anayasa Mahkemesi açık bir direktif veriyor: Can Atalay’ı derhal tahliye edin. Üç gün içindeki gelişmeler işte böyle keyfiliklerle hukuk ilkelerini hiçe sayarak arkadaşlarımızı hapse kapattılar. Daha nicesi demokrat böylesi keyfi, hukuk dışı uygulamalarla hapse atıldı. Hukuksuz şekilde cezaevinde tutulan arkadaşlarımıza selamlarımızı iletiyoruz. Onlar için özgürlük yürüyüşümüz devam ediyor. Madem bir araya geliş nedenimiz özgürlük, bu vesileyle Filistin halkının özgürlük mücadelesine selamımızı, dayanışmamızı yollayalım. Yaşanan katliamların durdurulması çağrısı yapalım”

“28 GÜNDÜR KÖY KÖY, İLÇE İLÇE DERTLEŞE DERTLEŞE YÜRÜDÜK”

Türkiye İşçi Partisi(TİP) Genel Başkanı Erkan Baş mitingde konuştu. Baş şunları söyledi:

“Tam 28 gündür yürüyoruz. Köy köy, ilçe ilçe yurttaşlarımızla dertleşe dertleşe, konuşa konuşa yürdük. Ülkenin dört bir yanında haksızlığa adaletsizliğe baskıya zulme karşı adımlarını adımlarımıza katan herkese, bizi hiç yanlız bırakmayan tüm yurttaşlarımıza Ankara’dan yürekten teşekkür ediyorum.

28 gündür bu yürüyüşte her ihtiyacımızı karşılayıp bu yürüyüşün hedefini ulaşmasını sağlayan tüm arkadaşlarımıza, görev alan tüm yoldaşlarımıza, sağlık emekçilerine, doktorlara, hemşirelere, fizyoterapistlere huzurlarınızda hepsine teker teker teşekkür etmek istiyorum. Onlar olmasa bu yürüyüş olmazdı.

“BİZ BU YOLA CAN ATALAY’IN ESARETİNE SON VERMEK İÇİN ÇIKTIK”

Kardeşlerim, biz bu yürüyüşe sevgili yoldaşımız Can Atalay’ın esaretine son vermek için çıktık. ‘Bırakmazlar’ diyorlardı, ‘Artık böyle, siz de kabul edin’ diyorlardı. En başta şunu söyledik, ‘Hayır biz alışmayacağız, biz kabul etmeyeceğiz, biz teslim olmayacağız’.

Haklı olduğumuzu biliyorduk. Yürüdük, yürüdükçe güçlendik. Haksızlığa, umutsuzluğa teslim olmayacağımızı bir kez daha gösterdik. Ve nihayetinde AYM kararıyla haklılığımız bir kez daha tescillenmiş oldu. ‘Adalet geldi’ falan demiyoruz ama zor bir mücadeleyi kazandık, hep birlikte kazandık.

Ülkenin dört bir yanında bu mücadeleyi büyüten herkese selam olsun. Şimdi hiç kuşkunuz olmasın kardeşlerim, hep birlikte bir adım daha atacağız. Hep birlikte gideceğiz, ne yaparlarsa yapsınlar, gideceğiz ve Can’ı o zindandan çıkaracağız.

“ADALET SARAYI DENİLEN O BİNALAR ‘KAÇAK SARAY’IN ŞUBESİNDEN İBARETTİR”

Bir şeyi daha söylemem gerek; aylardır anlatmaya çalışıyorduk ancak son 3 gündür her şey artık iyice netleşti. ‘İstanbul’daki mahkeme Saray’dan talimat bekliyor’ ve ‘Can Atalay, Saray’ın tutsağıdır’ sözümüz bir kez daha tescillenmiştir. Adalet Sarayı denilen o binalar buradaki Kaçak Saray’ın şubesinden ibarettir.

Onlara da bir çift sözüm var: Korkunun ecele faydası yok, mutlaka başaracağız, Can’ı o zindandan çekip alacağız. Buradan söz veriyorum, cezaevlerinde haksız hukuksuz biçimde tutulan tüm gezi tutsaklarını, milletvekillerini, belediye başkanlarını; sadece bu iktidara teslim olamdığı için cezaevinde olan tüm arkadaşlarımıza söz veriyorum; hep birlikte özgürleşeceğiz.

Kardeşlerim, ‘Can’a özgürlük’ diye başladık, bugün ‘Cumhuriyet’e özgürlük’ diye devam ediyoruz. Söz veriyoruz, büyük bir cezaevine dönen güzel ülkemizi de mutlaka özgürleştireceğiz.

“CUMHURİYET’İ KURANLARA, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’E SELAM OLSUN”

Yarın Cumhuriyet’in 100. yılındayız. İktidarlar tarafından unutturulmak istense de bir sülale devrini bitirip Cumhuriyet’i kuranlara selam olsun. Mustafa Kemal Atatürk’ü, Cumhuriyet’in kuruluşunda emeği olan herkesi bir kez daha saygıyla sevgiyle selamlıyoruz. Onlar 100 yıl önce çok önemli bir atılıma imza attılar, yıllar içinde çok gerilere düştük ama işte tam da bu nedenle şimdi yeniden ileri, çok daha ileri yürümek zorundayız.

“CUMHURİYET  BİZİMDİR, BİZİMDİR!”

Kardeşlerim, Cumhuriyet; halkın egemen olmasıdır. Ve bu toprakların tarihindeki muazzam bir ileri atılımdır. Devrimcidir. İşte buradayız. O devrimci adımda halkın egemen olmasında, halk egemenliğinin laiklikle inşa edilmesinde, halkın kendi kaderini, kendi eline almasındayız. Bizim Cumhuriyetçiliğimiz işte tam da budur.

Bizim Cumhuriyetçiliğimiz evrenseldir, tüm insanları kucaklar. Egemenliği elinden almak istenen yüm halkları kapsar. Ve bizim Cumhuriyetçiliğimiz aynı zamanda yereldir, bu topraklara aittir. Bu topraklardaki Cumhuriyet mücadelesi; dogmalara, yobazlığa, bir hanedanın saltanatına meydan okumuştur ve bu yüzden bizimdir, bizimdir!

“AKP DÖNEMİNDE KARŞI DEVRİMİ YAŞIYORUZ”

Devrimciler, sosyalistler; bizler… Biz, ikiyüzlülük yapmayız, takiye bilmeyiz. Sahipleniriz ama cesurca eleştirmesini de biliriz. Daha iyisine, daha mükemmeline ulaşmak için mücadele ederiz çünkü bizimdir. Bu ilkede iyi olan, güzel olan, doğru olan ne varsa hepsinde halkın, bizim emeğimiz vardır. Emeğimiz, alın terimiz, bizim kanımız, bizim canımız vardır. İşte tam bu yüzden bizim tarihimizdir.

Onlar, iktidarlar… Onlar yalancıdır, ikiyüzlüdür, takiyecidir. Lafa gelince Cumhuriyet derler ama hep Cumhuriyet’ten kaçarlar. Onların tarihi, ne derlerse desinler, Cumhuriyetçilikten, halk egemenliğinden kaçmanın, halka düşmanlığın tarihidir. O yüzden yalnız AKP de değil neredeyse tüm iktidarlar için Cumhuriyet, maalesef reklamlara, şovlara, resepsiyonlara, altı boş gösterilere indirgeniyor. AKP döneminde ise bunlara bile tenzzül edilmeyen bir karşı devrimi yaşıyoruz.

“KARŞI DEVRİM DÜN BALAMADI”

Karşı devrim, halk egemenliğine düşmanlık bu ülkede dün başlamadı. Bunların hepsini çok açık, çok net konuşmak zorundayız. Yeni bir yüzyıla başlarken konuşulmadı, hesaplaşımadık hiçbir şey kalmamalı. Bu ülkeyi bir daha bugün ki gibi saltanat heveslilerin iktidarına bırakmamak için mutlaka daha cesur olmalıyız. Aklın, vicdanın, bilimin gösterdikleriyle kararlı bir biçimde yola devam etmeliyiz.

Geçmişi aşamayan, geçmişiyle yüzleşemeyen geleceği de kuramaz değerli arkadaşlar!

“GERÇEKTEN FİLİSTİN HALKININ YANINDAYSANIZ İSRAİL’LE BÜTÜN ANLAŞMALARI İPTAL EDİN”

Onlar ‘kindar ve dindar’ nesiller yetiştirmek istiyorlar, biz; Alevisiyle, Sünnisiyle, inananı, inanmayanıyla Laiklik çatısı altında kol kola yaşayan insanlardan oluşan bir ülke istiyoruz. Onlar Kürt’ü Türk’e düşman etmek istiyorlar. Biz, kardeşlik ülkesi istiyoruz.

Bakın Deniz Gezmişler Filistin halkına özgürlük mücadelesine koşarken, onlar ABD’nin 6. Filosuna secde ederlerdi. Bu yüzden bugün biz Filsitin halkıyla dayanışma içerisindeyken, onalr ne derlerse desinler İsrail’le kol kola ticaret yapmaya, üç beş kuruş para kazanalım diye Filistin halkına ihanet etmeye devam ediyorlar.

Bakın bugün İstanbul’da miting yapmışlar. Orada yine halkın duygularını istismar eden hamasi konuşmalar yapıyorlar. Biz meydan okuyoruz. Siz iktidarsınız. Buyrun İsrail’le siyasi, askeri, ticari bütün anlaşmaları iptal edin yüreğiniz yetiyorsa, gerçekten Filistin halkının yanındaysanız.

Buyrun gerçekten Filistin halkının yanındaysanız Orta Doğu’daki tüm emperyalist güçlerin Orta Doğu topraklarını terk etmesini sağlayalım, barış bölgesi haline getirelim.

“YANLIŞI GÖRÜNCE KÖKTEN DÜZELTMEK İÇİN İLERİ ADIM ATMAKTAN KORKMAYACAĞIZ”

Cesur olacağız, gördüğümüzü söylemekten, yanlışı görünce kökten düzeltmek için ileri adım atmaktan korkmayacağız. İşte buradayız! Anıtpark’tan, Ankara’nın göbeğinden haykırıyoruz! İkinci yüzyılda bunların hepsiyle tek tek hesaplaşacağız. Çünkü biz varız! Çünkü sol var, emekçiler var! Bağımsızlıktan, demokrasiden, sosyalizmden yana… Adaletten, barıştan, özgürlükten yana milyonlar var! 28 gündür adım adım yürümüş, mahalle mahalle gezmiş bir arkadaşınız olarak söylüyorum, bu ülkeyi yeniden ayağa kaldıracak büyük bir güç var. Hep birlikte başarabiliriz.

Emekte birleşeceğiz. Solda Birleşeceğiz, sosyalizmde birleşeceğiz. Cumhuriyet’i emekle özgürleştireceğiz! Emeğin Cumhuriyetini, Barışın Cumhuriyetini, Eşitliğin-Özgürlüğün Cumhuriyetini, Kardeşliğin Cumhuriyetini, Devrimci Cumhuriyetimizi adlı adınca Sosyalist Cumhuriyeti mutlaka kuracağız. Kazanacağız dostlarım, mutlaka kazanacağız!”

İKİNCİ YÜZYIL BİLDİRGESİ: “CUMHURİYET EMEKLE ÖZGÜRLEŞECEK”

Miting sonunda okuna İkinci Yüzyıl Bildirgesi okundu. TİP’in İkinci Yüzyıl Bildirgesi şöyle:

“Bugün cumhuriyetin resmen ilanının 100. yılı. Bundan tam 100 yıl önce, bu ülkenin insanları bir Saray’ın, bir sülalenin keyfi yönetimine, yobazlığın saltanatına son verdi ve cumhuriyeti kurdu. Bir hanedanın varlığı devam etsin diye yoksul halk çocuklarını savaştan savaşa sürükleyen, halklar arasında düşmanlık yaratıp onları birbirine kırdırtan çürümüş bir imparatorluğa karşı verilmiş özgürlük mücadelesinin adıdır cumhuriyet. Bu tarihi atılımla gurur duyuyoruz. Cumhuriyet, sadece Saray’ın egemenliğine değil aynı zamanda emperyalist paylaşım politikalarının kurbanı edilmek istenen ülkemizin işgaline ve onunla kol kola giren işbirlikçi gericilere karşı Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde sergilenen cesur ve inatçı bir direnişin ürünüdür. Bu tarihi direnişle gurur duyuyoruz.

“CUMHURİYET FİKRİNDE İNAT EDİYORUZ”

Bugün hala birbirimize ‘yurttaş’ diyebiliyor yurttaşlık bilinci ile en temel haklarımızı çöpe atmaya çalışanlara karşı azimle ve inatla kafa tutuyorsak bu, yüz yıl boyunca emekçilerin, gençlerin, kadınların, aydınların, bu ülkenin ilerici ve mücadeleci insanlarının tarihimize bıraktığı izler sayesindedir. İnadımız da umudumuz da onların verdikleri özgürlük ve eşitlik mücadelesinden ilham almaktadır. Bu izlerle 100 yıldır gurur duyuyoruz, duymaya devam ediyoruz. İşte bu güvenle cumhuriyet fikrinde inat ediyoruz! Cumhuriyeti içine düşürüldüğü esaretten kurtarmak için azimle mücadele ediyoruz! Evet, cumhuriyet emekçilerin, yoksul Anadolu insanının, fedakar gençlerin, cesur kadınların elleri ve emekleri üzerinde kurulmuştur. Ama para babaları, toprak ağaları, bankerler ve tüccarlar, holding patronları ile onların semirttiği gerici, işbirlikçi siyasetçiler cumhuriyete, onun esas sahibi olan halkın damgasını vurmasından ölesiye kormuşlar; cumhuriyeti halktan koparmak için ellerinden geleni artlarına koymamışlardır.

“HER SÖZ KARŞISINDA SOPANIN GÖSTERİLDİĞİ BİR DÜZENDE CUMHURİYET ÖZGÜR OLAMAZDI, OLAMADI DA”

Ülke emekçilerinin yarın nasıl bir hayata uyanacağını bir avuç para babasının keyfinin belirlediği, buna karşı yükseltilen her söz karşısında sopanın gösterildiği bir düzende cumhuriyet özgür olamazdı, olamadı da. Emekçiler birleşmesin, hakkını aramasın, zulme ve yoksulluğa karşı koymasınlar diye kadınların, çocukların, gençlerin özgürlüğüne düşman her türlü gericiliği besleyen bir düzende halkın egemenliği yaşayamazdı, yaşayamadı da. Emekçiler her ses yükselttiğinde halk egemenliği fikrinin tabutuna bir çivi daha çakan, yurttaşlık bilincini piyasacılık ve bencil bireycilikle, laikliği din bezirganlığıyla, ortak yurt duygusunu ırkçılık, ayrımcılık ve şovenist düşmanlıkla aşındıran böyle bir düzende bağımsızlık, laiklik, kamuculuk tutunamazdı, tutunamadı da.

“KİMSE BİR DAHA CUMHURİYET İÇİN DÖVÜŞMESİN, CUMHURİYETE ÖZGÜRLÜK İSTEMESİN İSTİYORLAR”

Yüz yıl önce verilmiş ‘halk egemenliği’ ve ‘eşit yurttaşlık’ sözündeki hakkını aramak üzere her harekete geçtiklerinde emekçilere, aydınlara, sosyalistlere, kadınlara, Alevilere, Kürtlere ve gayrı-Müslimlere her türlü zulmü reva görenler, işledikleri suçları meşru kılmak, bu suçlardan sıyrılmak için ırkçılık, yobazlık zehrini topluma saçanlar ülkeyi en sonunda cumhuriyet düşmanlarının eline terk ettiler. Bugün, ülkenin kaynaklarını, doğasını, insanını para babalarının hizmetine sunmak konusunda gemi o kadar azıya almış durumdalar ki bu ülkenin onurlu insanlarının ‘halkın egemenliğinin’, ‘kamu yararının’, ‘eşit yurttaşlığın’ peşine düşmesinden, bunların bir fikir, bir sembol olarak yaşamasından bile ürküyorlar. Yangından mal kaçırırcasına yürüttükleri gaspın ve talanın karşısına kimse çıkmasın istiyorlar. Kimse bir daha cumhuriyeti düşlemesin, cumhuriyet için dövüşmesin, cumhuriyete özgürlük istemesin istiyorlar.

“CUMHURİYET FİKRİNİN SAHİPSİZ KALDIĞINI SANANLAR YANILIYOR”

Devleti kendi mülkü, vatandaşı tebası olarak gören bir tek adam sultasında, mafyanın, tarikatların hayatın her alanında büyük bir özgüvenle cirit attığı, lümpenliğin ve cehaletin övüldüğü böyle bir düzende cumhuriyete dair herhangi bir değerin lafının edilmesine bile tahammül edemiyorlar. 100 yılda ve 100 yılın sonunda, cumhuriyetimiz, cumhuriyet düşmanları tarafından esir alınmıştır. Fakat cumhuriyet fikrini bu topraklardan silebileceklerini düşünenler yanılıyor. Bizim halkımızı, tarihimizi ve inadımızı küçümseyenler yanılıyor. Cumhuriyet fikrinin sahipsiz kaldığını sananlar yanılıyor. Solu, sosyalistleri, ilerici ve devrimcileri bu ülkeden, cumhuriyet tarihinden söküp attıklarını sananlar fena halde yanılıyor. Bugün, Cumhuriyeti kurmak ve korumak için seferber olan emekçiler, gençler, kadınlar varlığını sürdürüyor. Cumhuriyet fikri, her türlü saldırıya karşı ülkemizin ve halkımızın kalbinde, zihninde vazgeçilmez yerini koruyor. Bu ülkenin emekçileri, ezilenleri, gençleri ve kadınları, sosyalistleri ve ilericileri cumhuriyet fikrini sahipsiz bırakmayacak. Ve ikinci yüzyılda halkın egemenliğinin gerçekten hakim olduğu cumhuriyeti mutlaka ama mutlaka yeniden kazanacak. Bugün cumhuriyet, sermaye ve gericilik tarafından lime lime edilmiş geçmişe yakınmakla değil onu yüzyıllardır kemirerek tüketmiş sermaye düzenine karşı direnerek; halkın gerçek egemenliği için, emekçilerin iktidarda olduğu bir ülke için mücadele ederek kazanılabilir.

“TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ OLARAK HEM DUYURUYOR HEM DE DAVET EDİYORUZ”

Depremde yıkılan ve kaderine terk edilen Hatay için, hukuksuzca tutsak bulundurulan Can Atalay için, KYK yurtlarında ihmaller sonucu katledilen ya da cemaat-tarikat yurtlarında canına kıyan gençlerimiz için, sokak ortasında öldürülen ve hayatın her alanında şiddete maruz bırakılan kadınlar için, ölesiye çalıştırılıp yoksulluğa ve açlığa mahkum bırakılan, fabrikada, madende, şantiyede ölüme itilen emekçiler için, Soma için, Ermenek için, Hendek için, Amasra için, Çorlu için, karanlığa boğmak istedikleri ülkemiz için başlattığımız Özgürlük Yürüyüşünün son gününde Türkiye İşçi Partisi olarak hem duyuruyor hem de davet ediyoruz.

“İKİNCİ YÜZYILDA CUMHURİYET, SOSYALİST BİR CUMHURİYET OLACAK”

İkinci yüzyılda cumhuriyeti içine düşürüldüğü esaretten kurtaracağız. Türkiye İşçi Partisi olarak cumhuriyete özgürlük mücadelesinin en ön safında olacak, emekçilerin cumhuriyeti kendi ellerinde yükseltmesi için çalışacağız. Türkiye İşçi Partisi olarak, 100 yıl önce büyük emeklerle var edilmiş cumhuriyetin bir grup para babası ve gerici tarafından yok edilmesine seyirci kalmayacak, ikinci yüzyılda sadece ve sadece halkın egemen olduğu, sadece ve sadece eşitliğin, özgürlüğün, kardeşliğin, adaletin, laikliğin, kamuculuğun, bağımsızlığın yeşerdiği bir ülke kuracağız. İkinci yüzyılda cumhuriyet özgür olacak, cumhuriyet halka ait olacak! İkinci yüzyılda cumhuriyet emeğin, emekçinin, ülkemizin gençlerinin, kadınlarının, dil, din, mezhep fark etmeksizin tüm insanlarımızın yuvası olacak! Türkiye İşçi Partisi olarak söz veriyoruz: İkinci yüzyılda cumhuriyet, sosyalist bir cumhuriyet olacak! İkinci yüzyılda cumhuriyet sahipsiz kalmayacak, emekle özgürleşecek!”